- 743 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Film Şeridini Andıran Kareler
Bahçede yürüyoruz. Gecenin 8inde sınavdan çıkmışız ve okuldayız. Sınav hakkında yorumlar yapılıyor ve sonraki sınavlar hakkında konuşuluyor. Keyfim hiç yok. Sınavın başında geçirdiğim şoktan hala çıkamadım. Tek soru, yazı yazma ve süre sadece 45 dakika.. Tüm bildiklerim heyecandan karıştı kafamda, bu derece kötüsünü hiç yaşamamıştım. Bir ucundan başlamak gerekti, zaman da benimle beraber beklemiyordu. Onu mu yazsam, bunu mu bilemedim. Yazdım birini, olmadı sildim. Deneme yazmak ama bilgi temeline dayandırmak. Yaza, sile, değiştire zaman ilerledi.
Ek 5 dakikadan sonra kağıtlarımızı kurbanların o masum ifadeleriyle gözetmene teslim ettik. Sınav olanlar varmış, gürültü yaptık diye okul binasından kovulduk “İşi biten binayı terk etsin!” . Yedik sanki, 2, 3 bilemedin 5 dakikaya çıkacağız zaten. Çıktık elimiz mahkûm. Gecenin sessizliğiyle yüz yüze geldik bir an; o da şaşırdı bizi gördüğüne. Köşede arkada kalanları bekledik, yanımızdan bir araba geçti. Hangi hocaydı ya bu diye düşünürken araba çıktı okuldan, göremedik kimdi acaba. Arkasında bıraktıkları yetti onun kişiliğini kavramaya.
“ Aaaaaaaaay! Kediiiiiiiiiiii!”
Arkamı döner dönmez güvenliğin orda, okul kapısının iç tarafında zıplayan bir şey gördüm, kedi oyun oynuyor sandım ama o ses neden o kadar kötü çıktı anlayamadım. Meğer kedicik can çekişiyormuş, bir fark ettim her yer kan içindeydi. Araba az ileride durunca adam kediye bakmaya geliyor sandık, yanılmışız. O şahsiyet arkadaşıyla camdan muhabbet ettiği sırada, onu ezdiği kedi zıplaya zıplaya can çekişiyordu arkasında. Zavallı kedicik… Bakmamaya gayret ettim, çünkü her bakışım aklımdan çıkmayacak görüntüler oluşturuyordu beynimde. Ama o merak yok mu işte insanın içini kasıp kavuran, hep arkamı dönmeye itekledi beni. Bir veterinere götürecek birileri bulmak umuduyla etrafa seslenirken kedicik son nefeslerini veriyormuş meğer. Patisini son kez yukarı doğru kaldırdıktan sonra, bedeni hareketsiz kalakaldı.
Yoldan geçemedik. Onu o halde bırakıp yanından geçip ilerleyemedik. Olayı bir köşeden izleyen görevli geldi birden. Yaklaştı ve öldüğünden emin olduktan sonra bir kürek ve bir süpürge alıp süpürüverdi. Ne kadar gaddarca gelse de en başta, çok büyük bir dirayet göstergesiydi. Ama hiçbir şey düşünecek halim kalmamıştı. Aldım başımı, kimseyi beklemeksizin uzaklaştım okuldan.
Dolan gözlerimi görünce şaşırıyordu herkes, tamam hoş bir görüntü değildi ama ağlanacak kadar da değildi dercesine gözlerini dikmişlerdi bana. Verecek bir cevabım yoktu, düşününce cevap verecek bir konu da yoktu zaten. Geceninin sessizliği daha da büyümüştü, daha da sessizleşmişti. Olay olup bitmişti ama benim kafamda sahneler ardı ardına tekrarlanıyor, kedinin çırpınışları hiç mi hiç kesilmiyordu. Resmen bir cinayet gözlerimin önünden film şeridi gibi geçmişti. Konuşmalarından kopuk boş boş yürüdüm. Yürüdüğüm yollar olayı daha da içselleştirmeme neden oluyordu.
Gördüğümüz ve uyanınca “Oh, çok şükür rüyaymış.” dediğimiz türden bir kabustu resmen.
Bir olay daha ne kadar etkileyici ve sarsıcı olabilirdi ki?
Kasım 2011
Ceren YILDIZ