BABASININ KIZI
Yıllardır tartışıyorlar ya hani genler üzerinde. İşte ben bu günlerde, genetik yollarla bazı davranışların insandan insana geçmesine daha bir inanır oldum… Benim babam yıllarca beni izleyerek, kendisine çekmiş olabilecek huylarımı bulmaya çalıştı. Belki de en çok istediği, bende kendinden bir şeyler bulabilmekti… “Aynı ben gibi” ya da “Aynı babası” gibi bir sıfat kullanmak istedi çoğu zaman. Ama ne yazık ki canım babacığım, türünde tek ve ayrı bir cins olan bir kızı olduğunu sonunda kabullendi :)
Şimdi buradan nereye bağlayacak bu kız bu yazıyı diyorsunuz değil mi… Biraz sabredin lütfen…
Bu seferki yazıyı babam hakkında yazmak istiyorum… İtiraf etmeliyim ki, yıllarca bir damla mutlu olabilmem için gözümün içine bakan o harika adamdan bahsetmek benim için çok zor… Hele ki benim gibi sevgisini öyle kolay kolay ifade edemeyen bir kişi için…
Babam şöyledir ya da babam böyledir diye anlatarak kafa şişirmek istemiyorum açıkçası. Bu yüzden hemen konuya giriyorum. Kısa bir süre önce, odamda eski defterleri karıştırırken yıllar öncesine ait bir hatıra defteri buldum. İçerisinde neler yok ki… Bu defterdeki benim için en değerli bölüm, babamın benim için yazdığı yazı ve şiirdi. İşte yıllar sonra okuyup ve etkisinden uzun süre kurtulamadığım bu yazı ve şiirin bir kısmını paylaşmak istiyorum sizlerle…
( Okuyanları sıkmamak adına yazının içerisinden sadece birkaç bölümü seçtim ve şiirin de soyadıma yazılmış bölümünü eklemedim… )
Sevgili Biricik Kızım Pelin,
Kişisel duygular ve tasarılar ileriki yılların anılarını da yaratır, hatıralarını yaşatır. Sevginin en derin izlerini, silinemeyecek hatıralarla ve bir ömür boyu, yaşam biçimi olarak yaşatır bize.
(………………)
Bir gün ellerimde asa, yüreğimde ne gam ne tasa, gözlerimde birkaç damla kristal gözyaşlarıyla ağlarken beni görürsen bil ki dünyanın en mesut, en bahtiyar insanı benimdir.
(………………)
Sana bir ömür boyu, sağlık, huzur, mutluluk, derslerinde başarılar diler, gururlu, onurlu ve güvenli bir yaşam geçirmeni isterim.
Sevgilerimle…
(P)ınarlardan akan bir damlasın sen.
(E)rişip ulaşacaksın geçmişten geleceğe,
(L)aleler, karanfiller, papatyalar açarken
(İ)lk yazında baharın. Büyüyeceksin bir gün,
(N)asılda geçmiş günler deyip düşüneceksin…
(………………)
En derin sevgilerimle…
Baban M.Ö.
Güzel ya da kötü yazıyor orası insanlar tarafından tartışılır belki ama bana göre çok güzel yazıyor babam.(Laf aramızda süslü ve abartılı yazmaya bayılır kendisi…) 1996 yılında yazılmış bir yazıydı bu. Daha o yaşlarda bu yazıyı okuduğumda pek bir şeyler anlayabildiğimi söyleyemem doğrusu fakat şu anda çok iyi anlıyorum babamın anlatmak istediklerini…
Eğer biraz yazı yazma yeteneğim varsa, bunu babamdan genetik olarak aldığıma inanmaya başladım. Babam bu söylediğimi duysaydı eminim ki sevinçten havalara uçardı. (Babasının kızı hesabı…)
Gelelim sonuçta yine kıssadan hisseye… Benim böylesine güzel yazılar yazabileceğim ve hatıra olarak bırakabileceğim bir çocuğum yok [ daha kendi yaşımın küçük olmasından olabilir :) ] Ama eğer ki siz şu anda bu yazıyı okuyorsanız ve çocuğunuz varsa, bence mutlaka ona güzel bir yazıyla duygularınızı anlatmalısınız. Emin olun yıllar sonra yazdığınız yazıyı okuyunca, o da benim şu anda yaşadığım harika duyguları yaşayacaktır… Yazın hadi, biraz zamandan başka bir şey kaybetmezsiniz…
Saygılarımla…
Pelin Ö.
