- 1377 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
SİZE RAĞMEN SEVİYORUM SİZİ
Yaşamım boyunca zaman zaman bir konuda eleştirilmiş, yargılanmış ve infaz edilmişimdir. Her seferinde suçlandığım pencereden kendime bakmış, eleştirildiğim konuda sevmişimdir kendimi. Söz sahiplerini anlamaya çalışarak onları da sevmişimdir çoğunlukla…
Konuyu merak ettiniz değil mi ? Söyleyeyim: ’’Neden herkesi seviyorsun ya da herkesi nasıl sevebiliyorsun?’’ soruları aynı yapıdaki insanlardan sıkça duyduğum sorular. Aslında soru olmaktan öte bir eleştiri bu. Yapıcı yönü olmayan yıkıcı ,aşağılayıcı, ezici bir eleştiri…Bu soruların bana göre oldukça basit ve kısa bir cevabı var: ’’Seviyorum; çünkü sevmek nefret etmekten ya da sev-ME- mekten daha kolay…’’ Etrafımda bu bakış açısına sahip insanların sayısının iki elin parmakları sayısını geçmediğini söyleyebilmek şu an fark ediyorum ki bana mutluluk veriyor. Evet…bu tip insanlar olmalı hayatımızda. Neden mi? Bir düşünür :’’Herkesin beni ve yaptıklarımı onaylamasından korkarım.’’ demişti. Başka bir söz erbabı da ‘’Gittiğiniz yolda hiçbir engelle karşılaşmıyorsanız yanlış bir yolda ilerliyorsunuz demektir.’’ diyerek dikkatimi doğru bir noktaya yönlendiriyor benim.
Bütün mesele bu işte. Sizi onaylamayanlar, eleştirenler var; ne güzel...Hele benim eleştirildiğim nokta hayatın can alıcı noktası, sevgi…
Kendim de bu konunun farkındayım aslında. Karşımdaki kim olursa olsun, ona baktığımda içimi ferahlatan ,ısıtan bir duygu kuşatır beni.. severim onu…hızımı alamam bir daha severim. Onun haberi bile olmaz. Bazen de durduk yere içimden geldiği gibi karşımdaki insana ‘’Seni seviyorum…’’derim .O anda ruhumdaki dinginliği, içimin coşkusunu hiçbir şeye değişmem. Biliyor musunuz sevdiğim insanları tanımam da gerekmez. Otobüste, trende; okulda ,sokakta, yolda; hiç bilmediğim evlerin çekili perdelerinin ardında …her yerdedir sevdiğim insanlar. Diyeceksiniz ki: ’’Hiç mi pişman olmadınız, hiç mi yanılmadınız insanları sevme konusunda? ’’Elbette canımı yakanlar oldu. Beklemediğim durumlarla karşılaştım. Çok üzüldüm, incindim, kırıldım, döküldüm…;ama kızamadım onlara ya da nefret duygusuna kapılmadım .Çünkü yargılamadım ,ötekileştirmedim. O insanları da sevdim kendilerine rağmen. Kendilerince yüksek bir tonda seslendiler: ’’Sen aptal mısın, nasıl anlamazsın ,o senden nefret ediyor, sana neler yaptı? Hâlâ onları sevmekten söz ediyorsun…sen bu halinle normal değilsin. ’’derler. Bu sözler şiddetle kulaklarıma çarpıp kalbimde ince bir sızıya dönüşür ve sonra kaybolup gider içimde. Hiç yankılanmadı …eridi gitti. Böyle olduğu için bilendi öfkeleri ;etrafımdaki insanlara vurdu, doğal olarak da onlardan bana. Yine yapamadım onlar gibi…ya da onların istediği gibi. Sadece zarar görmemek adına uzak durdum bu insanlardan; uzaktan sevdim onları…
