- 1341 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
BAYRAM AYAKABILARI
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Şeker bayramı, Kurban bayramı, 23 Nisan ve 29 Ekim denildiğinde aklıma ne dense çocuk ayakabıları gelir.
Bayram öncesi alışverişlerde en çok çocuk ayakabı dükkanları ilgimi çeker. Anneler biraz çaba göstererek el becerileriyle bir şekilde çocukların üstlerine çeki düzen verebilecek giysiler dikebilirler. Blüz, etek ya da elbise vs. Hatta pantolon bile. Bende kızlarıma diktim. Çokta zevkli ve güzelde ayrıca. Ancak ayakabı çok farklı. Kendiniz dikerek ucuza mal etme imkanınız yoktur.
Her gün terlikle ya da gelişi güzel arkası basık keslerle, büyüklerinden kalan ayakabıları idare eden ve hiç aldırış etmeyen çocuklar; bayramda bir başka olurlar. Bayram bu: akabılar yeni olmalı. Gıcır gıcır. Arkadaşına gösterecek. "bak babam bana ayakabı aldı" diyecek gururlanacak. Aile içindeki değeri ve ne kadar önemli olduğunun bir kanıtı belkide.
Bu gün ailece Yönetmenliğini Osman Sınav’ın yaptığı "Uzun Hikaye" filmini izlemek için evden çıktık. Burası İstanbul. Eğer sokakta yanlışlıkla çevrenizi izleyerek işe başlarsanız o gün bütün yaptığınız planlar alt üst olabilir. Ben de çocuklarımla ve eşimle hep birlikte sokağa mümkün oldukça az çıkıyorum. Eğer çıkarsam da dikkat etmeye çalışıyorum. Çevremden çok çocukların yanında olduğumu hissetmek ve ne konuşuğumuzu anlamak için tüm dikkatimi kendimize vermeye çalışıyorum. Büyük şehirde ailelerin beraberlikleri sınırlı zamanlara sıkıştırıldığından, değerlendirmeye çalışıyoruz doğrusu. Kalabalık ortamlarda çevremizde olan olaylar bir şekilde karşımıza çıkıyor. Doğal olarak bir çoğuna kayıtsız kalamıyor insan.
Şirinevler’in yola yakın olan ana caddesinden geçiyoruz. Mağazalar sıra sıra. Oldukça kalabalık. Bağzı mağazalar çocuk ayakabılarını ve giysilerini dükkanların dışına çıkarmış. Yanlarında çocuklarıyla geçen aileler bir şekilde ilgileniyorlar tabiki.
Kalabalığın içerisinde bir kız çocuğu sesi, ağlıyor. Annesinin eteğine yapışmış bırakmıyor.
"Ben çok beğenmiştim. Onu almak istiyorum" diye içli içli ağlamasını sürdürüyor. Annesi ayakabının çok pahallı olduğunu ve alamayacağını, fiyatının çok yüksek olduğunu çocuğa anlatmaya çalışıyor. Kız çocuğunun gözünden yanaklarına akan her damla yaş; inanın kalbimi deldi diyebilirim. Kaç para olduğunu bilmiyorum. Ancak bir çocuğun beğendiği ayakabıyı alamaması bir yana, annenin mağazanın önünden ayrılmak istememesi ve ezikliği çaresizliği başka bir şey, heveslenerek çocukla mağazayı gezip alamadan çıkmak!
Anneyle kız aklımın köşesine otururken ben çocukların arkasından koşar adım yürümeye koyuldum.
Kendi çocukluğumu hatırladım birden. Umarım yanlış hatırlamıyorum. Babama yine haksızlık etmek gibi olmasın. Ama; bayramlarda bana yeni bir ayakabı alındığını hatırlamıyorum. Çok çocuklu bir aile. Eminim diğer kardeşlerimde aynı sorunları yaşamışlardır. Hatırladıklarım; 23 Nisan ya da 29 Ekim sabahı artık o kadar sızlanırdım ki, o kadar çaresiz kalırdım ki, sıkılır boğulurdum adeta. Mecburen babama ya da annem aracılığıyla anlatmaya çalışırdım. Ancak babam ne den beklerdi, beklerdi de? İllede bayram sabahı bizim törene gideceğimiz gün ayakabı alırdı. Nedeni ni halen çözmüş değilim. (Maddi durumu oldukça iyiydi) Ben o ayakabı alınıp ayağıma giyilinceye dek ölür ölür dirilirdim. Acaba sabah bayram töreninde yeni bir ayakabı giyebilecekmiyim diye? Ne zor bir durum çocuk için. O ne denle okulda hep sıkılgan, hep ürkek ve arkalarda durmaya çalışan, tahtaya kalkmayan bir çocuk oldum. Derslerim iyi olmasına rağmen.
