- 1320 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KARANFİL
Emre ve Tilbe. Kader bu çiftin yollarını güzel bir Temmuz akşamında küçük bir çiçekcide kesiştirdi. Emre çok sevdiği ve uzun süredir görmediği çocukluk arkadaşına en sevdiği çiçeği, Tilbe ise annesinin en sevdiği çiçeği almak için ordalardı. İçeriye aynı anda girdiler. Ve ikisinin agzından çıkan aynı cümle oldu ’Bi buket karanfil alabilirmiyim ? ’ . Dikkatten kaçmayan bu cümlelerin ardından büyük bir Aşk’ın tomurcukları Emre ve Tilbe’nin kalbine serpilmişti. Lakin çiçekciden gelen cevap şaşırttı ’sadece bi buket karanfilimiz kaldı efendim’. Emre her erkeğin yapması gerektigi gibi centilmenliğini göstererek çiçeği Tilbe’nin almasına müsade etti ve kendisi bi buket kırmızı gül aldı.. Çiçekciden çıkarken Tilbe ’İsterseniz sizi gideceğiniz yere kadar götürebilirim ?’Bu Emre için hayır diyemeyeceği bir teklifti. Arkadaşı ile buluşacagı yeri söyledi Tilbe’ye ve oraya doğru yola çıktılar. Arabada derin bir sessizlik. Tilbe bu sessizliği bozmak için herhangi bir radyo kanalınu açar ve ilk çıkan şarkı, Sezen aksu- karanfil. Tesadüfün böylesi. Emre ve Tilbe’nin yüzünde çocukca masum birer tebessüm. Emre’nin gideceği yere vardılar. Tilbe karanfiller için teşekkür etti ve Emre’yi bırakıp evine doğru yola çıktı. Oda ne ? Emre’nin oturduğu koltukta çiçekciden aldığı kırmızı güller. Bunun tesadüf olamayacağını düşünüp evine heyecanla gider. Kalbinde o mükemmel aşk duygusunu iliklerine kadaer hisseder. Fakat Emre’yi bi daha nasıl görecekti ? İçinden bi ses ’Yarın aynı çiçekciye aynı saatte git’ diyordu. Tabi içindeki sesi dinleyip hemen ertesi gün aynı saatte aynı çiçekciye gitti ve Emre’yi gördü. Elinde bi buket karanfil, gülümsedi. Oda bi buket kırmızı gül alarak çiçekcinin önünde Emre’den küçük bir kıvılcım bekledi. Yanına gelen çiçekci çırağı Tilbeye bir demet karanfil ve içinde bir not verip bunu karşıda ki abi yani Emre’nin gönderdiğini söyledi. Notta yazan cümle Tilbe’nin adeta kalbine işlemişti ’Aşk’ı karanfile benzetmiş şair, ben karanfiimi sana verdim’.. Gülümseyerek Emre’nin yanına gelmesini bekledi ve Emre yanına geldi büyük bir Aşk’ın temelleri atıldı. Bir cafede saatlerce saatlerce konuştular. Mükemmel bir çift’in tanımıydılar artık.. Aradan aylar aylar geçti ve Tilbe’nin babası bu ilişkiyi ögrendi. Konuyu Tilbeye açtı ve aynen şu kelimeleri sarf etti;’Kızım öyle kenar mahalle serserileri ile ne işin var senin ? Sen bu evin tek çocugusun bütün mal varlığım sana kalacak. Aklını başına topla ve derhal o çocuktan ayrıl !’Tilbe;Kenar mahalle serserisi dediğin çocuk benim yıllardır aradığım, ilerde çocuklarımın baba diyeceği insan’ der ve koşar adımlarla odasına geçip hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlar. Tilbenin babası Selim bey Tilbeden aldığı cevaplar sonucunda çılğına döner ve bu ilişkinin bitmesi için elinden geleni ardına koymayacagını söyler kendi kendine..Emre’yi bulur ve Tilbe’den uzak durmasını aksi takdirde başına tahmin bile edemeyeceği şeyler geleceğini söyler. Emre bunun imkansız olacagını ve hiç bir gücün onu tilbeden ayırmayacagını söyler. Çılgına dönen selim bey adamlarına Emreyi tutmalarını söyler ve boş bir fabrikada emreye sabaha kadar işkence uygularlar, bayılana kadar. bayılıncada o aralık soğuğunda emreyi ayıltmak için buzlu suyu emrenin üstüne dökerler. hemen ardından ılık su. Ve emre ayılamayacak şekilde bayılıncada boş bir araziye yarıçıplak şekilde emreyi atarlar.Ertesi gün ayılan emre kendini eve zor atar ve ne olursa olsun tilbeden vazgeçmeyeceğini mırıldanır.
