Ey Kurtuluş Vesilesi Dağlar !
Akıl sahiplerinin ibret alması için vahyedilen, kıssalardan birisi de, Ashabu’1-Kahf kıssasıdır.
"O gençler, mağaraya sığındıkları zaman demişlerdi ki; ’Rabbimiz, işimizden bize doğruyu kolaylaştır bizi başarılı kıl". Kehf, 18/10.
Şirk toplumundan uzaklaşan genç yiğit muvahhid mü’minler, en emin yer olarak tesbit ettikleri bir dağdaki mağaraya sığınıyorlar...
İçinde yaşadıkları şirk toplumundan uzaklaşıp, canlarım ve dinlerini kurtarmak için onların gözlerinden kayboluyor ve dağdaki mağaraya sağınıyorlar...
Allah’ın ayetlerinden olan dağlardan bir dağa ve o dağda bulunan bir mağaraya...
Yani dağlar, Allah Teâla c.c.’nin varlığının, kudretinin ve hikmetinin delillerinden bir delildir...
Şöyle buyurur yegâne Rabbimiz Allah:
‘’Bir Kur’ân ki, onunla dağlar yürütülse veya onunla yer parçalansa veya onunla ölüler konuşturulsa (o yine bu Kur’an olurdu) . Fakat emir bütünüyle Allah’ındır. İman edenler, kâfirlerden ümit kesip daha anlamadılar mı ki, Allah dileseydi, elbette insanların hepsine toptan hidayet buyururdu. O küfürde direnenlerin kendi sanatlarıyla başlarına musibet inip duracak, ya da yurtlarının yakınına konacak. Nihayet Allah’ın vaadi gelecek. Muhakkak ki, Allah vaad ettiği zamanı şaşırmaz’’.Ra’d suresi ayet: 31
"Bakmıyorlar mı o deveye, nasıl yaratıldı?
Göğe, nasıl yükseltildi?
Dağlara, nasıl oturtulup konuldu?
Yere, nasıl yayılıp döşendi?
Yeri de nasıl döşeyip yaydık? Onda sarsılmaz dağlar bıraktık ve onda göz alıcı ve iç açıcı her çiftten nice bitkiler bitirdik". Gaşiye sur: 17
"Yeryüzünde, onları sarsmasın diye, sabit dağlar yarattık ve doğru gidebilsinler diye geniş yollar açtık". Enbiya, 21/31.
Ulu’l-azm peygamberlerden, Nuh a.s. oğlu, şirk cephesinde kalmayı tercih etmiş. Kendisine yapılan kurtuluş çağrısına, kulak asmayıp "dağlara sığınıp tufandan kurtulacağını" cevabını vermiş ve gemiye binmemişti...
ayet-i kerimede "Gemi, onlarla dağlar gibi dalgalar içinde yüzüyorken Nuh, bir kenara çekilmiş olan oğluna seslendi: ’Ey oğlum, bizimle birlikte bin ve kâfirlerle birlikte olma!
Oğlu dedi ki: ’Ben, bir dağa sığınacağım, o, beni sudan korur. Nuh Dedi ki: ’Bugün Allah’ın emrinden, esirgeyen olan Allahdan başka bir koruyucu yoktur.’ Ve ikisinin arasına dalga girdi, böylece o da, boğulanlardan oldu". Hûd, 11/42-43
Rabbimiz Allah’ın birer ayeti ve yüce kudretinin birer işareti olan dağlar, Mü’minler içinde birer kurtuluş vesilesi olmuştur...
Tufan Mu’cizesi’nden sonra kendilerini Allah’ın izniyle taşıyan geminin, Cudî Dağı’n tepesine oturmasıyla kurtulmuşlardır.
Nuh a.s. içindeki bulunduğu topluluğu 950 sene Tevhide davet etmiş, onlara imanı ve salih ameli anlatıp tebliğ etmiş ve o inatçı müşrikler, iman etmemekte direnmişlerdi...