İş ortamlarında çokça karşılaşırsınız bu insanlarla. Ayağınızı kaydırmaya çalışanlar, emeklerinizi hiçe sayanlar, kendi yaptıklarının dışındakileri taktir etmesini bilmeyen egosu yüksek insanlar…kılık kıyafetinizden dolayı onların deyişiyle defterinizi dürmeye çalışan işgüzar insanlar…demem o ki nefretle yoğrulmuş, nefretten beslenmiş, nefretle var olmuş ve …sahip olduğu en yoğun duyguyu kusanlar…Herkes en çok neye sahipse onu paylaşır, onu sunar. Ben de sevdim insanları. Onlar üzerlerinde özenle biçilmiş bir kıyafet gibi taşısalar da nefreti ve alaycı tavırlarla çıksalar da karşıma sevmekten yıldıramadılar beni. Yaraladılar ;ama öldüremediler içimdeki sevgiyi. Ruhumda gedikler açtılar, enerjimi çaldılar ;ama başka başka sevgiler onardı beni.’ ’Sevmek rolünü oynuyor. ’’diyenlere cevabım: ’’Bir insan ömrü boyunca aynı rolü oynuyorsa o rol olmaktan çıkmış ,kişiliğe dönüşmüştür .’’olacak. Kendi yapamadıklarımızı yapabilenleri taktir etmeyi öğrenebilsek keşke. Bunu yapamıyorsak, egomuz izin vermiyorsa buna yargılamasak, kötülemesek yetecek aslında. Bu tavrın iyileştiren , huzur veren bir yanı var ve siz bundan kendinizi mahrum ediyorsunuz. Üzülüyorum bu yolu seçenlere. İnsanlar sizin için genel bir kötülük konumundaysa kötü olan sizsiniz. Herkes yanlış diyorsanız yanlışlık sizde başlıyor. Bütün insanlar sizi üzüyorsa emin olun sizin üzmelerinizin yankısıdır bu. Gittikçe azalmanız, yalnızlaşmanız kaçınılmaz olacaktır sonuçta. Oysa her şekilde, her koşulda sevebilseniz insanları çoğalacaksınız. Hayatın doğal akışı içindeki negatiflikler kaybolup gidecek. Düşünsenize sevgisiz bir yolda ilerlemeye çalışmak ne çok zorluklar taşıyor içinde. İşte ben sırf bu yüzden girmiyorum bu yola. Yıkmaya yönelik eleştiri, yargılama, ötekileştirme sizin işiniz. Her gece başınızı yastığa koyduğunuzda usulca yaklaşıp yanınıza fısıldıyorum kulağınıza: ’’Sizi…size rağmen seviyorum. İnsan olduğunuz için seviyorum sizi. Nasıl olursanız olun yeryüzünde tek olduğunuz ve eşsiz olduğunuz için seviyorum sizi. Yaratan’ın göğsünüze özenle, tertemiz olarak yerleştirdiği kalbinizin bir gün arınacağına ve sevgiyle dolacağına olan umudum ve inancımla ‘Sizi …size rağmen seviyorum.’ ‘’
Biliyorum yine kızdırdım ve şaşırttım sizi. Ama ben kendimi böyle ,insanları severken seviyorum.
SEVGİYLE….
YORUMLAR
Daha önce yazıp Defterde ve bir çok yerde yayınladığım bir yazımı yoruma eklemek isterim.
Sevgi dilencisi olmadan sevmek en güzeli. Çünkü sevgi verilen bir şey. Alınması ise yansıma şeklinde oluyor. Şöyle ki sevgi bizden çıkıp muhataptan bize geri artarak ya da azalarak ya da ters olarak nefret şeklinde yansır. Bu yansımayı da aslında kendimiz belirleriz. Sevgi göndeririz ve yansıması bizi nurlandırır. Nefret gönderen nefret alır. Riyakarlı için ya da beklenti için sevgi gönderen de ters yansıma alır. Yani tüm etki kendimizden. Bu manada herkesi seviyorum diyen veya seven orjin insan formundadır. Mevlana gibi. Sevgi insanın kendini sevmesinin yansımasıdır. Sevgi yansıma yani. Ben kendimi seviyor isen bu sevgi evrene ve muhataplarıma yansır ve bana döner. Karşılıkllı yansımalarla nurlanırım. İlk çıkış benden. Bu ben dahi bir ben var benden içeri kapsamında orjin insan "Adem" benidir. O dahi Allah'tan ademe üflenen bendir. Aşık maşukta yansır, aşık maşukta seyreder kendini. Sizdeki sevgi O'ndan . Yansıtırsanız bu yansımayı en güzel şekilde yaparsanız yüzünüzde güller açar. Bahsettiğim yazıyı ekliyorum. Teşekkürler sevgiler, selamlar. Her şey gönlünüzden yansısın geri yansıması da nurlandırsın sizi. Saygılarımla.
