SEVMEK NEDİR?
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Sevmek nedir?
Omuzları güzel kadın konuşmaya başladı. Sevmek dedi, beni benden önce düşünmesidir, üzerime titremesi, hassasiyetlerimi bilmesi, deli gibi sevdiğimin karşılığında deli gibi sevmesidir. Bunlar olmayınca kırılır bir kadın.
Biliyordum söylemek istediklerini gözleriyle daha geniş bir tarif veriyordu. Her sabah günaydın diyerek uyandırması gülücüklerle ve her akşam ben geldim kadınım derken elinde bir demet nergis bulmaktı sevilmesi. Ağlatmayan bir sevgi istiyordu. Her anını dolduran dolu dolu yaşayabileceği bir duyguydu yalnızca.
Adam “kılığa girmek”ten bahsetti. Genç gözlerinin ardında yorgun ve yaşlı bakışları saklıydı. O beni anlıyor dedi.
“O”… Kilit isimdi. Her şeyi anlayan, anlaması beklenen, ümid edilen belki de çaresizce. Beyaz omuzlu kadın “O” na döndü. “Anlıyor musun gerçekten” diye sordu. O kadar aşikârdı ki olup biten. Elbette anlıyordu. “Gördüğüm en güzel omuzlu kadınsın sen” diyerek başladı sözlerine gülümseyerek. Gülümsedi soruyu soran kadın, “bana kimseyi sevmediğini söylemiştin bir zaman ve bir gerekçen vardı, ‘değil mi ki bir gün ellerimizden kayıp gidecek tüm sevdiklerimiz, neden bu kadar çok sevelim ki’ demiştin”.
“Doğru” diye başladı sözlerine O. “Ama bu sevmeyelim olsun bitsin demek değil, sevdiğin kişinin, seni sevmesini beklediğinde sevginin tadı kaçıyor. Bak şu kocaman kara gözlere, ne görüyorsun? Sadece gözlerine bakmak bile sevmek için, yeteri derecede sebep veriyor bakana. Daha fazla ne bekleyebilirsin sevdiğin birinden. Daha fazlasını beklediğinde tüm sevgiyi kaybetme riskin olacaktır.
Gittiğinde üzüntü duyacağın birine gönül bağlamak ve tüm benliğinle teslim olmak her zaman risktir. Kendini kaybedecek kadar sarhoş olmak gibidir aşk. Oysa aklının başında olması her zaman için önemlidir. Kendini kaybedecek kadar birini sevmenin, ne sana ne de sevdiğin insana bir hayrı olmayacaktır.
İnsanlar, neyi niçin sevdiklerini biliyorlar mı sence? Her zaman işittiğimiz güzel sözler bunlar. Ama bak insanlar uzun süreli birlikteliklerini bitirme noktasına geliyorlar. Bunun sebebi sadece sıkılmak olamaz. Böyle olduğunu söylemek bile, sevginin gerçek manasına bir hakaret, büyük bir haksızlıktır bana kalırsa. Bir gerekçe bulmak neden gerekir ayrıca hiç anlamış değilim. İnsanları izliyorum uzun zamandır, öyle ya da böyle seviyorlar birilerini ve dile getiriyorlar. Muhatabı kimi zaman birebir aynı duyguları yaşıyor ki olumlu bir yanıt veriyor ama çok zaman sevilmenin etkisiyle olumlu cevap verme konusunda bir mecburiyet hissiyle –ki bunun da çok zaman farkında bile olmadan- yinede olumlu cevap verebiliyor. Peki ya bir adım sonrası… Hiç düşündün mü? Ya da gözlemleyebildin mi? Seni seviyorum diyen kişi sevdiğine şunu söylemeye başlıyor mu: “Seni seviyorum ama…keşke akşam eve gelirken çiçek getirsen bana, çok mutlu olurum”. Çiçekleri tanımayan biri için ne büyük bir külfettir bu dakikadan sonra çiçek almak. Nasıl bir mecburiyettir üstelik öyle değil mi? Kendini sevdiğini söyleyen kadın çiçek seviyor o halde çiçek götürmeli. Bunu başardığında ikinci istek üçüncüsünü gebe bırakır. Hâsılı başından sevdiğini söylediği insanın, aslında bunları yapmadığında sevmediği biri olduğunun farkına varır taraflar.