Nuh a.s.ve beraberindeki mü’minler, mazlum idiler. Çok zor asırlar yaşadılar...
"Böylece Biz, O’nu ve gemi halkını kurtardık ve bunu, âlemlere bir ayet kendisinden ders çıkarılacak bir olay kılmış olduk". Ankebut, 29/14-15.
Rabbimiz, geminin Cudî Dağı üstünde durduğunu beyan buyurur…
"Denildi ki: ’Ey yer, suyunu yut ve ey gök, sen de tut! ’ Su çekildi, iş bitiriliverdi, gemi de Cudî dağı üstünde durdu ve zalimler topluluğuna da: ’Uzak olsular’ denildi". Hûd, 11/44.
Böylece Nuh a.s. ve mü’min müslümanlar, Tufan’dan kurtulup karaya ilk ayak bastıkları yer, Cudî Da-ğı’nın tepesi olmuştu...
Rabbimiz Allah, kudrettin birer ayeti olan dağların önemini bize beyan buyururken,
Ayrıca diğer bir sure de dağın üstüne de kasem etmektedir...
Rabbimizin, dağlardan bir dağa kasem etmesi, dağın önemini ve
Özelliğini daha da pekiştirmektedir:
"İncire ve zeytine andolsun,
ve Sina Dağı’na ve şu emin beldeye güvenilir şehre". Tin, 95/1-3.
"Tur’a andolsun". Tur, 52/1.
Rabbimiz Allah’ın,tecellisine O dağ mazhar olmuş bir varlıktır...
"Musa, tayin edilen sürede gelince ve Rabbi O’nunla konuşunca: ’Rabbim, bana göster, seni göreyim,’ dedi.
Allah: ’Beni asla göremezsin, amma şu dağa bak, eğer o, yerinde karar kılabilirse, sen de Beni göreceksin. ’Rabbi, dağa tecelli edince, onu paramparça etti. Musa, bayılarak yere düştü. Kendine geldiğinde: ’Sen, ne yücesin Rabbim. Sana tevbe ettim ve ben iman edenlerin ilkiyim dedi". A’raf, 7/143.
Resulullah s.a.v. bu ayeti okudu: "Rabbi dağa tecelli edince onu paramparça etti" ayetin kıraati bitince Resulullah s.a.v. ilave eder: "Dağ, çığlık attı ve Musa baygın düştü"
Fahreddin Razi şöyle demiştir: "...Göz, güneş ışığına tahammül edemediği gibi, akıl da bu sırlara tahammül edemez."
‘’Ve bir vakit biz O dağı bir gölgelik gibi İsrailoğullarının başlarının üstüne kaldırmıştık da onlar, dağın üzerlerine düşeceğini sanmışlardı. O zaman demiştik ki: Size verdiğimiz bu kitab’a ciddiyetle sarılın ve içindeki gerçekleri düşünüp hiç hatırınızdan çıkarmayın ki Allah’ı sayıp kötülüklerden sakınasınız’’. A’raf sur: 171
"Ve misaklarından dolayı Tur’u (Tur dağını) onların üstüne kaldırdık. Ve onlara: "Bu kapıdan secde ederek girin." dedik. Ve onlara: "Cumartesi gününde hudutları aşmayın." dedik ve, onlardan “çok kuvvetli misak kesin söz” aldık". Nisa suresi 154
Âlemlerin Rabbi Allah, bazı kullarıyla dağın yanıbaşında vaadleşmişti:
"Ey İsrailoğulları, andolsun, sizi düşmanlarınızdan kurtardık. Tur’un sağ yanında sizinle vaadleştik ve üzerinize kudret helvasıyla bıldırcın indirdik". Taha, 20/80.
Allah’ın birer ayeti olan dağlar, her varlık gibi Rabblerini tesbih ederler.
"Yedi gök, yer ve bunların içindekiler, O’nu tesbih eder. O’nu, övgü ile tesbih etmeyen hiç bir şey yoktur, ancak sîz, onların tesbihlerini kavramıyorsunuz. Şübhesiz O, hâlim olandır, bağışlayandır." İsrâ, 17/44.