Bir Kadın
“Kadın” dendiğinde içim coşar, severim işte kadınları. Kadın gibi kadınları tabiki. Bazıları güya övmek için “Erkek gibi kadın” der. Bana kadın gibi olanı gerek…
Esmadan “Rahim” ismine daha yakın bulurum kadınları. Çünkü kalplerindeki şefkat erkeklerden fazladır. Bir annenin evladına olan şefkatini asla bir erkek gösteremez. Bunda iddialıyım. Kadın ölümüne şefkat eder.
O kadın:
Kadınlığa has her ne varsa barındırıyor kendinde.
Fiziksel güzellik önemli kadında elbet ve onda fazlasıyla var.
Ruhsal güzellik ise yüze yansır ama herkes kendine izafi olarak algılar.
Nurani ışığı görecek göz olmalı kişide…
Hani eskiler der “Yüz güzelliği geçici huy güzelliği olmalı kadında” diye.
Ben ikisini de gördüm O’nda.
Ademi aldattığı söylenir kadın hakkında ama o aldatmayı sevmiyor!
Yalana meyil etmiyor.
Her halinde ölçülü davranıyor. Gereği kadar önem veriyor kişilere ve hadiselere.
Kin gütmüyor, nasılsa evrensel sistemde karşılığını bulur diye düşünüp kendi haline bırakıyor azanı!
Lüzumsuz şeylerle vaktini harcamıyor. Her işinde veya ilgisinde mutlaka evrensel veya bireysel kazanç var.
Vicdanını temiz tuttuğu için değerlendirmeleri net ve isabetli oluyor.
Gereksiz bilgilerin hafızada tutulmasının insanı yavaşlattığını biliyor.
Evrensel olduğundan evrendeki her şeyi seviyor. Islahı mümkün olmayanla değerli vaktini zayi etmiyor. İnsanlara faydalı olabileceği durumlarda da geri durmuyor.
Her şeyden önemlisi kendini seviyor. Kendini sevdiği için sevmeyi biliyor. Bu yüzden sevgisi çok daha içten, yapmacık değil.
Kendine menfaatli şeyleri de biliyor ve onları kendine çağırıyor. Yani isteğini iletiyor evrene böylece onu mutlu edecek şeyleri çekmiş oluyor kendi bireysel alanına. Elbet evrene de yarıyor bu güzellikleri çağırma işi.
Evrensel işleyişi gözlemleyebiliyor. Bunu yapmak için insanın vicdanının temiz ve arınmış olması esastır. İnsanın akıl ve kalbine giren her lüzümsuz şey vicdanın oluşturacağı kanaati perdeler.
Dişiliğinin bilincinde olduğu için bunu dengeli olarak yansıtıyor. Dişiliğe saygılı. Ve kendini öyle seviyor / sevdiriyor. Dişiliğini kullanarak insanları etkilemek peşinde olmadığı gibi dişiliğinden de kaçmıyor. Kadın olduğu için kendini erkekten aşağı görmediğinden erkeklere de kendini aşağılama fırsatı vermiyor. Bazı feministler gibi erkeklere düşman olmuyor, erkeğe kayıtsız şartsız teslim olmadan fırsat tanıyor kendini sevmesi için. Gönlünü kapamıyor ki hak eden girebilsin. Ve onun gönlüne girmeyi başaran erkek gerçekten onu seven ve onun sevdiği kişi olmalı.
Hayata olumlu yönden bakıyor. Böylece hem kendi hem çevresindekilerin olumlu olmasına zemin hazırlıyor. İnsan ne kadar iyi niyetli olursa olsun illa insanlar arası sorun çıkar. Böyle durumlarda geri çekiliyor ve karşısındaki kişinin hatasını görmesine fırsat tanıyor. Şayet kendinde hata görmüşse mertçe davranıp bunu açıklamaktan geri durmuyor.
