- 853 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Kadın Ağlıyordu
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Sizi bilmem ama ben, ağlayan birisini gördüm mü çok duygulanırım. Hatta onunla birlikte ağlarım desem yalan söylemiş olmam. Yüreğim acılara dayanmaz. Acı çeken, gözyaşı döken, feryat eden birisini gördüm mü uzaklaşmam gerekir oradan, çünkü içime acı ve hüzün bulutu çöker.
Dün akşam oğlumu İstanbul’a göndermek üzere Yozgat garajına gitmiştim. Bayram sonu olduğu için otobüsler dolu gidiyordu. Biraz da uzun bir bekleyiş oldu. Eskiden beri Yozgat garajını şehrimize layık görmediğim için hüzünlenirim buraya geldiğimde. Bu hüzünle beklerken otobüsler bir bir gelip geçtiler. Bayram dönüşü dedik ya otobüslerde yer bulmak imkânsızdı.
Oğlum Selçuk’la sabırsızlanmış, bir o yana, bir bu yana dönüp duruyorduk. O ara yanında 5-6 yaşlarında bir çocukla bir kadın geçti önümüzden. Kadın etrafına çaktırmadan için için ağlıyor, gözyaşı döküyordu. Birkaç kez gelip geçti önümüzden. Belli ki, bir telaşı vardı. Birilerinden kaçıyor olabilirdi, çok tedirgindi.
Gözlerini sildi, hıçkırıklarını kesti, başını duvara yasladı, hıçkıra hıçkıra ağladı. Küçük oğlunun ona bakışları çaresiz bir anne için ne acımasız bir davranıştı. Bir süre daha ağladı, çocuğundan utanmış olmalı ki, başını duvardan kaldırdı, arkasını döndü gözyaşlarını sildi. Telaşla yeniden dolaşmaya başladı. Oğlu da gölge gibi onu takip ediyordu.
Ben onun otobüsten inmiş bir yabancı olabileceğini düşünmüştüm. Yanlarına yanaşıp “Hanım kardeşim bir sıkıntınız mı var, bana düşen bir şey varsa yardımcı olmak isterim” diyecek oldum. Cesaretimi toplayıp önlerini kesemedim. Yanlış anlaşılmaktan korkuyordum. “Sana ne git işine” deyip, yabancı bir erkeğe derdini açmak istemeyebilirdi. Onu mahcup etmek de istemiyordum.
Uzun bir süre garajda dolaştıktan sonra çantasından bir bilet çıkardı, kalkış saatine ya da koltuk numarasına bakıyor olabilirdi. Anladım ki, bu hanım Yozgat’tan bir yerlere gidiyor. Sonra kayboldular ortalıktan. Bu defa onları aramak üzere ben dolaşmaya başladım.
Geç saatte birkaç otobüs birden yanaştı peronlara. İstanbul - Bursa - İzmir - Hatay yazıyordu araçların önlerinde.
Kadınla-çocuk yeniden döndüler otobüs garajına. Kadın sigarasını yakmış, otobüs biletini çıkarmış araçları izliyordu. Dışarda bir bankın üzerine oturup telefonla konuşmaya başladı. Telefondaki da bir başka çocuğu olmalıydı “Anneciğim üzerini örtmeden yatma, kendine iyi bak, yemeklerini ihmal etme” diyordu. Bir yavrusu yanında diğer yavrusu evde kalmış olmalıydı.
Aracımızın geldiğini söylediler. Apar topar eşyaları otobüse yükledik. Selçuk’u yolcu edip, “Güle güle git, Allah’a emanet ol oğlum!” diye ona el sallarken, kadınla çocuğun da kaybolduğunu fark ettim. Hangi ile giden otobüse bindiklerini görmemiştim. Gözümde iki damla yaşla aracıma binip o kadınla çocuğun akıbetini düşünmeye başladım. Ona yardımcı olamadığım ve sıkıntısını soramadığım için de çok üzgündüm. Elbette gidişlerini durduramazdım.
Sabah işime geldiğimde gazetemizin manşet haberi ilgimi çekti. “Çocukların suçu ne?” başlığını taşıyordu. Yozgat’taki boşanmaları konu eden bir haberdi ve boşanan ailelerin çocuklarının perişan olduğunu yazıyordu. Hemen aklıma otobüs garajında gördüğüm kadın geldi. O kadın da evinde yaşanan huzursuzluktan kaçıyor olabilirdi.
Bunlar aile için felaketler… Toplumun temelini oluşturan aileler bozulup dağılırsa devletin temeline de dinamit konulmuş olurdu. Aile ve Sosyal Güvenlik Bakanımızın bu konularda ciddi tedbir alması gerekiyor.
Yozgat otogarında tanık olduğum bu olayın acısını üzerinden uzun süre atamadım. Ahlaki değerler çöküyor, aileler bozuluyor, yuvalar yıkılıyor, hayat çekilmez hale geliyor. Kim bilir zulmün çarkları arasında kimler eziliyor, kimler tükeniyor.
Ahmet SARGIN
Yozgat Şairler Yazarlar Birliği Derneği Başkanı
YORUMLAR
zulüm nefes almadan eziyetine devam ediyor..Ve yazık ki asla kendi ettiğinin özellikle çocukların dünyasında oluşturduğu karanlığı göremeyecek kadarda gözleri zifiri karanlığa tabii..bir gün uyandıklarında ise ne eş ne evlat ne ömür kalmış olacak ah görebilseler
güzel ve güncel bir konu idi kaleminiz yüreğiniz dert görmesin selamlar saygılar
Bu ailelerden öyle çok ki hocam.
Fakat hangi taraf suçlu... Benim tek bildiğim çocukların suçsuz olduğudur.
Evlilik, kağıt üzerine atılan bir imza ile bitmiyor. Buna biraz özveri de gerekiyor. Özveri de nedense ülkemizde hep kadından bekleniyor.
Sonuç; hayatların yıkımı.
Yıkılan; yuva diye adı konulan
Ezilen; ilk önce o hayatın içinden doğan
Devam; dün ailesinden ne gördüyse, yarın aynısı...
**
Kutlarım kalemi.
Ahmet bey, bazen insanın nutku tutulur, sormak istese de, yanlış bir cevap almaktan korktuğu için soramaz. Oysa sonradan yaşayacağı pişmanlığı bir bilse, neye mal olursa olsun sorar o zaman.
İçimizi titreten güzel bir yazıydı. Benim de buna benzer bir şiirim var. Ben de sizin gibi ağlayan bir kadın görmüştüm ve neden ağladığını soramamıştım. ardından şiirler yazsam da pişmanlığımı hafifletmiyor.
saygılar efendim.