- 1014 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yalnızlık Mahkumu
Her yalnızlığımda vuruyorum kendimi; önce hüzne sonra gözyaşına. Bir bir hesaplar soruyorum yüreğime, tehditler savuruyorum en tutulmazından. Kızıyorum, çare bulamıyorum ağlıyorum…
Çıkamıyorum hiçbir işin içinden, dikemiyorum kalbimdeki hiçbir söküğü. Ben bir yalnızlık mahkumuyum, müebbet kesmişler cezamı, savunamıyorum bile kendimi giyiniyorum kader gömleğimi. Bazen pencereden umut ışıyor, bakıyorum sonra o da seraba dönüşüyor. Bir ses duyuyorum geceleri “gel “ diyor “kurtul bu yalnızlık hücresinden.” Aklımı karıştırıyor ama o da kurtuluş yolunu söylemeden susuyor.
Yalnızlığın en çok da geceleri üşütüyor insanı, elimi ayağımı ufalayarak zor ediyorum sabahı. Zaten başıma ne geldiyse bu kalbin üşümesi yüzünden geldi, onu hiç katmıyorum artık hesaba. Günler anlamsız, amaçsız, sevimsiz ve sevgisiz halde geçip gidiyor işte.
Ziyaretçi yok, mektup yok, telefon yok… hiç bir şey yok…
Bir yürek davasına düştüm ben bu yokluk belasına. Sevgisiz yaşayanlar nasıl yaşıyor peki? Kalbi yerine aklını çalıştıranlar nasıl mutlu oluyor peki? Aklım ermiyor benim bu ince hesaplara, kalbim sevilmeyince aklıma selam bile vermiyor hatta. Kalp akla melik bende, o huzura ermeden mutluluk yok bana. İstemiyorum aklı da başka hiçbir belayı da. Yeter ki kalbim gülüversin de ömrüme de baharlar geliversin. Şu zindandan çıkışım olsun yeter ki, gözlerim gözlerinde gülsün, kullanılmayan tüm sözcükler ete kemiğe bürünsün. Yıkılsın yalnızlığın duvarları, yansın onun da canı.
Önce kızıyorum sonra ağlıyorum sonra da yeniden umut ediyorum. Mutlu bir hayatın içinde ben hep mutsuzluğa sevdalanıyorum. Bir gün diyorum, bir gün…
Ben hep o bir günün hayalini kuruyorum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.