- 1295 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Boş Kayıklar
Bu çarpıntıya müptela mıyım neyim? Onsuz aynen bu ıssız sahillere dönüyor içim. Kayıklarım bomboş kalıyor. Yaz gelsin diyorum içime… Balıkçılar ağlarını çeksin, özgür kalsın balıklar… Kayıkçılar nasırlı ellerini uzatsın narin kadın ellerine. Güç dengeleri kurulsun, güçlü güçsüz eşitlensin.
Böyle bir kıyıda tek başınayken, seni tamamlayacak tek bir şey yokken çevrende, o çarpıntıyı arar oluyorsun. O tutuşan bakışları… Kalabalıklara sığınmalıyım bu yüzden. Yalnızlığa apar topar bulduğum çözümlere yanlış adlar koyarım yoksa. Şu kumsalda yabancı ayak izleri belirsin diye cilveli bakışlar atarım bir erkeğe. Olmadığım bir kimliği giyinir, çekiştirir dururum kendimi.
Ne zaman geldi bu adam? Önceden rastlamadım hiç buralarda. Bu sonbahar sabahı herkesin terk ettiği bu yazlık yerde ne işi var ki şimdi? Sanki böyle bir saçmalığı sadece ben yapabilirmişim gibi öyle şaşkınım ki! Mevsimini şaşırmış bir çiçek gibi tomurcuklarını sonbaharın ortasında ancak ben açabilirim sanki.
Güneş ayrım bırakmıyor gerçi… İlki mi sonu mu belli değil baharın. Serçeler cıvıltılarıyla bir ucundan tutarlarken yazı, onun ardından koşar adım giden o insanları da bir yerlerinden yakalamaya çalışıyorlar sanki. Keşke becerebilseler… Bu kadar ıssız kalmazdı buraları o zaman. Ben şimdi bu yabancı adamın yüzünde beni fark ettiğine dair bir gölge ya da ışık aramazdım.
Bir kadın da olsam bir ağaç da bu ıssız yerde beni görmemesi mümkün değil gerçi. Ama benim kast ettiğim anlamda görmemesi pekala mümkün... Hem görse ne olacak ki? Maskem düşmedi mi az önce? Yüzümü açıkta bırakıp gerçekte ne aradığımı ayan beyan ortaya dökerek… Çok dürüst bir an’ımda karşıma çıktı bu adam. Artık istediği kadar görsün beni, yalnızlığın ayak izlerini silmeyi vadetsin gülüşüyle, nafile… Ne zaman ona baksam bir aldatmacayı göreceğim yüzünde. Bu ıssız sahili bir şekilde dolduran; insan, deniz, kaya demeden kavrayan o kuşatıcı, yoğun duyguyu koca bir yalana çeviren…
Bu hatayı önceden yaptığım için biliyorum: Aşk başka bir duygunun yerini aldığında asla gerçek bir aşk olamıyor. Saflığını yitiriyor çünkü, bilincin ellerine bırakıyor iplerini. Bir kaçış oluyor o zaman sadece. Gerçek bir duygunun acısını hafifleten bir tür uyuşturucu… Daha birkaç hafta önce içimde kanat çırpıp duran o kuşu göçüp gittiği o yerden geri getirecek yalancı bir güneş…
Eğer bu sahil insanla dolsaydı ve ben yine şimdi bulunduğum bu kayalıklarda oturmuş, denizden bir masal kahramanı gibi çıkıp gelmiş bu bronz tenli, deniz gözlü adamı görseydim birden, o kuş çekip gittiği o yerden geri dönseydi içime, yine böyle çarpsaydı kalbim; şimdiki gibi bakışlarımı kaçırır mıydım yine gelmekte olan o yakıcı şeyden, emin değilim. Ama kaçsam bile kaçtığım en azından bir yalan değil gerçek bir duygu olacaktı.