Yıllar geçtikçe aslından çıkan adamlar ve kadınlar türer aynı evin içerisinde. Aslını kaybetmiş yüzlerle bakarlar birbirlerinin yüzlerine. Tahammül dönemleri diyorum ben bu aşamadaki birlikteliklere. Sonraki dönem kaçınılmaz karar aşaması. Ya bu haline razı olunacak ya da bitecektir ilişki. Ama gerekçe, monotonlaşan evlilik diye açıklanır.
Sevgililer birbirlerindeki bilinmezleri bir yapboz parçası gibi bulup yerine oturtmanın keyfindense manzara resmi olan bir puzzle’ı bir portre yapmaya çalışırlar. Olmayınca oyun bozulur. Tadı kaçar sevmelerin. Yeni bir arayış başlar. Yeni birinde bunları yaşamayacaklarına yemin ederler ayrı ayrı. Oysa bir öncekinde bozulan asıllarının artık uzun bir zaman tedavi görmesi gerekir kendini bulması için. Yıllar boyu kıskançlıktan yakınan bir adam, yepyeni birini bulduğunda belki de alışkanlıktan, kıskançlıktan bunaltan bir sevgili olmaktan kurtaramaz kendini. Ortaya yıkık dökük hikâyeler yığılır durmadan.
İdeal bir rüyanın peşindedirler aslında. Kendi gördükleri düşün gerçek olmasına çabalarlar. Oysa…”
Susup genç adama döndü O. Güzel kadına sordu. Bak şu genç adama, ne görüyorsun. Gözlerinde mahcup bir sevda masalı vardı genç adamın. Yalnızca kendinin bildiği bin türlü ormanın kokusu duyuluyordu derin bakışlarında. Güzel kadın bakışlarını kaçırdı. Öyle derindi ki kara gözleri genç adamın, biraz fazla baksa derin bir çukurda hapsolacaktı sanki.
“Sadece bu bakışı sevdiysen gülüşü için ve mutluluğu için aklının derinlerinde ki gizemler uzaklar korkutmayacak seni. Değiştirmeyeceksin onu kendi düşlerinle. Olduğu haliyle kalmasına gayret edeceksin” dedi güzel kadına. “Hayat yeterince zor ve çekilmez, hepimizin hayatını zindana çeviren bir dolu yakınımız var etrafımızda. Şu saat itibariyle bırak herşeyi bir tarafa. Gerçek olmasını istediğin düşlerin sende kalsın. Yaşamasına izin ver. Hayatına yük olmaya değil, olduğu haliyle sev. Seni sevdiği o ilk halinde kalabilmeyi öğren bana kalırsa.”
Genç adama döndü sonra “ve sen” diye başladı sözlerine, “sen de onun bir kadın olduğunu asla unutma, sakın ona isminin arkasına ‘can’ gibi dostane bir unvan yükleme. Bir karar ver. Dostluksa da aşksa da kararlı ol. Her şeyini anlatabiliyorsan ve dinleniyorsan, saygını asla yitirme. Karşındakinin bir kadın olduğunu ve üstelik seni seven bir kadın olduğunu sakın unutma” diyerek bitirdi sözlerini.
İnsanlar kendilerini sevmeyi başaramadan, bir başkasını sevmeye kalkışıyorlar. Oysa öncelikle sevmeyi öğrenmeleri gereken bir kendileri var ortada. Üstelik en çok da buna ihtiyaçları var.
Biten söz, gecenin biten zamanının işaretiydi. Gün ertesine devrilmeden üç ayrı yol açıldı önlerine. Her biri ayrı yollara giden tek bir yüreğin içinde yaşamayı başarabilen üç insan terk etti dünü.
Yürüyerek uzaklaşırken O, yeniden düşündü. Hayat sevilmeyi hak eden onca insana kırılmaya deymez, bir zaman kısıtlamasıydı. Yolları ayrılan her gönül gittiği her neresi olursa olsun, girdiği gönlün duyduğu sevgide ne olursa olsun ferah ferah yaşamaya devam edecekti nasılsa. Kaldırımda yürürken güzel bir dünü gönlüne alıp zenginlik içerisinde evinin yolunu tuttu. İyi ki geldin diyebildi içinden. Arkasına bakmadığına sevindi yeniden. Her gelenin gelişine vurgun, bakışlarında bir çift yıldız ışıldadı. Vedaları sevmemesi bir mucize gibiydi. Hoş gelişlerle dolu bir hayat kurmuş ve orada saklamıştı yüreğini.
