- 1742 Okunma
- 16 Yorum
- 0 Beğeni
Öylesine Şeyler
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Not: Yazarına ait saçmasapan önermeler içerir.
Tekel bayilerinde hala bira ve sigaranın satılıyor olması, hala sevdiğim bir kaç şarkıdan bıkmamış olmam, mahallenin bakkalına uğradığımda bana çay söylemesi, çocukların akşama kadar sokakta maç yapması ve berberimin sekiz senedir saçımı hala yanlış kesiyor olması bana güven veriyor. Sanki hiç ölmeyecekmişim gibi... (Çünkü ölüm, değişimle başlar.)
Aklıma takıldı. Üst katlarda cam silen insanları gördüğünde, "İçeri gir!" diye bağırmak istiyor musun sen de? Peki. Bu konuyu açmayacağım.
Uzun sessizlikleri hep ben bozarım. Hayatın gizli yenilgileridir bunlar. Olsun. Bu gülümseme için kaç kez yenilmem gerekiyorsa o kadar yenilirim. Bazen yenilsen de kazanırsın. (Çay içer misin?)
Komşular kapıya gelip kızdı yine. Güvercinlere neden bulgur koyuyor muşum? Onları yemek için geliyorlarmış ve aşağıya sıçıyorlarmış. Camları pisleniyormuş. Özür diledim. Benimki de saçmalık, sanki bulgur koymasam güvercinler aç kalacak.
Annesi göğüs kanserinden ölmüş küçük bir kız vardı ya. Dört Levent trafiğinde kıpkırmızı güller satıyordu. Bu gülleri ondan aldım. Ellerim hiç bu kadar güzel kokmamıştı. Hem bu güller neden diğer kırmızılardan daha kırmızı?! Bunu düşünüyorum. Sen dünyanın en güzel çiçeklerine bakıp anneni düşünüyorsun.
Bu dünyada kazanmak için anılarını ve acılarını unutman gerekir. Güzel kadınları etkilemek için güçlü olmalısın demiştin ya!. Çok paranın olduğu yerde çok büyük yavşaklıklar dönüyor kardeşim. Sen kazanmayı öğrendin sonunda! Bir gece yanına geldim. İkimiz de çok sarhoştuk. Bana sarılıp ağladın. "Önder" dedin "Unutmaya çalışmaktan çok yoruldum." Halının üstünde bir sürü eski fotoğraf duruyordu. "Bunlara bakmak için çok geç kaldın" dedim. (Sakın anılarınla saklambaç oynama. Sonunda sobelenen hep sen olursun.)
Neyse. Ne diyordum? Bu kıpkırmızı güller. Neden diğer güllerden daha kırmızı? Bunu düşünüyorum. (Bir daha o yoldan asla geçmeyeceğim.) Sen dünyanın en güzel çiçeklerine bakıp anneni düşünüyorsun. Oysa ölüm planlı bir şeydir. Bir hücrenin bilmem kaçıncı bölünmesinde öleceği, o doğarken genine kodlanmıştır. Demiştim ya, hayatta aşktan çok daha kırıcı gerçekler var diye... Ama ölümü hiç bu bilimsel şekliyle düşünmedim ben. Tam altı kadın gözünden bir nehir dökülmüştü beyaz tülbentlere. Tarçın kokularında kaybolmuş, esmer, incecik bir çocuk... Ablasının titreyen kolunu tutuyordu.
Keşke ikimiz de aynı şeylere ağlayabilsek. Aynı şeylere gülebildiğimiz gibi. Ama insan, geçmişiyle büyüyen kocaman bir yalnızlıktır. Bu yüzden yan yana geldiğimizde, bambaşka paragrafların başlangıcı gibi duruyoruz. Hangi cümleyle biteceksek, bitelim artık!
kıyıdaki adam
YORUMLAR
içeriye gir düşeceksin değil de,
çıkmaaa,çıkma dışarıya - düşersin - diye bağrıyorum ben...
bi' de bu,kırmızı güller olayı fena yaptı beni...
mümkün olduğunca kızlarımın benzer olayı yaşamasını geciktirmek istiyorum aslında,
çok küçükler daha...
her ne diyorsam da - bazen çok bunalınca - mümkün olabildiğince çok kalmak istiyorum yanlarında...
severek : )
Vertigo
https://www.youtube.com/watch?v=GHSV4lLmwtc
Beyti Engin - Resulullahla Benim Aramdaki Farklar
iki gündür helak oldum,dinlerken ağlamaktan...
Zümra Zen
Biz böyle bir peygamberin ümmetiyiz, ümmetine anne şefkatiyle sahip çıkan.Anne nasıl evladın elinden tutuyorsa son anda, Rasulullah'ta son anında ümmetim dedi. Ölürken bile biz çocuklarının (ümmetinin) manevi olarak elini tuttu..
Güzeldi, çok şeyler düşündürdü Gülnür hanım..Teşekkürler
Vertigo
severek : ) selamlarımla...
