- 511 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
MİNİK BİR KIZ...
MİNİK BİR KIZ
Sokak lambasının altında çökmüş ağlıyordu…
Hüngür hüngür, omuzları sarsıla sarsıla ağlıyordu hem de. Hafif bir kar çiseliyordu yılbaşı gecesinde. Bu gece onun en mutlu olduğu gece olmalıydı. Kendini tutamıyordu işte. Bir türlü tutamıyordu kendin. Bu gece evlilik teklif edecekti ona. Yüzüğü bile almıştı uzun zaman önce. Her şey iyi gidiyordu. Neden bir anda bozulmuştu ki? Neden ayrılmıştılar birbirine. Neden o bir türlü baş edilemeyen güç ayırmıştı onu. Neden ilahi kudret çok görmüştü bunu ona? Neden beraber yaşama şanstı vermemişti olara. Neden kaderlerini beraber yazmamışlardı…
Ağlıyordu… Sokak lambasının altında oturmuş, ağlıyordu. ve bir ses duydu:
“ niye ağlıyorsun?” başını kaldırıp baktı. Küçük, küçücük bir kız yanında durmuş onu izliyordu. Kız tekrar sordu:
“ niye ağlıyorsun?”
“ hiiç.” dedi. Yalan söylüyordu. Çok sebebi vardı. Kızı süzdü bir süre. Konuşmayı henüz öğrenmiş gibi bir hali vardı. Küçük, küçücük bir kızdı. Elinde bir deste gül vardı. Boynunda eski bir atkı ve üzerinde de eskimekten ezilmiş bir mont vardı…
Kız bir daha sordu ona:
“ niye ağlıyorsun? Bu mutlu olman gereken gecede hem de.”
Cevap vermedi. Kız durdu, sonra gelip yanına oturdu. Başını kaldırıp adama baktı:
“ ağlamamalısın. Gülmelisin.”
“ peki, sen neden gülmüyorsun?”
“ çünkü bir sebebim yok.”
“ benim de bir sebebim yok. Hem elindeki güller ne öyle?”
“ bu gece çok gül satılır. İnsanları mutlu etmek benim görevim.”
“ hadi ya. Neden evinde oturup televizyon izlemiyorsun?”
Kız başını önüne eğdi. Tekrar kaldırdığında gözleri dolmuştu:
“ çünkü bizim evde televizyon yok.”
Bir süre sustu ikisi de. Kız kalktı sonra. Gitmek için hazırlandı. Sonra iki adım attı:
“ ben de iyi bir müşteri bulduğum için sevinmiştim. Ama baksana sen de benim gibiymişsin. Mutsuz.”
“ iyi de ben fakir değilim ki.” kız adama küçümseyen bir tavırla baktı:
“ ben de fakir değilim.”
“ özür dilerim. Öyle demek istememiştim.”
“ peki, anlatmak ister misin?”
“ neyi?”
“ niye ağladığını. Dinlerim.”
Adam durdu. Sevmişti bu kızı:
“ ama sona çiçekleri satamazsın.”
“ olsun. Yorulmuştum zaten.”
Gelip adamın yanına oturdu:
“ seni terk mi etti?”
“ hayır. O öldü.”
Kız cevap vermedi. Başını önüne eğip dinlemeye hazırlandı. Adam yanındakinin küçük bir kız olduğunu unutup anlatmaya aşladı:
“ o benim en kıymetlimdi. Tek varlığım. Sevgilim, prensesim, bebeğim. Her şeyimi onun üzerine kurmuştum. Benim için artık tek gerçek oydu. Mutluluğa giden yol ondan geçiyordu. Sonunda evlenme teklif ettim. Yılbaşı gecesiydi. Tam da bu direğin altında buluşmak için randevulaştık. Ama o gelmedi. Saatler gece yarısını geçti sonunda bir telefon geldi. Polis arıyordu. Onun öldüğünü haber verdiler. Ölmeden önce son bir şey istemişti onlardan. Beni arayıp bana bir mesaj iletmek istemişti. Buluşmaya gelemediği için özür dilemişti ve beni sonsuza kadar seveceğini söylemişti doktorlara…”
“ a gelseydi?”
“ ne?”
“ ya buluşmaya gelseydi. Ya evlenme teklifini kabul etseydi. Ya evlenseydiniz ne olacaktı?”
“ bilmiyorum. Hiç düşünmedim. Çok mutlu olurduk herhalde.”
“ bence mutlu olmazdınız. Siz birbirinize yazılmamışsınız.”
Minik kız küçük parmağıyla gökyüzünü işaret etti:
“ gökyüzündeki sizi birbirine yazmamış. Siz bu yazgı bozmak istemiştiniz. o sizin için çok farklı şeyler tasarlamıştı. Siz bu tasarıyı bozmuşsunuz.”
“ ama bak şimdi ne olduk? O orada ben burada perişan.”
“ eminim o orada çok mutludur. Çünkü derler ki bu dünyada kavuşamayan âşıkları Allah öbür dünyada kavuştururmuş. Ve asıl sonsuz mutluluk o zamanmış.”
“ bilmiyorum. Mutsuzum işte. Her yılbaşında buraya geleceğim. Onu bekleyeceğim. ta ki bir gün gelecek.”
“ siz erkekler tam bir eşeksiniz biliyor musunuz?”
“ ne?”
“ anlamadın mı? O sana bir randevu vermiş. O gelemediyse sen gitmelisin. Hiç gittin mi yanına.”
“ sıkı sık giderim. Dua ederim.”
“hayır, bugün gittin mi hiç?”
“hayır.”
“ e ne duruyorsun o zaman. Gitsene oraya. Orada seni bir sürpriz bekliyor. Çabuk ol. Geç kalma.”
“ gideyim mi?”
“ kız bütün bir yıl boyunca seni beklemiş. Belki ruhu şu an orada seni bekliyordur. Ben olsam hiç durmam giderdim..”
Adam ayağa kalktı. Biraz düşündü. Sonra eğildi. Kızın kırmızı yanaklarına bir öpücük kondurdu. Elindeki gülleri aldı. Elini cebine attı.
“ para arayıp vakit kaybetme. Ben buralardayım. Sonra verirsin paramı.” adam gülümsedi. Bir tane gül alıp kıza uzattı:
“ al. Mutlu yıllar.”
Kız gülü aldı ve adam koşmaya başladı. Kız gülümsedi. Kalktı. Yürümeye başladı. Köşeyi döndü ve ayaklarını yerden sürürken bir şarkı mırıldandı…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.