05.Şubat.2008
02:31
YORUMLAR
Duygulanmamak elde değil tabi.Her baba sever ancak her baba çocuk arasında böyle güzel diyalolar olmaz.Sevgi gizlenir çoğu zaman.Şimdi farkettim ki iletişim ailede başlarmış.Ha bir de iletişim genetik şifreleri kırabilir rahatlıkla.
Bir alıntı yazıyla katkıda bulunmak istedim.
Babam Görebilir
Futbolu tüm yüreğiyle seven, zayıf bir delikanlı vardı. Antrenman antrenman arkasına, tüm varlığını, gücünü ortaya koyuyordu. Ancak arkadaşlarının neredeyse yarısı kadar olan bu delikanlı, tüm karşılaşmalarda yedek kulübesindeki sırada oturuyor, ama umudunu hiç kaybetmiyordu. Bu delikanlı babası ile birlikte yaşıyordu ve aralarında çok özel bir ilişki vardı. Oğlu yedekler sırasında oturuyor olsa bile, babası tribünden oğlunu alkışlıyor ve onu yüreklendiriyordu.
Bu delikanlı liseye başladığında bile hâlâ sınıfın en ufak tefek öğrencisiydi. Oğlunu cesaretlendirmekten hiçbir zaman vazgeçmeyen babası, eğer isterse, her an futbolu bırakabileceğini de belirtiyordu. Ama delikanlı futbolu çok seviyordu ve bırakmayı da düşünmüyordu. Eğer her antrenmanda elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışacak olursa, bir gün oynayabileceği söyleniyordu kendisine. Lise eğitimi boyunca, hiçbir çalışmayı ve hiçbir maçı kaçırmadı delikanlı. Ama yine de, bu dört yıl boyunca yedekler sırasını ısıtmaktan öteye gidemedi.
Oğlunu çok seven baba, dilinden düşürmediği cesaret verici tümcelerle her zaman tribündeydi. Delikanlı üniversiteye başladığında, artık takıma girmeyi iyice kafasına koymuştu. Herkes bunu başaramayacağını düşünüyordu. Ama başardı. Takımın çalıştırıcısı, kendisine bir de itirafta bulundu: Onu sürekli olarak kadroya alıyordu çünkü; o, antrenmanlara tüm ruhunu ve yüreğini koyuyordu ve öteki oyuncularda olmayan bu ruh ve itici güçten, onlar da iyi yönde etkileniyordu.
Bu haber delikanlıyı çok fazla sevindirmişti ve babasına bu haberi vermek üzere en yakın telefona koştu. Babası da bu sevinci oğluyla paylaşıyordu. Tüm maçlarını izleyebilmesi için babasına sezonluk bilet gönderdi delikanlı. Bu inatçı delikanlı üniversitedeki dört yılı boyunca, hiçbir antrenmanı kaçırmamıştı. Futbol sezonunun artık sonu gelmişti. Son maçın hazırlıkları sürüyordu. Delikanlı antrenmana koşar adımlarla giderken, takımın antrenörü onu, elinde bir telgrafla karşıladı. Telgrafı okuyan genç, derin bir sessizliğe gömüldü. Güçlükle yutkunarak: "Babam bu sabah ölmüş. Bugünkü antrenmana katılmamak için geçerli bir neden mi sizce?" dedi.
Antrenör, elini sevgi ile delikanlının omzuna koydu ve "Bu hafta izinlisin oğlum. Hatta cumartesi günkü karşılaşmaya bile gelmeyi düşünme."
Cumartesi günü gelip çatmıştı bile, ama maç pek de iyi gitmiyordu. Üçüncü devrede, takım tam on sayı gerideyken, sessiz genç adam, boş soyunma odasına adeta süzülerek girdi ve üzerini değişti. Saha kenarına koşarak geldiğinde, takımdakiler ve antrenörü, sadık takım arkadaşlarının bu kadar kısa sürede geri dönmesinden dolayı şaşkınlık dolu bakışlarla kendisine bakıyordu.