Dağlar, Davud a.s. ile Rabbleri Allah’ı tesbih etmeleri, onlara özel olarak verilen bir emirdir...
"Andolsun, Biz, Davud’a tarafımızdan bir fazl üstünlük verdik. ’Ey dağlar, O’nunla birlikte Beni tesbih edip yankıyla ses verin." Dedik ve kuşlara da aynısını emrettik. Ve O’na demiri yumuşattık." Sebe 34/10
Güzel Rabbimiz, ilâhî mesajını, sevgili habibine s.a.v. bir dağ başında inzal buyurdu. Cebelu Nur’un zirvesinde Hirâ Mağarası’nda...
Kur’ân-ı Kerim nurdur... Bu nurun ilk inzal olduğu yer, bir dağın başıydı. Ve bu dağ Kur’ân nuruyla nurlandı, o günden sonra ismi Nur Dağı oldu.
Şöyle ki:
O’na Melek geldi ve:
İkrâ’ (yani oku) , eddi. Oda:
"Ben, okumak bilmem" cevabını verdi. Rasulullah s.a.v. buyurdu ki:
"O zaman Melek, beni alıp takatim kesilinceye kadar sıkıştırdı. Sonra beni bırakıp yine:
İkrâ’, dedi. Ben de, O’na:
Okumak bilmem, dedim.
Yine beni alıp ikinci defa takatim kesilinceye kadar sıkıştırdı.
Sonra beni bırakıp yine:
İkrâ’, dedi. Ben de:
Okumak bilmem, dedim.
Nihayet beni alıp üçüncü defa sıkıştirdı.
Sonra beni bırakıp:
"Yaratan Rabbin adıyla oku.
O, insanı bir alak’tan yarattı.
Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir.
Ki O, kalemle (yazmayı) öğretendir.
İnsana bilmediğini öğretti ". Alak, 96,
Rasulullah’ın s.a.v. Hicret sırasında da barınma yeri bir dağ idi.
Kendisini öldürmek üzere evinin etrafını saran müşrik ve kâfir suikastçılardan, Allah’ın izniyle kurtulan Rasulullah s.a.v. Ebu Bekir r.a. ile sığındıkları yer, Sevr Dağı’mn zirvesindeki mağara idi.
Mekke’nin en yüksek dağlarından olan Sevr Dağı, Rasulullah s.a.v. ve Ebu Bekir r.a. için bir kurtuluş vesilesi olmuştu.
Sığındıkları mağaranın kapısına örümceğin gelip ağ örmesi ve güvercinin gelip yuva yapması mu’cizesi de, burada gerçekleşmişti. Peşlerine takılıp izlerini süre süre mağaranın yanına gelip etrafını dolaşan müşrikler, kendilerini fark edememiş ve çekip gitmişlerdi.
Rasulullah s.a.v. ve Ebu Bekir r.a., Sevr Dağı’nın zirvesindeki mağarayı mekân eylemiş, Allah Azze ve Celle, onların kurtulmasına dağı vesile kılmış, kendilerine yardım etmişti.
Siz O’na Rasulullah’a yardım etmezseniz, Allah O’na yardım etmiştir. Hani kâfirler, ikiden biri olarak O’nu Mekke’den çıkarmışlardı, ikisi mağarada olduklarında arkadaşına şöyle diyordu: "Hüzne kapılma, elbette Allah bizimle beraberdir." Böylece Alİah O’na, huzur ve güvenlik duygusunu indirmişti. O’nu, sizin görmediğiniz ordularla desteklemiş, inkâr edenlerin de kelimesini inkâr çağrılarını alçaltmıştı. Oysa Allah’ın kelimesi, yüce olandır. Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir." Tevbe, 9/40.
