Hayalhaneden Gerçeğe
Hayalhaneden Gerçeğe
Yüreğimin yandığı, dilimin bağlandığı bir sevgili yaşar içimde. Onunla aşk asla iffet sınırının ötesine uzanmamaktan ve sadece bakışmaktan ibarettir. Bakışırken bile haya etmekten, konuşmak için can atmaktan ama ‘sen’ deyip susmaktan ibarettir. Her akşam aynı sahneyi oynarız onunla. Gece çöker biz mehtaba karşı söyleşir, muhabbet bağına gireriz birlikte. Ağzımızdan tek kelime çıkmaz lakin gönüller arası köprümüzden dilsiz sözcükler akar birbirimize doğru. Gramafonda hep aynı musiki; Hicaz Makamlı ‘Bir Bahar Akşamı Rastladım Size’. Aynı müzikle her gece biz de aynıyızdır. Gözgöze bakışır, sessizce fısıldaşır fakat asla iffet sınırının ötesine uzanmayız.
…
“Aşk bakmakla çoğalır, konuşmakla zenginleşir, dokunmakla bozulur” demişti saygın bir yazar. Hayalhanemdeki bu masum aşkın ve saygın kişinin söylediği bu söz üzere aşkı ve aşıkları karikatürize etmem gerekseydi sevgilileri kafeslerin ardında çizerdim şüphesiz. Ki; bakıştıkça aşklarını yüceltsinler, dokunamadıkça kıymet elde etsinler ve yüce yaratıcının “Zinadan uzak durun!” emrine uysunlar. Ya da eski zamanlardaki gibi kalsaydı aşk hep. Ne kadar çok sevilirse o kadar dokunamamak gibi. Arada sınır olduğunu her zaman bilmek gibi.
-”Siz ey dilber-i rana! Sizi öyle seviyorum bilseniz; tıpkı çıldırır gibi her gün ölür gibi. Söyleyiniz bir bakışınıza muktedir olmam için ne yapmam gerekecek.” … ve sonra mahcup bakışmalar; sevgiliye armağan edilen bir mendil yahut bir mektup. Heyhat ki ne biz o zamanlardayız şimdi, ne de o zamanlar bizimle.
Elbette içimde büyüttüğüm bu sevgilinin örneklerini günümüzde göremeyiz. Bunu herkes kadar ben de biliyorum. Fakat sadece iyi niyetimin bir göstergesi olarak bunu tahayyül edebiliyorum. Eskiden sevgilinin hayali kurulurken bile edep ile doğrulurdu aşk. Yattığı yerden sevdiğini düşünmekten haya ederdi. Bunu kendine ve canının canına ayıp sayardı. Şimdiyse yattığımız yerde kaçımızın aklından sevgiliye dair masum hayaller geçiyor? TV kanallarının ve sosyal medyanın bulanıklaştırdığı zihnimizde hangimiz dupduru, katışıksız hayaller kurabiliyor? Veya hangimiz medyaya karşı durup içinde iffetli sevgilisini yetiştirebiliyor?
Yazık ki masum aşklar destanlarda, hikayelerde kaldı artık. Siretin değil suretin güzelliği önemli oldu. Sevdalar ten sevdası oldu. Mecnun artık çölleri aşmıyor, Ferhat dağları delmiyor sevdiği için. Çünkü aşk Leyla ile Mecnun gibi çoktan masal oldu…
Hala bir yerlerde temiz yürekli insanlar var biliyorum; dünya onların hatırına dönüyor. Güzel yürekli insanların, temiz hayallerindeki sevdiklerine selam olsun.. Baki muhabbetle..
Şeyma BAĞCI (Bestenigar)
[email protected]