"Koç, lütfen oynamama izin verin. Bugün mutlaka oynamalıyım." Antrenör bu söylediklerini duymamış gibi davrandı. Başka türlü davranamazdı. Çünkü böylesine önemli bir maçta en kötü oyuncusunu oynatmak istemiyordu. Ancak delikanlı ısrar etti ve sonunda onun için üzülen antrenör, ona oynaması için izin verdi.
Uzunca bir süre, ne antrenör, ne oyuncular ne de tribünlerdeki izleyiciler gözlerine inanamadı. Bu tanınmamış ve daha önce takımda hiç oynamamış olan bu genç, sahada çok başarılıydı. Karşı takımın oyuncuları onu bir türlü tutamıyorlardı. O koşuyordu, pas veriyordu ve rakipten topu alıyordu. Takım öne geçmeye başlamıştı. Karşılaşmanın son saniyelerinde, delikanlı topu kaptı ve var gücüyle koşarak sayı çizgisine ulaşıp, zafer sayısını yaptı. Taraftarlar coşku içindeydi. Takım arkadaşları onu omuzlarına aldılar. Böylesine bir coşku belki de o güne dek hiç görülmemişti.
Tribünler boşaldıktan ve oyuncular duşlarını alıp soyunma odalarından çıktıktan sonra, antrenörün dikkatini bir şey çekti: Genç delikanlı bir köşede sessizce oturuyordu. Antrenör delikanlının yanına geldi ve "Oğlum, buna inanamıyorum. Müthiştin. Sana böyle neler oldu söylesene. Bunu nasıl başardın?"
Delikanlı antrenörüne yaşlı gözlerle baktı. "Biliyorsunuz babam öldü” dedi. “Ama siz onun kör olduğunu biliyor muydunuz?” Delikanlı güçlükle yutkundu ve zorlukla da olsa gülümsemeye çalıştı: “Babam tüm maçlara gelirdi” dedi. “Ama yalnızca bugün, gerçekten görebilecekti oynadığımı. Ve ben de, onun beni ilk kez görerek seyrettiğini bildiğimden, ona nasıl oynadığımı göstermek istedim.•
Bir gün ellerimde asa, yüreğimde ne gam ne tasa, gözlerimde birkaç damla kristal gözyaşlarıyla ağlarken beni görürsen bil ki dünyanın en mesut, en bahtiyar insanı benimdir.
Allah Allah.Şu kısma bir bak.Vay bey amca vay.Ağlatacaksın kızcağızı.Ben çok duygulandım açıkçası.Duygularım vakumla çekilip sömürüldü sanki. :)
Hakikaten Pelin dediğin kadar var yani.Abartılı yazıyormuş.Ama baba işte.Ve sende kız evlatsın.Yani baban senin için ilk idol.
Allah muhabbetinizi daimi kılsın inşallah.
Ama yine sana takılmadan duramayacağım.
Gelelim sonuçta yine kıssadan hisseye… Benim böylesine güzel yazılar yazabileceğim ve hatıra olarak bırakabileceğim bir çocuğum yok [ daha kendi yaşımın küçük olmasından olabilir :) ]
İÇİM BURKULDU BURADA.NE DEMEK İSTİYORSUN SEN?
:))))))))
Güzel paylaşımın için çok teşekkür ederim.
Sevgiler...
vandi abimin dediği gibi çok özel satırları bizimle paylaştığınız için öncelikle teşekkürlerimi sunarım kendi adıma...işin genetik boyutundan önce bir konuya da değinmeden geçmek istemiyorum...gözlemleyebildiğim kadarıyla babalar kızlarını/kızlar da babalarını çok severler anne ve oğullarına göre...bu belkide bir doğa kanunu olabilir...genetik boyutu hakkında ise biraz farklı düşünüyorum...sanat genetik olarak aile bireylerine sıra sıra nasip olmaz sanırım;yazmak yazabilmek bir sanat sayılıyorsa eğer...
bence aranızda sanatsal bir bağdan ziyade hiç kopmayacak bir bağ oluşmuş ki bunda sanırım babanızın gayreti fazlasıyla etkilidir...
kendi açımdan bakayım bir parça da olaya...babamla aramız hiç öyle aham şaham olmadı,olabileceğinide düşünmüyorum...doğa kanunundan yola çıkarsak bir gün bir kızım olursa,rabbim nasip ederse bir kaç yüz satır karalama ihtimalim kesin onun için...tabi öncelikle bir anne adayı bulmam ve ona bir kaç defter doldurmam lazım...
bu yazıyı okuyunca ve bu noktadan bakınca oldukça şanslı görünüyorsunuz...beğeniyle okudum...tbrklr...
