- 736 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Ruhumuzun Suyu ve Işığı; Kur’ân
Kur’ân-ı Kerim kendisinde asla kuşkuya yer olmayan dosdoğru kitaptır. O, Peygamber gönderen, uyandıran, dirilten, Bâis olan Yüce Allah’ın benzersiz kelâmıdır.
Kur’ân, her yaştan ve her kültürden insanın anlayabileceği, apaçık öğüttür. Allah’ın, insanlığı “karanlıklardan nura çıkarması için indirdiği”, “apaçık ayetler” içeren, Katından sunduğu nur kitabıdır.
Bediüzzaman Kur’an’ın tarif ve mahiyetine, “şu âlem-i insaniyetin mürebbîsi; ve insaniyet-i kübrâ olan İslâmiyetin mâ ve ziyâsı; ve nev-i beşerin hikmet-i hakikiyesi” ifadeleriyle işaret eder.
Âlem-i insaniyetin mürebbîsidir Kur’an; ruhları terbiye eden, kemâle erdiren öğretmendir. Derin saygıyla içi titreyerek Rabb’inden korkan, sakınan takva sahiplerinin yol göstericisidir. Aydınlığı, estetiği ve güzelliği anlatır. O, Allah ile derin bağlantıyı, en zor anda aşkı ve muhabbeti diri tutan kitaptır.
İnsaniyet-i kübrâ olan İslâmiyetin mâ ve ziyâsıdır Kur’an; yani su ve ışıktır, hayatın olmazsa olmazıdır. Su ve ışık olmadan maddi anlamda hayatını sürdüremeyen insanın, ruhunun ışığı ve suyudur.
Bediüzzaman Katre Risalesi’nde, kendi yolu ile ehl-i nazar ve felsefenin yolu arasındaki farkları şöyle açıklar; “ben nerede bulunursam bulunayım, hemen kuyu kazar su çıkarırım. Onlar ise âlemin etrafından su getirmek için küngân ve borular dizmeye teşebbüs ediyorlar.”
“Kur’an’ın bize öğrettiği yol ise, bize Asâ-yı Musa gibi bir âlet vermiş. Nerede olsam ister kayanın üstünde olayım, asâmı vurduğumda hemen âb-ı hayat fışkırır." (El-Mesnevi el-Arabî el-Nurî, 170)
İçi boş kütükler gibi kof insanlardan söz eder Kur’an. Ne yeşerir, ne meyve verir, hiçbir işe yaramaz, ruhsuz, ölü gibi kişilerdir onlar. Mümin ise Kur’an’ın ışığı ve suyu ile kökü sabit, dalları göklere uzanan, her zaman yemişini veren ağaç gibidir. Ağacın havayı temizlemesi gibi, Kur’an ile beslenen mümin de dar ve sıkıntılı kalplere inşirah verir.
Şiddetli ışık gözleri kör ederken, Kur’an’ın kıyaslanamayacak güçteki ilahi ışığı göremeyen gözleri açar. İnsanların kalpleri imanla, ruhları da Kur’an ahlakıyla nurlanır…
Nev-i beşerin hikmet-i hakîkiyesidir Kur’an; her okumada, insana ve kâinata dair bir önceki okumamızdan farklı sırların önümüzde açıldığını hissettiğimiz tek kitaptır. Samimi insana, bulunduğu boyuta göre en derin sırlarını açar. Şöyle söyler İbn-i Arabi:
“Basireti açılmış olan, yani “Rabb’inden bir nur üzerinde” (Zümer Suresi, 22) hidayet olunan kul, bir ayeti okuduğu her defasında, önceki okumalarda kendisine bahşedilmiş ve sonrakilerde bahşedilecek olanlardan ayrı, yeni bir manaya iletilir.
Allah, O’na “Rabbim ilmimi artır” (Taha Suresi, 114) diye niyaz edenin duasına icabet etmiştir.
Anlayışı iki okumada kalan kişi ziyandadır.
Anlayışı her okumada yenilenen kişi ise kazançtadır.
Okuyup da hiçbir şey anlamayana gelince, Allah ona rahmet etsin.”
Kur’an, insanı ve kâinatı anlamayı kolaylaştırır; O’nu okuyan insan Allah’ın hikmetle yarattığı sayısız güzelliği, sarıp kuşattığı harikaları fark eder ve şuur kapısından içeriye girer.
Kur’an ‘sinelerde olana şifa’dır; her zehrin panzehiri O’dur. Allah, gönülden Kendisine yönelen samimi kullarının kalplerini şifaya kavuşturur, Kur’an ile onlara nurlu yollarını gösterir.
Sizi karanlıklardan nura çıkarması için kuluna apaçık ayetler indiren O’dur. Şüphesiz Allah, size karşı elbette şefkatli olandır, esirgeyendir. (Hadid Suresi, 9)
Fuat Türker