- 953 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
SOKAKLARDA BİR DOST!
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
SOKAKLARDA BİR DOST!
Kan tuttu adamı! Yanındaki tanıdıklarına aldırmadan sokağa attı kendini,ceketini bile almadan. Neydi o öyle; nasıl bir vakaydı...
Yağmurun çiselemesine aldırmadan adımlarını hızlandırdı. Sokaklar bomboştu.Tek tük görünen insanlar, aceleyle evlerine koşuşturuyorladı. Uzaklardan yaklaşan traktör gözlerine ilişti. Umutsuzca etrafa bakışan hayvanların çaresizliği, iliklerine dek işledi; içi cız etti. Bu zavallılar da “aynı sonla karşılaşaklar ,” diye mırıldandı. Derin derin nefes aldı. Ağzından çıkan nefes, buhar olup sigara dumanı gibi atmosfere karıştı.Titredi; üşüdüğü umurunda değildi. Ellerini cebine sıkıştırdırmadan bir aylık sakalını kaşıdı, dağınık saçlarını, düzeltti. Kendini bırakmıştı son zamanlarda. Hiç bir resmiyete aldırmadan doğal olmak istiyordu. Robinson gibi...
Köprünün başında üç beş köylü tarafından ellerindeki sopalarla kıskaca alınmış koyunların meleşmeleri karşısında kahroldu. Yeterli parası olsa hepsinin de ederini verip azat edilmesini sağlayacaktı ama, cebinde çay içmeye parası yoktu. Eli sopalılar, hayvanları kaçırmamak için ara sıra attıkları dayak ile sindiriyorlar; etrafdaki müşteriler, hoyratça hayvanların dişlerini ve etlerini kontrol ediyorlardı. Son zamanlarda okuduğu Köle Gemisi kitabındaki yazılanlar, çağrıştı belleğinde... Afrika’dan dörtyüzyıl boyunca köleleştirilen kara derili insanların çektiklerini düşündü. Bir çırpıda oradan da uzaklaştı. Düşünme yetisini yitirdi adeta. İnsanlar, ah şu yaratıklar... Kapalı sebze pazarının içine daldı. Bütün tezgahlar kapalıydı. Belli ki herkes, kollarını sıvamışlar, ellerindeki bıçaklarla iş(!) başındaydılar! İçi ürperdi. İyiden iyiye üşüdü. Ellerinin üzerindeki tüyler diken diken oldu. Neredeyse pantolonu delip dışarıya fışkıracaklardı.
Az ilerdeki kısa boylu sarışın, beyaz mintanlı takım elbiseli adamın hareketleri dikkatini çekti. Yanında bagaj kapağı açık, eski model kırmızı renkli binek reno, yerde;üzerinde isli demlik takımı olan piknik tüpü ve tahta sebze kasalarından oluşturulan oturaklar.
“ Oh, şurda bir kaç bardak çay içeyim,” diye aklından geçirdi.
- Sellamm, çay mı satıyon gardeş?
- Yok ya, sabah gahvaltısı yapacam, buyur otur.
Şaşırdı. Bu da neyin nesiydi; sokaklarda yaşayan yalnız biri olsa, üstü başı pejmurde olurdu. Ama, tam tersiydi. Konuşması da düzgün, sinek kaydı traş da olmuştu. Oturdu adamın yanına. Konuşmaya başladılar. Yapılan sabah servisine yardım etti. Acı biber,domates, köy ekmeği ve sıcak çay. Hemen adamın iç dünyasına girdi. Bu sokakta ve arabasının içinde yatıp kalktığını, şehirde herkesin kendisini tanıdığını, annesiz öksüz büyüdüğünü( beş yaşındayken yitirmiş), ev sahibinin kendisini sokağa galiz sözlerle atmasını istemesinden dolayı, kafasını nacakla yardığını, bu yüzden de hakimin yüzyirmi üç yıl ceza verdiğini, cezasının beş seneye indirildiğini bunun da beş yıl hiç bir suç işlememesi koşuluyla affedildiğini(kendi anlattıkları) anlatıp durdu. Kediler üşüştüler . Siyah,beyaz, sarışın kediler. Miyavladılar yalnız adamın atrafında.
– Bunlar benim en büyük dostlarım. İhanet etmezler. Karınlarını doyurmaya çalışırım. Kuyruk sallayıp teşekkür ederler. Ama; insanlar öyle mi?
- İhanet eden oldu mu yoksa?
-Karım kaçtı, çocuğumu evlatlık verdim?(şimdi yirmi iki yaşındaymış) Dokunsa biraz daha açılacaktı.Vazgeçti!..
Köy ekmeğini iştahla kemirmeye çalışan kediler, bir taraftan minnet duygularıyla kuyruklarını sallıyorlardı.
- Belediyeye gitmedin mi?
Sokakların adamı, anlamıştı sorunun içeriğini.
- Gittim gitmesine ama; başkanın kravatından tutup makamında sürüdüm.
- Hayırdır?
- Durumumu izah ettim, lanlı lunlu konuştu,senin gibi yüzlercesi geliyor deyip kovmaya yeltendi...
- Mahkemelik oldun mu?
Mahkemelik olduğunu, başından geçenleri dobra dobra anlattı.
İnce belli bardaktan içtiği çayla içi ısınmış,kafası yerine gelmişti. Sokak dostunun anlattıkları, gerçek hayattan kesitlerdi. Yarım kalmış baş parmağına rağmen, bir dilim daha keseyim mi, diye somuna davranınca; kesik parmak gözlerine ilişti.
- Sitelerde marangöz musun, diye sordu .
- Evet, dedi, sokaktaki dost.
Tam da aradığını bulmuştu. Kapıları yenileyecekti nasıl olsa.
- Beş gün bayram tatili, beş gün sonra gel dayı. Kapılarını yaparım...
Sokak dostunu, kedilerle dertleşirken yalnız bıraktı...
Yağmur, hızını artırdı. Etraftan bıçak darbelerine maruz kalan hayvanların acı cığlıkları altında; belleği tarumar halde gelişi güzel olarak adımlarını sokakların ıslak kaldırımlarına bıraktı...
YORUMLAR
Sokaklara ayna tutan, sıradan insanların saklı yaşamlarını aşikar eden kalem. Her satırı gerçek bir öykü okuduk. Tebrik ediyorum. Başarıların artarak devam etsin inşallah Ayhan Abi.
Hayırlı bayramlar. Selamlar.
ayhansarıkaya
Hayat, en gerçek yüzeyle, sokaklarda yaşanıyor. Kapılar arkasındaki, kravatlı zat-ı muhteremler ne yazık ki bu gerçeği kaçırıyorlar. Ama bizler, birbirimizi anlıyoruz.
Kaleminizi okumak keyif verdi, herzamanki gibi. Sizi görmek ise ayrı bir mutluluktu... Bir yere kaybolmayın, lütfen.
Saygılar, selamlar.
ayhansarıkaya
Bir yere kaybolduğum yok ama,bu aralar işlerim çok yoğun. Fırsat buldukça deftere giriyorum.
Selamlar.
Hayattan gerçek kesitler. Bir insanın iç dünyasını güzel resmetmişsiniz okuyucuya. İnsanların ne kadar acımasız hale geldiğine güzel bir örnek cve hayat aslında sokaklarda. Tebrik ederim Ayhan Bey, bayramda da bize gerçeklerle yüz yüze getirdiğiniz için. Saygılarımla, selamlar