Ben işin genetik açılımını bilmem ama sevginin insan yaşamında çok önemli olduğunu iyi bilirim .. İnsan hangi şartlar altında olursa olsun içerisinde sevgi varsa şayet bir çok zorlukların üstesinden gelebilir diye düşünüyorum .. Bir insanın sevgi verebilmesi için de içinde sevgi olması gerekiyor ki sizin babanız öncelikle kendisini insan olarak yetiştirebilmiş ender insanlardan olduğu içindir ki sizede o sevgisini dolu dolu verebilmiş ve siz de o sevgiyi bizlerle paylaşabilecek kadar sevecen bir genç kızımızsın ...
Kutlarım seni Pelin , içindeki sevgi bitmesin diyorum ama genetikse şayet biteceğini de hiç sanmıyorum :)))
Sevgilerimle ..........
Ben senin böyle bir tavsiyede bulunacağını yıllar öncesinden tahmin etmiş olacağım ki; daha ilk çocuğuma hamileyken onun hakkında neler hissettiğimi yazdım.Çocuklarım hakkında ve bazı davranışları hakkında olaylar hakkında bir defterim var bundan elbette onların haberi yok .Ama bir gün mutlaka olacak.
En son benden sonra diyerek vasiyet niteliğinde bir şiirde yazdım tam oldu.
Anlayacağın sana katılıyorum.
paylaşım, özel olsa da yine toplumsal içerikli ve çok önemli bir mesaj taşıyor.
Aralarında doğru iletişim kurulduğunda, bir babaya kızının nasıl candan sarıldığını gözlemlemenizi tavsiye ederim. Bu küçük yüreğin babasına sarılışısındaki sıcaklığı, evlat sevgisini yüreğinde taşıyan anneden başkası veremez diye düşünürüm. Baba kızına, kızının babasına sarıldığı sevecenlikte ve sıcaklıkta sarılamaz belki. Büyüklerin sevgilerini gösterme şeklinde narsizm olduğu şüphesine kapılıyorum zaman zaman. Yani, o duyguyu doğal olarak yaşamanın dışında kendini duygusal olarak tatmin etmek amacıyla yapılan sevgi gösterisi. Aksi olsaydı; şairin dediği gibi "biz büyünce kirlenmezdi dünya".
Yaşının küçük olduğunu söyleyen bu çocuk, ne kadar farkında bilmem fakat büyüklüğü henüz başaramamış bizlere ders veriyor adeta... Okuyuculara içtenlikle tavsiyelerine uymalarını öneririm. Ardında bıraktıkları, "can" dedikleri yavrularına manevi hayatlarında ve sosyal yaşamlarında katkıları olacak şüphesiz. O tertemiz çocuklara bırakalım daha fazla katletmeden iç ve dış dünyamızı. Çünkü itiraf edelim biz onlardan kat be kat daha bencil yaratıklarız.
Onlar bizi örnek almasın biz onları örnek alalım...
teşekkür ediyorum. saygılarımla.
Her zaman olduğu gibi yazılarınızı zevkle okuyorum.
Bu yazınız da harika kutlarım.
Babalarımız hakkında önemli bizi yönlendiren hatıralarımız var kuşkusuz.
Ne mutlu ki sizde benim gibi olgun ve sevgi dolu bir babaya sahipsiniz.
Babalar çocuklarını yönlendirmede çok önemli rol oynarlar.
Bilhassa kız çocukları babaya çok düşkün olurlar.
Güzellik yönünden <<anasına bak kızını al>> dense de, bence akıl yönünden de <<babasına bak kızını al>> ilkesi doğru bir ilke bence.
Ben bu kuramın doğruluğuna inanırım.