‘’Biz o emaneti göklere, yere ve dağlara arz ettik, onlar, onu yüklenmeye yanaşmadılar, ondan korktular da onu insan yüklendi. O gerçekten çok zalim ve çok cahildir’’. Ahzab:72
‘’Az kalsın, söyledikleri sözden gökler çatlayacak, yer yarılacak ve dağlar parçalanıp dağılacaktı’’, Meryem: 90
‘’Ey Muhammed! Sana dağların kıyametteki durumunu sorarlar, de ki: "Rabbim onları ufalayıp savuracak." Taha:105
‘’O kıyamet gününü hatırla ki, dağları yürüteceğiz ve yeryüzünü çırılçıplak göreceksin. Bütün insanları, mahşerde toplayacağız hiçbir kimseyi bırakmayacağız’’. Kehf:47
‘’Sen dağları görürsün de, yerinde durur sanırsın. Oysa onlar bulutun yürümesi gibi yürümektedirler. Bu, her şeyi sapasağlam yapan Allah’ın sanatıdır. Şüphesiz ki O, yaptıklarınızdan tamamıyla haberdardır’’. Neml:88
‘’Senin Rabbin bal arısına şöyle vahyetti: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kuracakları kovanlardan kendine evler edin’’. Nahl sur: 68
‘’Dağlar da bir yürüyüş yürür.‘’ Tur:10
‘’Arz ve dağlar yerlerinden kaldırılıp şiddetle birbirine çarpılarak darmadağın olduğu zaman,’’ Hakka:14
‘’O gün yer ve dağlar sarsılacak, dağlar erimiş bir kum yığınına dönecek.’’ Müzzemil:14
‘’Bakmıyorlar mı dağlara, nasıl dikilmiş’’? Ğaşiye:19
‘’Dağları da birer kazık kılmadık mı? ’’ Nebe:7
‘’Görmedin mi, göklerdeki kimseler, yerdeki kimseler, güneş, ay ve yıldızlar, dağlar, ağaçlar, bütün hayvanlar ve insanlardan birçoğu hep Allah’a secde ediyor. Birçoğunun üzerine de azab hak olmuştur. Allah kimi hor ve hakir kılarsa artık ona ikram edecek yoktur. Şüphesiz Allah dilediği şeyi yapar’’. Hac:18
‘’Biz bu Kur’ân’ı bir dağa indirseydik, Allah’ın korkusundan onu baş eğmiş, parça, parça olmuş görürdün. Bu misalleri düşünsünler diye insanlara veriyoruz.’’
Haşr: 21
Dağlar, müslümanları sever, müslümanlar da dağları severler.
Rasulullah s.a.v.’in dağa karşı ve dağın O’na karşı olan sevgisini,
Ebu Humeyd es-Saidî r.a.’ın rivayetinden öğreniyoruz...
Şöyle diyor Ebu Humeyd r.a.:
Rasulullah s.a.v. Medine’ye yaklaşıp uzaktan görünce de eliyle işaret edip: "İşte Tâbe! " buyurdu.
Uhud’u görünce de:
"İşte dağcağız! Uhud bizleri sever, biz de, onu severiz." buyurdu.
Aynı konuda bir başka hadisi, Enes b. Malik r.a. rivayet eder.
Rasulullah s.a.v.şöyle buyurur:
"Uhud, şübhesiz bizi seven ve bizim sevdiğimiz bir dağdır ve cennet bahçelerinden bir bahçenin üstündedir. Ayr dağı da, cehennem kapılarından bir kapının üzerindedir".
Said ibni Zeyd’ r.a. den:
Allah Resulü s.a.v. Ebu Bekir r.a, Ömer r.a. ve Osman r.a. ile Uhud Dağının başına çıktılar. Uhud Dağı, ya onların azamet ve heybetlerinden veya kendi sürur ve sevincinden sallanmaya başladı. Allah Resulü s.a.v.ferman etti ki:“Dur ey Uhud! Şüphesiz üzerinde bir peygamber, bir sıddık ve iki şehid var.” Bu hadîs aynı zamanda, Ömer r.a. ve Osman r.a.’ın şehid olacaklarını haber vermektedir.