Kendi çocuklarımın her şeyden önce ayakkabılarını takip eder oldum. Bağzen çifter çifter ayakkabı aldığım olur. Çocuklar da " yok daha neler "diyerek cevaplıyorlar beni. Ayakkabı bir güven, kişilik ifadesi yaratmış içimde. Kendim için ayakkabı alacağım zamanlarda, önce çocuk ayakkabıcılarını şöyle bir dolaşırım. Ve bu vitrindeki ayakkabıları bayramlarda ve özel günlerinde giyme şansına sahip olmayan çocuklar gelir aklıma.
Çocuklarımıza sevinç dolu anılar yaşatması dileğiyle iyi bayramlar diliyorum.
YORUMLAR
keziban buldu
keziban buldu
Öyle mutluyduk ki çocukken bayramlarda,rahmetli babacığım'ım mesleği idi ayakkabıcılık,bayrama bir kaç gün kala o minicik ayaklarımızı kartona yalın ayak bastırır ve çizerdi,ertesi akşam en güzelini fiyonklusu,tokalı sı yada rengarenk düğmelisini yapıp getirir giydirirdi bizlere,beş kardeştik,kız kardeşimle ben sabaha kadar ayakkabılarımızı baş ucumuza koyar,heyecanla sabahın olmasını beklerken yarı uyur yarı uyanık seyrderdik ayakkabılarımızı ve baba'cığımızın bayram namazından gelmesini beklerdik yeni ayakkabılarımız ayağımızda,çünkü biz uyurken gitmiş olurdu camiye ve o saatler hiiiççç geçmezdi,çok güzeldi çokkk,rahmetli annemde sabaha kadar uyumaz elbiselerimizi diker giydirirdi,yazınız mükemmel çocukluğumu yaşadım ve bende sizin gibi hep çocuklarım için en iyisi en güzeli olmasını istedim hep,öncen her şey elde yapılıyordu ayakkabılarda,şimdi fabrikalar,makinalar seri üretim,ve ayakkabı fiatları çok ucuz heleki çocuk ayakkabıları,çevremize şöyle bir göz gezdirip yoksul aile evlatlarına bir çift bayramlık ayakkabı hediye edebilirsek onları nasıl mutlu ederiz kimbilir.
Mübarek kurban bayram'ının hayırlara vesile olması temennisi ile kutlar,değerli yazınız içinde tebriklerimi sunarım.Sevgilerimle...
keziban buldu
keziban buldu
Ayakkabı çok önemli gerçekten.Sevdiğim bir iki ayakkabım oldu. Çocukken öyle güzel ayakkabılar giymedim. Büyükbabamın ayakkabıcı olmasına rağmen. Rahmetli, nerde satılmamış,
kalmış ayakkabı varsa onlardan verirdi. yine de sevinirdim. Uçan ayakkabılar diye de bir masal
yazdım. Aslında ben masalcı teyze olmalyım. Hayal dünyam sonsuz..
Güzeldi yazı,ilgiyle okudum,
tebrikler,
sevgilerimle..
keziban buldu
glenay
güne düşen güzel yazını tekrar kutluyorum,
sevgiler..
hiçbir çocuk bayramda ayakkabısız kalmasın...güzel yazınızı içtenlıkle okudum...
keziban buldu
iyi bayramlar efenndim tüm çocukların bayramlarda ayakabsız kalmaması dileklerimle ben hiçayakkabı almadım çocukluğumda bayralarda şimdiki nesil bize göre çok çok şanslı kutlarım bu güzel yazınızı saygılarımla elamlar