- 374 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Uzaklara Gönderelim
“Sonsuza dek…” deme bana lütfen! Anlamını kaybeder yoksa bu an, senin yüzündeki bu değişik ışık, her şeyi saran bu gölgeler… Geçip gitmesinden korktuğum bu ürperti… Gereğinden fazla uzun süren her şey gibi eskimeye başlar onlar da birden, şeklen aynı da kalsa farklılaşırlar. Her şeyden önce ruhta indikleri derinlik farklıdır artık. İçimde dokunabildikleri o bakir bölgeden uzaklaşmaya başlarlar gitgide… Görüntüden öteye geçemez oldukları o noktaya yaklaşırlar.
Bu yüzden ben bu kıpırtısız dakikalardan hiç hoşlanmam. Başka şeyleri, insanları, bütünü kaybetmekten korkarım çünkü böyle zamanlarda. Onlarsız gerçek anlamlarımızdan kopmuş, yapayalnız; zavallılığımızı haykırır olmaktan…
“Arkadaşlarımızı çağıralım” derken bunu demek istedim işte az önce! “Bu kadarı yeter!” diyelim. “Birbirimizi içtik yeterince. Sarhoş olduk. Bundan sonrası ifrada girer, çirkinleşmeye başlarız.” Ha sahi, yalnızca birbirimizden değil şu kadehlerden de kurtulalım hemen. Çağıracaklarımızı alkolle başı hoş olmayanlarından seçelim bu yüzden. Dolayısıyla da öncelikle mekanı değiştirelim.
Hemen dudağını bükme öyle sevgilim. Sence de fazlasıyla içmedik mi? “İçelim güzelleşelim” diyen o adamı haksız çıkaracak o sınır ihlalini yapmamıza ramak kaldı. Hadi sen de çıkar telefonunu, benim gibi yokla içmeden de bizimle olabilecek dostları, akrabaları. Hem bu bir çeşit test de olur onlara, değil mi? Hangisi beynini dağıtmaya geliyor, hangisi bize; ortaya dökülür.
Açık hava şamar gibi çarptı yüzümüze, bizi kendimize getirdi. Ben durmadan gülmüyorum arsız çocuklar gibi. Edebimi takındım; durumlara, görünümlere uygun tepkiler veriyorum artık… Hayatı çarpıtan o ayna olmaktan çıktım. Kimse kızgın kızgın bakmıyor yüzüme, ayarı kaçırdığım o gecelerdeki gibi. Onları görünmez eden o sis perdesi kalktı, artık rahat rahat görebiliyorum her şeyi. Şu adamın kolundan çekiştirdiği kadınla göz göze geldim az önce. Hatta tuttum okşadım bakışlarındaki o kırık kanadı… Adamın onu içine ittiği arabanın plakasını kaydettim hemen. Kadın telefonun tuşlarına basarken anladı parmaklarımın ucundaki varlığını. Yaptığımı onaylayan bakışlarla baktı bana, arabaya itilmeden önceki son birkaç saniye. “Kurtar beni” dercesine…
Yani sen arkadaşımı aradığımı sanırken ben hiç tanımadığım birine yardımcı olmaya çalışıyorum aslında şu anda. Plakayı söylerken görevliye, anlıyorsun: Ben başlangıcını bilmediğin bir süreç içine girmişim çoktan… Ve içinde sen yoksun. Ama sonraki sözlerim bu dışlanmışlığın verdiği incinmeyi an be an siliyor yüzünden. Bir ferahlama mı geçti gözlerinden? Sen bu kadar yakınımdayken, senden bu kadar uzaklaşabilmem hoşuna gitti galiba. Derin bir nefes oldu sana belki de bu başına buyruk halim.
“Arkadaşları çağıralım” derken yaratmak istediğim duygu da buydu aslında zaten. Bir uçurtma canlansın istedim zihninde… Ben olsam da yanında, olmasam da hep süzülsün dursun bilinmeyen ufuklara. Ben de başka bir uçurtmayı salayım göğe. Görünürde yan yana olsak da başka ufuklara doğru yol alsın o rengarenk uzantılarımız. Bedenlerimiz değse de birbirine, karışsa da nefeslerimiz, başka başka kuşların kanatlarında yakalayalım güneşi. Farklı iklimleri özleyelim. Ruhlarımızı uçurtmamızın ipine takıp birbirimizi delice özleyecek kadar uzaklara gönderelim. Özledikçe geri dönelim birbirimize. Yeterince bakınca yüzlerimize, tanıdık olmaktan çıkıp eskimeye başlayınca hemen salalım uçurtmalarımızı tekrar göğe… Yeni özlemler biriktirelim.
İşte ben de şimdi sana dönüyorum o uzaklardan sevgilim.Telefon görüşmem bitti. Karanlığın içinde kaybolan o kadının peşini bırakabilirim artık. Senden ayrı kaldığım bu süreçte öyle özledim ki seni! Görevli ilgileneceklerini söyledi durumla… Ruhum onu saldığım o uzak ve soğuk yerden apar topar geri geldi. Şimdi yabancı yabancı bakıyorsun bana. Tam istediğim gibi… Ve ben daha da çok özlüyorum seni.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.