/Keşke ikimiz de aynı şeylere ağlayabilsek. Aynı şeylere gülebildiğimiz gibi. Ama insan, geçmişiyle büyüyen kocaman bir yalnızlıktır. Bu yüzden yan yana geldiğimizde, bambaşka paragrafların başlangıcı gibi duruyoruz. Hangi cümleyle biteceksek, bitelim artık!/
mümkün mü acaba aynı şeylere ağlayabilmek?
aynı acıyı iki ayrı kişinin hissetmesi ne derece mümkün olabilir
biri ağlar
diğeri hep güler
unutur bazı insanlar geçmişini
..
dokundu çok
tebriğimle
saygı dua ile
Çok ilgi çekici, size has bir sohbet. Deneme, evet ama soft bir sohbet aslında.
Yazılarınızda saklı bir dünyanın aralanışını gözlemliyorum. Erkek dünyası...Genelde beyler kendilerini ele verecek sözler söylemezler. Ek yerlerini belli etmek istemezler. Doğarken hayata karşı güçlü durmaları gerektiğini öğrendikleri içindir bu tedbirler belki de. Ama sizin yazılarınızda, süt kaymağı kadar parlak ve güzel bir derinin altında uzanan kırmızı eti görebiliyoruz.
Sema Hanıma katılıyorum. Bir okurunuz olarak yazılarınızı daha sık okumak istiyorum.
Benim günümün yazısıydı.
Saygılar.
Aynur Engindeniz tarafından 10/22/2012 3:36:36 PM zamanında düzenlenmiştir.
Önder Kızılkan
Erkeklerle ilgili tespitiniz çok doğru. Güçlü olmak... Güçlü olmak için çok ağır bedeller öderiz biz. Yazılar da olmasa belki hayatın içinde beton heykeller gibi duracağız. Çok teşekkür ederim değerli yorumunuz için.
Aynur Engindeniz
Tebrikler tekrar.
Geçenlerde cam silerken karşı parkta arabasına binmekte olan bir vatandaş "dikkat et düşeceksin" dedi bana...çok şaşırdım...oysa çok yüksek bir katta da oturmuyorum...ilk sefer böyle bir tepkiyle karşılaşıyorum...hem utandım hem duymamazlıktan gelip işime devam ettim...oysa eskiden daha yükseklerde cam sildiğim hem de daha tehlikeli bir şekilde kendimi dışarı fırlatmışlığım olmuştur...ama kimsenin dikkatini bu kadar çekmemiştim...
yazıyı okuyunca aklıma geldi paylaşmak istedim...
konu sadece camlar mı..? değil tabi asıl konu ondan sonra başlıyor...güllerin kırmızılığı var bir de...ben bütün çiçekleri severdim...ve koparmaya da kıyamazdım bir türlü...sadece papatya fallarına baktığım olmuştur eskiden...her papatyayı bir özür dilemeyle koparırdım önce...sonra yaprak yaprak dökülürdü pulları avucuma...eski zaman aralığında güzeldi çiçeklerle kucaklaşma...şimdi hepsi solgun geliyor bana artık...bir kadın yüzü gibi her an koptu kopacak yüreği tazeliğini taşıyor...gülleri ayrı bir severim...bir de gelincikleri...onları koparmaya hiç kıyamazdım arka evlerin bahçesinde sokağa kadar taşan kırmızılığını okşar genzime kadar çekerdim sadece...
çiçeklerle buluşmayalı uzun zaman olmuş gibi geldi bana bu yazıyı okuduktan sonra öyle bir his uyandı içimde...
çok güzeldi yazınız...
saygılarımla...
Her bir paragrafta el değdirilmemiş ayrı bir hüzün saklamıstı yazı
Ve düşündüm
Acı, özlem, hüzün birçok kişiye duyulsa da ne kıvamları ne süreleri aynı olmuyor/ekildikleri yer yürek iken
İz bırakanlardan olabilmek ne büyük bir güzelliktir
Ve o izi taşıyabilmek
Ne bileyim siz daha cok yazın
Biz okuyup düşüncelerle gidelim
Saygıyla...
Önder Kızılkan
Ben dünyanın en güzel çiçeklerine bakınca hep ağlıyorum. Bir gün solacaklarını elbette biliyorum. Tek korkum erkenden solmaları. Gözlerimi ya erken terkederlerse? Ya öyle bir daha kokmazlarsa? Ev pencere sokak şehir dünya...ve hepsiyleyken ben o çiçeklerle bir tebessüm gibiyim kendime.
Ve tarçın kokusu...
Bilsin ki o çocuk insanın ağlayacağı ve özlediği şeylerinin olması güzel. Bir başka özel kılıyor insanı.
(ve bu kadar bekletme artık Önder. şiir yaz.)
Önder Kızılkan
Haklısın uzun ara verdim, en yakın zamanda yeni bir seriyle dönmeyi düşünüyorum. Çoğul gösterim desteği senden yazmak benden:) Çok teşekkür ederim sevgiler.
ölümün kendisi duragandır, duraganlık ölmektir dura dura
işimiz gücümüz var, atla da gidelim derim yüksekteki adama
çok gülenler bizim aramızda bulunmaz, deli diye çıkar huzura
güvercinler için kırık buğday al, boşuna para verme bulgura
insan oğlu gül misali bir açıyor, arada bir kanser olup soluyor
kimi insan zengin oluyor ama bir kadına kulluktan kurtulamıyor
güller anlayınca sevildiklerini onlar için daha bir kırmızı oluyor
yazarına ait saçmasapan önermeler nasıl olup da makale oluyor...
EĞLENCELİYDİ...SAYGILAR.