BANA MUSTAFA KEMAL ATATÜRK Ü ANLATIR MISINIZ 34. BÖLÜM
Murat:
" Nerde kalmıştık ?"
Herkes bir anda cevap verince; hiç kimsenin sözü anlaşılmadı.
Müjdat:
" Bir dakika arkadaşlar ! Tek tek konuşalım."
Esin:
" Soyadı kanunu ,lakap ve ünvanların kaldırılmasını anlatıyorduk."
Halide ,elindeki kitaptan işaretlediği sayfaları açtı .
" Bakınn ! Mustafa Kemal Atatürk’ün bu konu ile ilgili çok güzel bir anısını var."
" Lütfen okur musun ?
" Hadi Halide ..."
" Tamam .
İlk kadın hava pilotu Sabiha Hanım’a 19 Aralık 1934 tarihinde Atatürk “Gökçen” Soyadını vermiştir. Sabiha Gökçen bu önemli anısını şöyle anlatmaktadır. Henüz Türkkuşu kurulmadan, o zamanlar ben havacı olmayı aklımdan bile geçirmezken, soyadı yasası çıktığı günlerden birinde akşam yemeğinde, önündeki kâğıda Sabiha Gökçen yazdı. Sonra yüzüme gülerek baktı ve
-“Tamam mı çocuğum” .
-“Bundan böyle seni Sabiha Gökçen diye çağıracağız. Soyadın kutlu olsun” der sonra kâğıda diğer cümleleri yazıp imzalar.
Aysun:
" Demekki Sabiha Hanım’a soyadını Mustafa Kemal vermiş."
" Evet."
Zeynep:
" Atatürk’ün bir başka ilginç anısı da benden."
" Oooo sizler çok sıkı araştırmışsınız."
" Teşekkürler."
"Hadi dinliyoruz o zaman."
"Evet okuyorum arkadaşlar...
İzmir’in yaşayan en eski kitapçı dükkânı 1913 yılında Ragipzade Biraderler adıyla açılmıştır. İki halazade Hüsnü Bey milletvekili olarak Ankara’ya gitmiş, Fahrettin Bey’de hukuk fakültesinin üçüncü sınıfındayken Kurtuluş Savaşına katılır. Soyadı kanunu çıkınca, ailenin lakabı soyadına dönüşüyor. Atatürk “Sizin soyadınız kitapçı olsun” diyor. Kitapevi de “Yavuz” adını alıyor. Yavuz kitapevi 90 yıldan beri ayaktadır."
Müjdat:
" Sıra bendeee... Atatürk’ün çok güzel bir anısı inanın tekrar tekrar okudum."
" Çok meraklandık bir an önce okur musun ."
"Memnuniyetle ...
Ülkü’nün annesi Selanikli Vasfiye Hanım, Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım tarafından evlatlık olarak alınıp, büyütülmüş, Zübeyde Hanım’la Selanik’e sonra İstanbul’a, oradan da Ankara’ya birlikte gelmişler. Zübeyde Hanım ölünce, Vasfiye Hanım Atatürk’ün Kız kardeşi Makbule Hanım’la birlikte yaşamış Makbule Hanım ise 1932 yılında ölmüştür.
Daha sonra evlenen Vasfiye Hanım’ın doğan kız çocuğuna, Atatürk daha yüzünü görmeden “Ülkü” adını koymuş. Ülkü, geçen yıllar içinde büyüdükçe ona olan sevgisi de büyümüş öyle ki; Ülkü’yü yurt gezilerinde beraberinde götürür olmuştur."
"Demek Ülkü adını Atatürk vermiş."
" Evet sonra soyadı Adatepe olmuştur."
Aysun:
" Şimdi sıra bana geldi."
" Bakalım senin dağarcığında neler var."
"Şişşşşt."
Tamam ...tamam sustum."
" Okuyorum:
Dil davası ile uğraşmayanlardan ve dışişleri bakanlığı yüksek memurlarından Osman Grandi Saf fakat içi dışı bir, fakat içi de dışı da düzgün bir insandı. Grandi Mussolini’nin Dışişleri Bakanının adı idi. Bir akşam Atatürk kendisine “Ne taşıyorsunuz bu soyadını” diye sorar:
-“Çok eskidir, tarihidir, efendim” diye cevap verir.
Atatürk
-“Ne imiş tarihi bakalım?” diye sorar.
-“Efendim cedlerimizden biri gemi ile Mısır’dan geliyormuş, teknenin kaptanı imiş, yolda büyük bir fırtına çıkmış, imdat gelinceye kadar içindekilerin hepsi boğulmuşlar. Fakat; ceddim grandi direğine çıktığı için kurtulmuş soyadımızın hikayesi budur.”
Atatürk
-“Ne? Ne? Bütün gemidekiler boğulduktan sonra yalnız kendi canını kurtaran kaptanın hatırası mı olur? Beyefendi yalnız bu sebeple bırakınız da bir Türkçe ad takınız…” der."
