O KIZ ÇOCUĞU/öykü
Okuyordu bulduğu metni...
Okuyordu. Kitap okuyordu. Su gibi içiyordu sayfaları. Sayfalarda dolaşmak büyük arzuydu onun için...
Kitaplarda buluyordu rahatı. Huzura bir romanın en uzun cümlesinde rastlıyordu. Mürekkep kokusunu acayip bir şekilde seviyordu. İnsanlardan kaçıyordu olabildiğince. Yalnızlığa, tek başına yürüyen besteler yapıyordu. Bir kaleme, bir kitaplara, bir de yüreğine güveniyordu...
Başkasına inanmak istemiyordu. Ruhuna güveniyordu kitaplarla bir araya geldiğinde...
Gazetelerin köşelerini kesiyordu makasla. Geriye kalan gazeteyi kendi haline bırakıyordu. Hoşlanıyordu mısra mısra devam eden dizelerden. İyi okur’du. Biriktiriyordu edebiyatı ceplerinde...
Farklıydı. Ela gözleri, şiirsel sözleri vardı hayata dair. Yar diyordu dudakları konuştuğunda. Sustuğunda Dicle sessizleşiyordu. Fırat da sakinleşiyordu onca heybetine rağmen. Sular duruyordu olduğu yerde. Yağmurlar susuyordu. Rüzgâr diniyordu. Ağaçlar kararıyordu yaprak yaprak. Gök, birçok parçaya bölünüyordu beyaz ve mavi rengiyle. Karıncalar ölüyordu yuvalarında. Ve yaşam donuyordu o kız çocuğu üşüdüğünde...
O kız mutlu değildi. Hiç değildi. Annesini doğarken, dünyaya merhaba derken kaybetmişti. Doğarken annesinin ölümüne de ağlamıştı. Çok ağlamıştı. Kurumuştu esmer bakan gözbebekleri. Elleri sararmıştı. Bedeni küçülmüştü. İçi sıkıntılarla dolmuştu daha bebekken. Daha bebekken yaşlanmıştı adeta...
Şimdi 15 yaşında. Hâlâ yalnız. Hâlâ annesiz. Hâlâ ağlıyor kaderine. Hâlâ dünyaya küsüyor o kız...
Mehmet Selim ÇİÇEK
5 Kasım 2012, Qoser