- 2076 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
Ben Sizlerin Eseriyim…
Ben Sizlerin Eseriyim…
Şiirlere, yazılara konu olurum ara sıra. Gördüklerini, hissettiklerini yazar kalemler; ben de okurum fırsat buldukça. İçin için gülerim kimine, kimine ise gözlerimle birlikte, yüreğim de ağlar sessizce. Öfkem kabarır gönlümde, bir küfür sallarım ulu orta. Artık hangisine gidip yapışırsa; bana ne!
Bir de sokak çocuğundan dinleyin istedim. O sokakta gördüğünüz, adına “Sokak çocuğu” dediğiniz, bir sokak çocuğuyum ben de. Öğle, anası babası olmayan cinsinden değil üstelik.
Aile olamayan bir aileydi bizimkisi. Babam kazandığını kumara ve içkiye yatıran bir adamdı. Eve geldiğinde it gibi korkup, en tenha köşelere sakladığınız bir babanız oldu mu sizin? Benim oldu.
Annemi döverdi. Her gecede bıkıp usanmadan dövmek isterdi üstelik. Hızını alamazsa bana ve kardeşlerime de dalardı sızana kadar. Yine öğle bir gecede, karşı koyunca babam olacak şerefsize, evden kaçmak zorunda kaldım.
Ben istemez miydim; yün döşekte, annemin elleriyle kapladığı yorganda, onun kokusunu içime çeke çeke, başım yumuşacık yastıkta bir soba kenarında uyumayı?
Benim döşeğim mi? Gecenin çiği düşmüş, buz gibi bir toprak yığını. Ya yastığım? En sertinden; ama en düzgününü bulduğum bir kaya parçası. Yorganımsa; hani sizlerin alıp evinize kurduğunuz bir cihazın çöpe attığınız ambalaj kartonu…
Sokaklarda bulduğum en kuytu köşeler oldu hep evim. Köpek ve kediler tek dostlarımdı. İlk bencilliği onları kullanarak öğrendim. Sıcacıktılar; ayazda titreyen bedenime ısı sağlıyorlardı. Donmuyordum sayelerinde; hem de sadıktılar. Çöpteki yiyecekleri bölüşürdüm onlarla, nankör değildiler. Anne ve babadan daha sahiplenici oluyorlardı ve beni koruyorlardı.
Sevmedim onları; sadece kullandım menfaatlerim için. Sevmek, bağlanmak demekti ve ben bir kere bağlanmıştım. Hani nerdeler şimdi? Babamı geçtim, annem de sahip çıkmadı bana. Annemi de merak ettiniz şimdi. Gerçi onu da yazıyorsunuz bazen. Çok gülüyorum yazdıklarınıza. Şimdi annemi geçelim. O da bir gün kendi açısından anlatır yaşadıklarını inşallah.
Kıskandım şimdi… Annemi düşünmeyin, bana odaklanın. Onun çocuğu sokaklarda, o ise sıcacık evinde dayak yemeğe devam etmekte. Susmayıp, konuşmaya karar verene kadar bırakın kendi haline. Ondan daha iyi biliyormuş gibi de ahkâm kesmeyin ayrıca…
Bu gün konuşma sırası bende. Sokak çocuğuyum; ama okuluma devam ettim. Üniversite bile bitirdim.
İyi bir işim, güzel bir ailem var. Nasıl başarmışım? O günlere dönelim yine… Simit, limon ve su satarak ya da sizlerin güzel ayakkabılarını boyayarak tabii…
Okulu, arkadaşlarımı da hiç sevmedim. Sadece sokaklardan kurtulmak, adam olabilmek için okudum. Arkadaşlarım gibi temiz değildim. Ellerim boyalıydı, yüzüm kirli… Haftada bir banyo yapmak en büyük lüksümdü. O yüzden kokardım leş gibi. Hepsi benden kaçardı. Oturduğum sıraya oturmazdı kimse. Salaklar, üç kişi otururlardı tıkış tıkış. Bense yayılır, kurulurdum tek başıma. Krallığımı ilan ettiğim tek yerdi sıra. Bulduğum her kâğıt parçası defterimdi. Arada sırada kalem silgi de çalardım onlardan. Korkarlar, ses edemezlerdi. Sokak çocuğuyum ya; uzak durmaları öğretilmişti.
Öğretmenlerim mi? Acıyarak gözlerimin içine bakmaları yok mu; en çok o acıtırdı içimi. Nefret ettim daima. Pis olduğum için, sıcacık elleriyle bir kere bile okşamadılar kafa mı? İçlerinde, samimi gözlerle bakıp, destek olmak isteyenler vardı. Yüz vermedim onlara da. Sevmek gerekirdi. Ben sevmek istemedim yine; çünkü sevmek, bağlanmak demekti.
Bayramları hiç sevmezdim. Müdür çağırırdı odasına. Bir veli kıyafet getirmiş, onlar da toplantı yapıp bana vermeyi uygun görmüşler. Çok iyi bir şey yapmış olmanın aptalca gururuyla parlardı yüzleri. O torbayı alıp gitmekse, ölümdü benim için. Onurum, gururum kırılırdı. Herkes bilirdi, o torbanın ne amaçla bana verildiğini. Belki çok hafifti o torba; ama bana tonlarca yük taşıyormuşum gibi gelirdi, acıyarak bakan onca göz üstümdeyken. Yine de inat eder, taşırdım. Birde yağcılık yapar, teşekkür ederdim. Onlar, kendini tatmin etmiş duygularla yaşarken, ben yine onları kullanırdım. Minnettar olacağımı sanırlardı.