Hz. Peygamber s.a. v. anlatıyor:
Üç kişi yolda giderken sağanak yağmura yakalanıp, bir dağın mağarasına sığındılar. Sığındıkları mağaranın önüne, dağın üzerinden bir kaya düşüverdi ve mağaranın ağzını kapattı. Bunun üzerine içlerinden biri şöyle dedi:
Allah için işlediğimiz bir iş varsa, hatırlayalım ve onu vesile ederek Allah’a dua edelim, belki bizi bu beladan kurtarır." Bundan sonra içlerinden biri:
"Ey Rabbim! Benim pek yaşlı anam babam vardı ve bir de küçücük çocuklarım. Onlara ben bakardım. Otlaktan koyunlarımla döndüğümde, koyunları sağar ve yavrularımdan önce ana babama süt içirir, onları beslerdim. Bir gün geç kaldım, karanlık bastıktan sonra gelebildim ve ana babamı uyumuş olarak buldum. Yine her zamanki gibi, koyunlarımı sağdım çocuklarım açlıktan ağladıkları halde, ana babamdan önce onları beslemeyi, onlara süt içirmeyi uygun bulmadım. Ana babamı uyandırmaya kıyamadığım için, sabaha kadar başuçlarında bekledim. Ya Rabbi eğer bu amelim senin yanında kabul olunup, rızanı kazanmışsa, göğü görecek kadar olsun, önümüzü açıver" dedi. Allahü Teala da, kayayı biraz kaldırmak suretiyle bir miktar açtı ve gökyüzünü gördüler.
İkinci kişi: "Ey Allah’ım! Bir akrabamın kızı vardı. Onu, bir erkek, bir kadını nasıl severse öyle aşırı bir sevgi ile seviyordum. Bir gün kendisiyle beraber olmayı arzu ettim. Kanmadı; ’Yüz dinar getirmedikçe olmaz’ dedi. Bu parayı biriktirinceye kadar çalıştım ve bu arzum tam gerçekleşmek üzere iken amcamın kızı, ’Ey Allah’ın kulu! Allah’tan kork ve ancak Allah’ın hakkı olan nikah ile bana yaklaş’ dedi. Bunun üzerine derhal vazgeçip kalktım. Eğer bunu senin rızan için yaptığımı kabul ediyorsan, kayayı biraz daha aç" dedi ve Allahü Teala da kayayı biraz daha açtı.
Üçüncü kişi ise şöyle dedi:
"Ey Rabbim, ben bir miktar pirinç karşılığında, birini ücretli olarak çalıştırıyordum. İşini bitirdiğinde ’Hakkımı ver’ dedi, verdim ama sonradan almak istemedi ve gitti. Ben de o pirinci ekmeye devam ettim ve ondan elde ettiğim kazanç sonunda, çobanları ile birlikte bir inek sürüsü temin edinceye kadar ekedurdum. Alacaklı günün birinde geliverdi ve, ’Allah’tan kork, alacağımı ver’ dedi. Ben de kendisine, ’Çobanları ile birlikte duran şu ineklerin yanına git ve onları al’ dedim. Adam, ’Allah’tan kork! Ve benimle alay etme! ’ dedi. ’Alay etmiyorum, onlar senin, onları al’ dedim. Ve o da aldı gitti.
Ey Allah’ım eğer bunu senin rızan için yaptıysam, mağaranın kapısının kalan kısmını da aç" diye dua etti. Allahü Teala da, mağaranın kapısını onlara çıkıp gidebilecekleri kadar açtı ve ışığı gördüler. Onlar da yollarına devam ettiler.
Dâvamızın başı ve sonu, Âlemlerin Rabbi Allah’a hamd etmektir.
Kaynaklar........................................
Kuran-i Kerim, ....................
Muteber Hadis Kaynaklari,Ve Dağda Ü.sadiyuksel........
Ali Kılıç Kakiz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.