Kendini küçük görmediği için insanları da küçümsemiyor. Sadece tercih yapıyor. Yani ona uymayanı özeline sokmuyor ama aşağı da görmüyor. Sadece sevdiği, değerli bulduğu kişileri özel alanına yakın tutuyor. Ayrıca gerek ve lüzum gördüklerine de geçici veya daimi izin veriyor. Zaten onun ruhsal güzelliğine, toleransına uymayan yakışmıyor onun yakınına. Ben kendimi şanslı ve huzurlu hissediyorum onun yakınında olduğum için.
Evrensel olmayı seçtiği için sıkıcı değil. Her daim neşeli olamayı başarıyor. Enerjisini yerinde kullanıyor ve hayatın monotonluğunu, sıkıcı hallerini aşabiliyor böylece. Çok gülüyor ama alay etmiyor. Gülüşü içten… Sohbetine doyum olmuyor. Samimi olduğu için yapmacık şeylerle güzelim “an”lar telef olmuyor. O’nunla yapılan sohbetler evrende çiçek kokuları gibi yayılıyor. Kendine has bir tadı var. Mana aleminde koku çok mühim. Öyle parfümle falan elde edilmez o güzel koku. İçten ruhsal olarak oluşur ve yayılır; bilene, anlayana çok şey ifade eder. Benim onunla olan güzel hallerim şahsi cennetime kaynak olması yanında evrene de bilgi data olarak yayılıyor. El birliği ile güzellik üretmek gibi…
İşte bu kadın benim hayalimdeki örnek kadın.
Kim isterse bu kadını örnek alsın.
Ben bu kadını seviyorum. O’na aşığım.
Selamlar
Ahmet Bektaş
Yadigar Ünver
Paylaştığınız yazınız ,harikulade.
Çok çok teşekkür ederim.
Selam ile...
Sevmek çok güzel bir şey... Ötekileştirmemek gerek zaten... Allah'ın sevdiklerini seviyorum, sevmediklerini de sevmiyorum...
Her şey karşıtlarıyla var alemde:
güzel ============>>> çirkin
günah ============>>> sevap
cennet=============>> cehennem
sevgi ==============>> nefret
...
Mevlana "Ne olursan ol yine de gel,, demiş; ama o dergâha girmek orada kalmak kolay değil... Nefsi öldürmek, ihlası yakalamak, yanmak, pişmek gerek süreçte...
Allah için sevmek Allah için buğzetmek... Allah'ın acımadığına acımak demek büyük bir şirk olsa gerek... Allah en merhametlidir zira... İyi ki Cennet var, iyi ki Cehennem... Kötüleri asla sevemem... Yüzlerini Cehennem görsün... Kim bunlar, mazlumun ahını alanlar, nahak yere cana kıyanlar, savaş çıkarıp insanlara tecavüz edenler, yakanlar, yıkanlar... Yansın bunlar...
Sadi'nin de dediği gibi "kötülere acımak iyilere zulumdür.,,
Sevgi dolu yürek biliyorum ki hakkeden güzel yüreklere olacaktır...
Kaleme/kelâma sevgi ve hürmetle...
================================== e d i b / a h m e t
Yadigar Ünver
Saygı,selam ve sevgiyle...
’’Bir insan ömrü boyunca aynı rolü oynuyorsa o rol olmaktan çıkmış ,kişiliğe dönüşmüştür "
Sevgi yürekte bitmeyen bir enerjidir. Bizde sizleri seviyoruz bu yüzden kişiliğinizden dökülenlerdeden ..Şems olmak maharet ister Daim olsun yazılarınız..Kutluyorum sevdiğim kalemi...Saygılarımı sunuyorum
Yadigar Ünver
Bilmukabil...
Sevgi ve hürmetimle...
İnsanları kendilerine rağmen sevebilmek ne yüce bir yürek gerektirir...
Kutlarım Yadigar Hanım, özgün ve sevgi dolu yazınızı...
İyi akşamlar
Yadigar Ünver
Bu bizim neyi tercih ettiğimize bağlı:Gönül insanı olmaksa maksadımız ağır bedeller ödemeyii göze almak gerekiyor.
Çok teşekkür ederim katkınız için.
Teşekkür,saygı ve selam ile...