SONUÇSUZ SONUÇ
Kendime sırtımı dönmek gibi bir şey aslında, sınırları zorlayışımdaki inadın adı. Kendimi inkâr etmek, başka bir deyişle. Demir parmaklıklarla örülü bir labirentin; el, ayak yakan soğukluğunda artık artıkların ısıtmadığı yürek boşluğunca yürümek.
Yönsüz, el yordamlı üşüyerek. Kapkara bir sesle gecenin en derinlerine aydınlığı bulmak için ilerlemek.
Hangi pusula gerektir iklimin akordunda çalan rüzgârla yön değiştirmeyecek. İnsan sesi mi Belki adına dost dediğin.Kaç kez kırdığını hatırlamadığın yüreğin parçalarını tekrar eğilip toplamaya mecal varmış gibi …bir eyvallah’a sığdırılan nice kırıklar müsebbipleri.Ya da bilim mi ? Hipotezler, veriler, göreceli görecesiz bilgiler, gözlemler, tahminler… kendini denek olarak ortaya koyduğun bir deney sonrası tesadüflere bağladığın umut çengelli teori ötesini geçemeyen varsıllar, ya da bir yok oluşu hazırlayan tüm komplekslerin sistemli kabul oluşu.
Hangi bilgi; hatırlattıklarıyla unutmayı şakağına dayanmış namlu gibi imlemeyecek. Arkana dönüp baktığında tüm güneşi toplayıp kendisine bakana ateş püskürten aynalar gibi yakıp geçmeyecek..Ve dayattığı o sonuçla kuşkulu, uyuşmuş bir beyinin varmak istediği asıl hedefi manipüle etmesin.
Her adımım, gidişten öte dönüş bekler nitelikte özünde. Tıpkı tüm kalışların gidişlere mecbur olduğu gibi.Nasıl ki dibe vurunca başka yol olmadığından yukarı çıkmaya zorunludur bir şey, tıpkı bunun gibi işte.Bir dönemecin arkasını bilmemek pek bir şey değiştirmiyor aslında.Olduğun yerden hareket niyeti bile çoktan dönüş yolunu yarıladığım anlamına gelir. Hani şu klasik söz “ Başlamak bitirmenin yarısı der gibi “
Bütün bu koşullar, şartlar, labirent, bilinen, bilinmeyen, varsayılan ya da yok kabul edilen tüm her şey aslında bana bir şeyi daha ispat ediyor. Sınırları zorlamak demiştim hani en başta aslında sınırlar çoktan zorlanmış olmuyor mu zaten hepsine varıp da tekrar dönmeyi düşünmek zaten birbiriyle kolektif bir biçimde ayrılmış, çizilmiş bu sınırların hepsinin duvarına değip döndüğümü anlatmıyor mu
Varsayılan güven, bilinen emin olunan dost, arkana baktığında yakan ayna, gözümün arka odalarında şafağı unutmuş kuşkulu karanlıklar…Hepsi bir sınır demesi işte…sınır ihlali…bazen tehlikeli mayın tohumu ekilmiş ateş meyvesi…
Hâlâ aynı sınırları zorlamak demek, hatta ve hatta bütün bu oluşlardan sonra buna gidişi dönüş olarak kabul etmek bir dairenin etrafını geleceğin noktayı bilerek tekrar turlamak anlamını içermekten başka bir şey olmuyor.
O halde mücadele etmeyelim öyle mi ? Olduğunca, olduğu kadar ne kadar algılandıysa, ne kadar alındıysa ne kadar kayıptandıysa ömürden öylece kalmak.Hem diyelim ki aksini düşündük olur mu cancağızım hayat savaşmaktır klasik sözüyle…vira bismillah deyip kolları sıvadığımızı düşünelim.
Mayam aynı kardeşim… her şeyim aynı.Ben karar alınca damarımdaki kanım boşalıp başka bir kan dolmuyor ki içine. İnandığım her ne varsa yalan olup önüme dikilmiyor ki…? Yada yalanlar şaka yaptık aslında biz gerçektik deyip değerlerimi zorlamıyor ki… ? E peki… ne yapmalı… bölmeli mi kişiliği, kimliği, kendimizliği, bizliği, sizliği, herkesliği, her şeyliği…
Hepsinden birer parça alıp bir unutmak mı gerek kendimizliği… bu mudur savaş…bu mudur ? Eski benliğimle yitirdiğimi bölünmüş yeni kendimliğimle kazanacağımın garanti belgesini kim verecek elime ? Her şeyin muhalifi olduğu gibi yeni kazanımlarında muhalifi olacak üstelik bu kez daha zor olacak bunu korumak çünkü yamasal kimlik gün gelecek yama yerlerinden yırtıldığında ortada ne eski kendin ne de bölünen yeni kendinliğin diye bir şey kalmış olacak…
Demir parmaklıklarla örülü bir labirentin; el, ayak yakan soğukluğunda artık artıkların ısıtmadığı yürek boşluğunca yürümeye devam…
Sonuç : sonuçsuzluk…
Şükran AY
YORUMLAR
Çile Vapuru ( 12/9/2012 )
---------------------------------------------
Şükran hanım bu güzel yazınızla insan yüreğini o kadar güzel anlatmışsınız ki,kalbimizdeki o dinmeyen fırtınaları,hani bazen düşünürüm acaba bu dünyada insanların söylediklerimi fazla,yoksa yüreğinin kuytu dehlizlerinde birikmiş söyleyemediklerimi.İşte bu yazınız la bir kalp uzmanı gibi kalbin içini açmışsınız.İnanın çok beğenerek okudum.Tebrik ediyor sevgi ve selamlarımı gönderiyorum.
