- 1004 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yolum Düş Kent'e Düştü
Geçen gün DÜŞ KENT dostlarımın toplantısına katılışımın ilk günüydü. onları Tanseli POLİKAR vasıtasıyla tanıdım. ha bu tanseli hocamıda Ataşehir palladium ataşehir kitap günlerinde tanıyıp musallat oldum . o kadar sevecen iyi yürekli ve dost canlısı bir egitmen ki her halinden bellli oluyor bu davranışları.
Neyse kadıköy SAHAF CAFEde toplandık ne yalan söyleyeyim. ben bayağı heyacanlandım.kalabalık ortamlardan hep kaçardım çünki. ama edebiyatta yer edinenleride tanıma azmimi gerçekleştirmek içinde can atıyordum.
Ben ki yıllarını kargoya vermiş eski bir kargocu olarak övünür ve şehri İstanbul’u avucuma hapsetmiş sanırken dar-ı mekanında kayboldum. Daha kartal-kadıköy metrosundan iner inmez afalladım.
Eee araya epey zaman girdi ve yıllar oldu kargoyla jübilemi yapalı.Şimdi sabahtaan akşama insanı kaybolan bu girdap nasıl degişmesin ki ?Biraz hafıza biraz uğraştan sonra sahaf cafe mizdeki yerimizi ve dostlarla ansızın karşı karşıya kaldım.Oda ne burası ufak minik bir yıllanmış şarap misali yer.ama tatlı mı tatlı hoş mu hoş bir yer.Ve kapıdaki gence toplantı için geldigimi söyledim.
Girişte solda ufacık dört masalık ve iç içe oturabilecegimiz hatta insanın nefesini hissedebilecegi içi serin amacı sıcak bir oda .Ve bu odada Şirin tatlı erkenden gelen Üç bayan vardı . belliki vakti zamanı dakik ruhluydular kendileri. tam karşılarındaki masaya tüneyip kendimi acemilin verdiği haz ve hızla hemen elimde tüm şiirlerimi Bastırdığım sanki kataloğu andıran aynı zamanda ÖSS kitabına benzeyen tek numunelik kitabımı uzatarak okuyucularında affına sığınıp şair olduğumu takdim ettim.Onlarda sırayla soldan Şair Melahat Hanım, Yanında Modelist desinatör Gülden hanım ve onun yanında Öykü yazarı Sibel Hanım olarak tanıttılar kendilerini.Daha sonraları Ögrtmen YazarTanseli Hanım,ki kendisi düş Kenti çıkarmak gibi ağır bir vebal taşıyordu.elinde son sayılarla gelince içinde olmasam bile alasım var ve beş adet te aldım kitapcıklardan.ve bu dört bayan gelirken elinde atıştırmalıklarla beni mahçup ettiler ki ben böle düşünememişliğimi yine erkeklerin huyu olduğunu bir kez daha kanıtlamış oldum.
Ve sonra sırayla Şair Mürsel Bey,Yazar ve Şair Esin Hanım,Yazar Aneis Hanım( fransadan ayağın tozu süpriziyle gelmiş),Prof Haldun Bey ve Şair Hale Hanım la tanışıklığımız başlamış oldu.
Oturumu tanseli hanım açıp güzel bir sunumla tekrardan yapılacaklarımızı sıraladı. Dışardan gören bizi içerde kavga var sanıyordu ki bu onların tarzıydı. Ben bir çoçuğun suskun ve şaşkınlıkla panayırda dolaşmasınca gözbebeklerimi kırpmadan ama aklımda kasırgaya binmiş fikir,anı deneyim ve gülüşmelerin açlığıyla doyurmakla meşguldum.Yeni dost arkadaşlarımın ilgi ve deneyimlerinden çok şey ögrenecemi anladım.
Koyu sohbette epeyce zamanı harcadıktan sonra Kendimi tanıtıp şiir okumam istenince kızamığa tutulan sara nöbetli gibi yutkunmakla yetinip mini bir ögretmen ögrenci sözlüsüyle Anayasayı andıran defterimi alıp rastgele iki şiir okudum. Ki tabiri caizse bana gerdeğe giren kız heyacanı yaşattı.Daha sonra Mürsel bey ,ve ardımdan Melahat hanım ezbere birer şiir okudular ki ben ağzı açık alkışlarken dinleyicilerdende alkış aldılar.Tabi harun bey üniversitede bile çok az not verdiginden arkadaşlara On üzerinde On verdi ki bu büyük bir başarıymış. bende ögrenciliğime sığınıp samanyolunu armağan ettim kendimce.
Ve nihayetinde yitip giden ama güzel bir akşamın ürkek kokusuyla yavaş yavaş toparlanmalar başladı. bu dost canlısı arkadaşlarla vedalaşıp sokağın parkeli taşlarını arşınlamaya ve gün ışığına kavuştuğum yerde yeniden kayboldum.Metro bedenimi yutarken aklıma ulaşamadı ama ben zaten hala dostların arasındaydım.
Beni bu dostlarla tanıştırana, ve aralarına alıp benimseyen tüm DÜŞ KENT arkadaşlarıma TEŞEKKÜR ederim.
Var olmanın Dayanılmaz hafifliği bu olsa gerek diyorum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.