Muhsin Öğretmen:
" Sevgli çocuklar sizlere Diyarbekir ilimizin Atatürk tarafından nasıl Diyarbakır oldu onu anlatacağım.
" Aaaaaaaaaaa."
" Sahi mi ?"
" Dinliyoruz Öğretmenim."
"Evet,ne diyordum ?
İsmail Gürel anısını şöyle anlatıyor:
1937 sonbaharında Diyarbakır ziyaretinde akşam saatlerinde Halkevi binasına teşrif ettiler, halk binaya doldu. Atatürk umumi müfettişlik için tahsis edilen orta yerdeki büyük locaya geldiler; ben de onun yanındaki locada arkadaşlarla birlikte idim. Alkış “yaşa” seslerinden Atatürk şu şekilde halka hitabetti: “Muhterem Diyarbakırlı hemşerilerim.” Ben birden afalladım! Diyarbekir’i Diyarbakır diye telaffuz ettiler. “25 sene sonra Diyarbakırlı hemşerilerime bu modern binanın çatısı altında hitabetmekten bahtiyarım” dediler. Üç defa Diyarbekir’i Diyarbakır olarak söylemesi tesadüf değildi herhalde. Başımı çevirdim, yanımda Belediye Reisini gördüm “Reis” dedim, “Paşa şehrin ismini değiştirdi. Şehrin ismi Diyarbakır oldu, arkadaşların hepsi burada, bir karar al imzalayalım, ne olur ne olmaz. Paşa bizlerle konuşurken bu mevzuu açacaktır, hazırlıklı olalım” dedim.
Reis yanımdan ayrıldı. Paşa halka hitabdan sonra salona geçtiler, bizler de gittik karşılarına oturduk. “Merhaba Diyarbakırlı arkadaşlarım” dedi. “Belediye Reisi Kim?” dedi. Reis kalktı “Bendeniz Paşam” dedi. Atatürk “Diyarbakır’ı çok iyi buldum” dedi. Reis Diyarbekirimiz sayenizde çok iyi olacak Paşam” dedi . Atatürk, “Sen Diyarbekir diyorsun, ben Diyarbakır diyorum, hangisi doğru?” dedi. Reis ve ben bir ağızdan “Diyarbakır” dedik. “Bugünden itibaren buyurduğunuz isimle şehrin adı Diyarbakır olmuştur Paşam” dedik. Atatürk, “Tamam, şimdi ben sizlere bu ismi neden koyduğumu anlatayım. Burası hiçbir zaman bekirin diyarı olamaz, burası bakırın diyarı olur; çünkü Cenabıallah diyara bakır madeni vermiş, yakınına da keşker taşını vermiş, bakır için lazım olan suyu da vermiş. Onun için burası Diyarbakır’dır” dediler ve 1937 Ekim ayından sonra Diyarbekir şehrinin adı Diyarbakır olarak değiştirilmiş oldu."
" Çok ilgimi çekti."
"Benim de."
" Öğretmenim hemen not alıyorum."
Murat:
" Bugünkü toplantımız sona ermiştir: hepimizin uygun olduğu zamanda tekrar buluşmak üzere diyorum."
"Çok iyi olur."
"Haberleşiriz."
" Tabii."
Aysun :
" Ve... Mustafa Kemal Atatürk’ün en güzel sözü benden ."
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Bizim başka milletlerden hiç bir eksiğimiz yok.Cesuruz ,zekiyiz,çalışkanız,yüksek amaçlar uğruna ölmesini biliriz
.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
NEŞE KIZILYAR
SEVGİLERİMLE
YORUMLAR
hocam sayenizde bilgilerimizi tazeleyip çoğaltıyoruz bundandırki size hep teşekkür borçluyuz saygılarımla selamlar
GÜLDESTE
GÜLDESTE
Benim dedemden duyduğum bir efsane...
Bir karı-koca demircilik yapıyorlarmış...
Kadın hamileymiş...
Doğum sancıları başlamış...
Kocası ebe getirmek için gitmiş ama kadın demirci dükkanında tozun toprağın içinde doğurmuş...
Doğan çocuk tozlara bulanmış...
"Tozlu" demişler ona...
Ama bu Atatürk'ten çok daha önceymiş...
GÜLDESTE
Seni yürekten kutlarım neşe ablacığım. Atatürk kızına ve öğretmenine de böyle güzel paylaşımlar yakışır. Sevgilerimle...
GÜLDESTE
Merakla okudum soyadına dair bu güzel anıları.Atatürk'ün Türkçemize verdiği öneme de çok güzel dikkat çekmişsiniz. Tebrik ederim Can Kardeşim. Gönül dolusu selam ve sevgilerimle.
GÜLDESTE
:(
diğer bölümleri takip edemedim annem
ara ara gidip kaçırdıklarımı okuyacagım hemen
sevgim ve tebriklerimle