Ne bağırıyor bu adam böyle? Bana hitap ettiğini ancak şimdi fark edebildim. “Anlamadım.” diyorum. “Buralarda bir motel falan var mı?” diye tekrar ediyor.
İster istemez gülümsüyorum, yürümesi gereken yolu aklıma getirince. “Evet, buralarda bir motel var.” diyorum, parmağımla sol yanı işaret ederek… “Ama çok da yakın sayılmaz. Yorulmayı göze almanız gerekecek.” Adamın yüzü tanıdık bir dal oldu kuşuma… Göçtüğü o yerden kimbilir ne zaman gelmiş, cik cik zıplayıp duruyor üzerinde. Sanki en çok oraya gelmiş güneş, sonbaharı ilkbahar yapmış. Ben kayıkları görüyorum yüzünde. Şimdi önümde uzanan sahildeki birkaç boş tahta parçasından çok uzakta kalan bir dirilişle yeniden eski kimliklerine dönmüşler. Genç kızlar, çocuklar dengelerini kaybetmemeye çalışarak binmeye çalışıyorlar. İnsan nefesi sardı kayalıkları. Doğa yeniden şefkat giyindi.
Yazla birlikte buradan çekilen sadece insanlar değil şefkatleri de. Bu adam hepsininkini toplayıp katmış yüzüne, bana getirmeye ahdetmiş sanki. Cevabını aldı ama hala cevapsız kalmışların bakışıyla bakıyor bana. Sanki duymadığım bir soru daha var… Onun cevabını arıyor yüzümde. “Neden kaçıyorsun?” diye soruyor galiba, dudağının sol yanındaki o kıvrımla… “Kalbini yeterimce çarptıramıyor muyum?”
Baktı cevap vermeye niyetim yok, sorusunu ayak izlerine katarak gösterdiğim yönde ilerlemeye başladı. Sanki her an durabilirmiş gibiydi adımları. Bir yanı arkada kalmış, hala cevabımı bekliyormuş gibi…
Yine gelir mi bu kayalıklara? Madem motelde kalmayı planlıyor, birkaç günden daha fazla kalmayı düşünüyor demek ki. Bende aradığı o cevabı bulabileceğim hiç de kısa olmayan bir süreç… Kuşum dalından uçtu, tam kalbime kondu yine. Bana orada neler yaşadığını fısıldamaya başladı hemen. Güneşin tam kıvamındaki dokunuşunu, içindeki bu yaz coşkusunun gerçek kökenini… “Şimdiden özledim onu.” dedi çok güçlü bir cıvıldayışla. “Yazın ortasında olsaydık ve kum gibi insan kaynasaydı bu sahil, yine de çok ıssız kalırdı buraları o yokken… Ben yine göçer giderdim. Çünkü hiçbir kalabalık onun kadar dolduramazdı içimi.”
YORUMLAR
SENİ TANIMIYOR OLSAYDIM, ŞU MUHTEŞEM YAZI, MEMLEKETİN EN ÜNLÜ YAZARLARINDAN BİRİNİN ROMANINDAN ALIP EKLENMİŞ DERDİM.O DENLİ MUHTEŞEM VE KUSURSUZ.SIRF BU YÜZDEN İKİ DEFA OKUDUM.İKİNCİ SEFERDE KUSUR ARADIM KENDİMCE.AMA YOK.ÖYLESİNE AKICI VE YALIN HALİYLE AKTARMIŞSIN Kİ ŞAŞIRDIM DESEM YALAN OLMAZ.BELKİDE BU ŞAŞKINLIĞIN DİĞER ADI TATLI BİR KISKANÇLIKTIR :) BAMBAŞKA MEKANLARDAN, ZAMANLARDAN BAHSETMİŞSİN.SENİNDE DİĞİN GİBİ, İYİ KÖTÜ HERKES ŞİİR YAZABİLİR...AMA DENEME-MAKALE-HİKAYE V.S BUNLAR HERKESİN HARCI DEĞİL.HARİKAYDI, KUTLUYORUM.