Emre orta gelirli bir aile çocugu ve babası bir fabrika işçisi. Emrenin hayatını içinden çıkılmaz bir işkenceye sokmaya uğraş gösteren selim bey emrenin babasını bağlı oldugu iş yerinde attırır ve bunun en küçük hamlelerinden oldugunu söyler. Bu arada Tilbe babası ile haftalarca konuşmamakta.. Kahroluyor ama onunda elinden gelecek birşey yok.. Selim beyin aklına çok sinsi bir plan gelir ve onu uygulamaya karar verir. Tilbeye, emreye karışmayacagına dair söz verir ve tilbeyi 2 aylık bir yurtdışı tatiline gönderir. ilk bir haftalık süreçte emreye kesinlikle karışmaz ama asıl süreç bu bir haftadan sonra başlayacaktı.
Emre’yi tilbe’den uzak tutmak için aklına koydugu planı uygulamaya başladı. Emre’yi yurt dşına gönderecekti gitmediği takdirde tüm ailesini ve kendisini öldüreceğini söyleyecekti. Emre bunu kabule edincede ki başka bir çaresi kalmıyodu Tillbe’ye tatil dönüşü emrenin öldüğünü söyleyecekti. Emre bunu mecburen kabul etmnek zorunda kaldı. Aşknını içine gömüp yurt dışına gidecekti. Ve öyle oldu. Tilbe tatilden döndü Ona emrenin öldüğü söylendi. İyice tembihlenen ailede emrenin öldüğü yalanını Tilbeye söyledi ve babanın yaptırdığı uyduruk bir mezar. Onda emrenin oldugu söylendi. Kahrolan tilbe uzun süre çıkamayacagı bir bunalıma girdi. Sabahlara kadar ağlamalar, ayılmalar. Babasının ’zamanla geçer’ demesi zalimce.. Aşagı mahalle yukarı mahalle eşitsizliğinin iğrenç sonuçları.. Tilbe’de bu büyük aşkı içine gömdü ve içindeki acıyla yaşamaya başladı.Emre’de tilbeden farksızdı. Aradan yıllar geçti, Emre işçi olarak gitti yerde zekası, güvenilirliği ve efendiliğinin oluşturduğu büyük bir işletme kurmuştu. Ailesine yeni bir ev almıştı aynı ilçeden fakat evlenmemişti geçen yıllara rağmen. Kalbi hala tilbe için çarpıyordu. Ve Türkiyeye dönmeye karar verdi. Bir Temmuz akşamı evde annesi babası ve kardeşi ile otururken aklına birden tilbe ile bir temmuz akşamı karşılaştıgı geldi. Ve bunu fırsat bilip çiçekciye gitti. Kader tilbe ile emreyi yeniden bir araya getirecekti ama artık hersey çok değişmişti. Evet karşılaştılar çiçekcide Tilbe yüzünün her karışını ezberlediği emreyi birden karsısında görünce şok geçirmişti adeta ve bayıldı. Yanında ki adam. tilbenin eşi onu ayıltmaya çalısırken bi yandan emrenin kim oldugunu merek ediyordu. Tilbe ayılınca durumu anlattı ama farklı bi şekilde. Emreyi yıllar önce ölen çok yakın bir arkadaşına tıpatıp benzediğini söyledi emrede tüm bu olanları sadece izledi, içideki dinmeyen sızı ve aşk’la..
Sözlükteki hiç bir kelime emrenin o an yaşadıgı acıyı dile getirmeyi br yana koyalım buna tahammül bile edemezdi.. Emrenin dikkatini tilbenin yanınaki küçük kız çekmişti. Tilbenin kızı.. Adını sordu. Yeni yeni konuşmaya başlayan küçük kız tatlı bir ses tonu ile ’kayanfil’ dedi. küçük kızına büyük Aşk’ın başlangıcı olan karanfil ismini vermişti tilbe. Ve artık tamamen ayrılık vakti gelmişti. Emre ve tilbe içlerindeki büyük acı ile yaşamaya devam edecekti ki buna yaşamak denirse tabi...
Öykü; Hidayet YILMAZ
4 haziran 2010 gece saat 02:00 suları...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.