Yaşama dair en önemli etken bertaraf edilmiş. Var oluş gayemiz çarptırılmış. Gerçek sevginin yok oluşunu izliyoruz,göz göre göre gitmesine izin veriyoruz. Sonra içten içe yıkımlar başlıyor. hep bir tatminsizlik hüküm sürüyor.
Ne güzel dile getirmişsiniz yüreklerimizin sesini, bir çığlık lazım gelir.
Hüzünle okudum, yoksunluğuma dokundunuz. Selamlar.
" gün gelecek yama yerlerinden yırtıldığında ortada ne eski kendin ne de bölünen yeni kendinliğin diye bir şey kalmış olacak…" ve o gün sonuç; sonuçsuzluk olacak...
Sıfıra sıfır, elde var; sıfır misali. O zaman uğraş niye, ne için?
Güzel bir içses sohbetiydi; yapmam gerektiğini hatırlatan. Teşekkür ediyorum.
Sevgiler, selamlar.
"Herkes kendi yaşadığını bilir,,
Ya gözlerinde büyütürler, ya da sabır testileri dar ve hacmi küçük... Dünyanın en çileli insanı Hz Eyüp olsa gerek, Allah'tan her gelene şükretmiş... Eyüp olmak kolay mı? Salt yazıdaki resmin üzerindekiler bu kadar düşündürdü... B/akalım şimdi de yazı denizine... Beyin jimnastikleri, kasırgaları, kafa yormalarıyla sonuç olarak sonuçsuzluk demiş yazı... O labirentlerde biz de dolandık durduk... Sonuçsuzluk da bir sonuç mu yoksa...
Aslında sonucu ne güzel vermiş ve de sırrı çözerek:
"Her şeyin muhalifi olduğu gibi yeni kazanımlarında muhalifi olacak üstelik bu kez daha zor olacak bunu korumak çünkü yamasal kimlik gün gelecek yama yerlerinden yırtıldığında ortada ne eski kendin ne de bölünen yeni kendinliğin diye bir şey kalmış olacak…"
Her şey gelip geçici, saltanat da taht da tam tersi zillet yaşam da... Sonunda öze ulaşıp yokluk aleminde var olarak... Bütün mesele inanıp inanmamada...
H ü r m e t l e . . .
Yeniliklere açılmak bir anlamda kendini yıkma cesaretini de gerektirir... Yani yaratmak bir cesaret işidir...
Cesur bir yazıydı... Keşke herkes sizin gibi kendi üzerine gidebilse bu kadar dürüstçe ve cesurca...
Sevgiler güzel dost...
Şükran AY
Sağolasın değerli dostum, varlığınla nasıl mutlu ettin anlatamam.
Onur verdin.Evet dilim döndüğünce en samimi ikrar yolunu tercih yazılarımın , şiirlerimin başat ögesini oluşturur.
Ki bilirim ki tek kalacak ,beni anlatmaya dil olacak bu yazınlar.Kimbilir dostum belki o zaman... hoş öyle bir kaygım da yok ya en açık ve net olmayı prensip edinen kişiliklerin ortak tavrı bu diyelim.
Hayırlı bayramlar dilerim.Selam ve en içten hürmetlerimle.
Demir parmaklıklarla örülü bir labirentin; el, ayak yakan soğukluğunda artık artıkların ısıtmadığı yürek boşluğunca yürümeye devam…
Sonuç : sonuçsuzluk…
hayırlı akşamlar bu ne güzel paylaşım gönülden kutluyorum sevgili şükrancığım sevgilerimle
hayırlı bayramlar diliyorum
Şükran AY
Çok teşekkür ederim değerli arkadaşım.Sana da hayırlı akşamlar olsun.
Varlığın onurdu, gururdu sayfamda.
Mutlu bayramlar dilerim.Selam ve en içten sevgimle.
Sevgili Şükran, epeydir böyle bir yazı yazmayı düşünüyordum ama senin sayfanda okumak kısmetmiş. Çok güzel, anlamlı bir yazı.
"Varsayılan güven, bilinen emin olunan dost, arkana baktığında yakan ayna, gözümün arka odalarında şafağı unutmuş kuşkulu karanlıklar…Hepsi bir sınır demesi işte…sınır ihlali…bazen tehlikeli mayın tohumu ekilmiş ateş meyvesi…"
Araya kopyaladığım bölüm, benim anlatmak istediğim, ya da anladığım bölüm diyelim.
Kalemin susmasın, bayramın mübarek olsun arkadaşım.
sevgimle.
Şükran AY
Çok teşekkür ederim hayatım.Beğenin ve ziyaretinle onur verdin.Nasıl mutlu oldum anlatamam.Sağol bitanem.
Sana da hayırlı bayramlar dilerim.Özlemle ve sevgiyle.