YORUMLAR
Omuzları güzel kadın konuşmaya başladı. Sevmek dedi, beni benden önce düşünmesidir, üzerime titremesi, hassasiyetlerimi bilmesi, deli gibi sevdiğimin karşılığında deli gibi sevmesidir. Bunlar olmayınca kırılır bir kadın.
yazının girişini çok sevdim...tabi karşılıklı olarak hissedebilmek ve uygulayabilmek çok önemli...finalinde ise adeta kurşun yağmuru vardı...kararlılık bir insanın yaşayışında çok önemli etken...saygılar...
O, yeniden düşündü. Hayat sevilmeyi hak eden onca insana kırılmaya deymez, bir zaman kısıtlamasıydı. Yolları ayrılan her gönül gittiği her neresi olursa olsun, girdiği gönlün duyduğu sevgide ne olursa olsun ferah ferah yaşamaya devam edecekti nasılsa. Kaldırımda yürürken güzel bir dünü gönlüne alıp zenginlik içerisinde evinin yolunu tuttu. İyi ki geldin diyebildi içinden. Arkasına bakmadığına sevindi yeniden. Her gelenin gelişine vurgun, bakışlarında bir çift yıldız ışıldadı. Vedaları sevmemesi bir mucize gibiydi. Hoş gelişlerle dolu bir hayat kurmuş ve orada saklamıştı yüreğini.
Bu derin tespit, güzel aktarım ve zarif duygular sabah keyfim oldu.
Kutlarım yürekten,
Sevgilerimle...
Yürüyerek uzaklaşırken O, yeniden düşündü. Hayat sevilmeyi hak eden onca insana kırılmaya deymez, bir zaman kısıtlamasıydı. Yolları ayrılan her gönül gittiği her neresi olursa olsun, girdiği gönlün duyduğu sevgide ne olursa olsun ferah ferah yaşamaya devam edecekti nasılsa. Kaldırımda yürürken güzel bir dünü gönlüne alıp zenginlik içerisinde evinin yolunu tuttu. İyi ki geldin diyebildi içinden. Arkasına bakmadığına sevindi yeniden. Her gelenin gelişine vurgun bakışlarında bir çift yıldız ışıldadı. Vedaları sevmemesi bir mucize gibiydi. Hoş gelişlerle dolu bir hayat kurmuş ve orada saklamıştı yüreğini....
Beni en çok etkileyen satırlar finale yansımış alkışlıyorum sizi çok güzeldi.Sevmenin tanımını bir de sizin satırlarınızla dinlemek.sevgi ve saygılarımla NeNa
Ama daha fazla şey beklediğinde tüm bir sevgiyi kaybetme riskin olacaktır. Gittiğinde üzüntü duyacağın birine gönül bağlamak ve tüm benliğinle teslim olmak her zaman risktir. Kendini kaybedecek kadar sarhoş olmak gibidir aşk. Oysa aklının başında olması her zaman için önemlidir. Kendini kaybedecek kadar birini sevmenin ne sana ne de sevdiğin insana bir hayrı olmayacaktır.
güzel yüreğin yine konuşmuş,uzun zamandır yazılarına vakit ayıramıyordum,bugün kararlıyım hep yazı...
okurken her cümlenin sonunda durup daldım..her iki taraf için,düşünceleri konuşturman büyük usta olduğunu gösteriyor,sevmek "yok" olmaktır bence,ama şimdiki sevgilere bakınca bizim sevgi anlayışımız,abtalca ...
dosluğunda arkadaşlığında temelindeki sevgi degil mi?bir tabak yemek vermekte sevgi degil mi?
sevgi kaleminde daha bir sevgi olmuş.yüreğin acı görmesin.sevdiklerin ve sevenlerinle ol...
bende varım unutma,
Bir karar ver. Dostluksa da aşksa da kararlı ol. Her şeyini anlatabiliyorsan ve dinleniyorsan, saygını asla yitirme. Karşındakinin bir kadın olduğunu ve seni seven bir kadın olduğunu sakın unutma...
hepimizde dert aynı sanırım, bana sevdiğim dostum ol demişti bende sana dost olamam demiştim,sevgili gibi bakmışken indirgeyip nasıl dost diye bakınırım demiştim.
yazı tamamıyla beni anlattı bana, sanırım aynı şeyleri yaşıyoruz.
yüreğin hiç susmasın asran...
tebrikler teşekkürler bu güzel yazı için..