Ulu orta verirlerdi. Deşifre ederek, el âleme gösteri yapar gibi… Adabıyla yapmazdı kimse. Gösterişe yapılırdı. Bense yırtık giysilerden bir süreliğine kurtulurdum. Müdür bey bağış yapana birde plaket verirdi. Bilmem ne okulumuzun bilmem neresine yardım etmiş, kimsesiz çocuklarımızı giydirmiş olan bilmem ne herife çok teşekkürler onur belgesi… Bilmem nerene sok onu derdim içimden. Ama o, evinin salonunda başköşeye koyardı onu; her gelen görsün diye.
Bir Ahmet amcayla karısı Hatice vardı. Odun, kömür almışlar evlerine. Kapının önüne dağ gibi yığılmış. ‘’Hele gel buraya, tut şunların ucundan da taşı; boş gezeceğine yardım et.’’ derlerdi. Hiç gocunmazdım, el atardım, taşırdık beraber. Hatice teyze yemek yapardı. Mis gibi mercimek çorbası ve bulgur pilavı… Alır, gelirdi yanımıza. Hala o çorbanın tadı damağımda. Ahmet amca, biz çorbalarımızı içerken seslenirdi; ‘’Hanım yak sobayı, suyu ısıt. Leş gibi olduk biz bu veletle. Bitince paklanmak gerek.’’ diye. Yalan söylerdim; ‘’Eve gidince yaparım amca.’’ derdim. Kızardı; ‘’Ananı başıma getirip burada mahalle kavgası çıkartma. Bak ben kaçağım, polis gelir yakalar, al başına belayı. Başına gelecekleri sen düşün.’’ derdi. Hiç ısrar etmez, “Bu fırsatı değerlendirmeliyim.” Derdim. Bitince taşıma işi, sıcacık banyoda, bol sabunla iyice yıkanırdım. Hiç çıkmak istemezdim banyodan. Ellerim, ayaklarım büzüşür, nineme benzerdim.
Hatice teyze, çocuklarının eskisinden iç çamaşırına kadar hazırlamış olurdu kıyafetimi. “Almam” dediğimde, ‘Benim çocuklarım büyüdü, olmuyor artık onlara. Bak, tam sana göre. Diğer kıyafetlerini yıkarım, gelir alırsın bir ara.’’ derdi. Mis gibi sabun kokulu kıyafetleri giyer, Ahmet amcanın yanına giderdim; helallik alıp gitmek için. Elime para tutuştururdu. “Olmaz” dediğimde; ‘’Ulan çocuk salak mısın? Eşek gibi çalıştın. Emeğinin karşılığını almayacak mısın? Sen olmasan başkasını tutacaktım. Bağış mı yaptım sanki?’’ der, cebime koyardı. Arkamdan da seslenirdi; “Arada uğra, iş var mı diye sor. Bak yaşlıyım; bahçede, evde işlerim oluyor. Yardım et bana boş dolaşacağına. Hem bana yardım etmiş olursun, hem de bir şeyler öğrenmiş olursun” derdi. Onları da sevmedim; fakat saygı duydum daima. Gözümün içine soka soka yardım etmiyorlardı. Ezikliğimi, bir yanımın eksik olduğunu hissettirmiyorlardı bana.
Böyle bir sokak çocuğuydum ben. Sizin acıyarak, tiksinerek, iğrenerek bakan gözlerinizin altında, o sokaklarda büyüdüm, okudum. Sizlerden çok fazla şey öğrendim hayatta. Sevmeyi sizlerden çok daha iyi bilirim; ama sevmem, bağlanmam ben asla. Sevgiye, oyuncağa aç yüreğim, şimdi sizleri bozuk para gibi harcamakta.
Sizlerle konuşurum adabıyla, sevgiyi bilen sizlerin, ihtiyacı olan sevgiyi veririm fazlasıyla. Kendime hayran bırakırım, bensiz olamazsınız. Sonra da duygusuz bir insan gibi uzaklaşırım sizden. Sudan çıkmış balığa dönersiniz. Peşime düşersiniz, ulaşamazsınız. O verdiğim sevgiyi bir daha asla bulamazsınız bende. Vicdanım rahat değildir, arada döner sorarım hal ve hatırınızı; ama hepsi o kadar. Kontrol ederim bıraktığım yerde misiniz diye. Hiç gitmemişsinizdir ki. Hep bıraktığım yerdesinizdir. Bense yeni gönüller fethetmeye giderim daima; o kurbanları da sizlerin yanına göndermek üzere.
Hayat hep beni harcayacak değil ya. Sevgiye aç yüreğimi doyururum, Çocukluğumda hiç sahip olamadığım en güzel oyuncaklarım sizlersinizdir artık. Ben de sizi harcarım böyle işte. Bütün sokak çocukları ben gibi olacak değil; ama ben böyle bir sokak çocuğuyum işte. Sadece aileme suçu atarak kurtulamazsınız. Hepinizin suçu var üzerimde. İyi bakın işte… Ben, sizlerin “Sokak çocuğu” dediğiniz o çocuklardan değişik versiyonlu bir eserinizim. İyi bakın, tanıyın beni. Yazarken de, hala acıyarak yazmayın beni. Eserinizi tüm çıplaklığıyla deşifre edin şimdi.
Bu kadar yeter herhalde, hadi bana eyvallah…
21.10.2012___________Seher_Yeli ( Seher Zerrin Aktaş )
YORUMLAR
Yazılarınızı beğenerek okuyorum ve takip ediyorum..bu yazınız içimi çok acıttı..Ne yazık ki yazınız hazin ve hakikat olsa da ülkemin ve dünyanın gerçeği...çözümün bulunması mümkün değil gibi geliyor bana...yaşadığımız dünya böyle gelmiş böyle gider demek istemiyorum...ama çözüm de bulamıyorum..Selamlar iyi bayramlar....
Seher Hanım,
Bir sokak çocuğunu, çok güzel anlatarak, onun dünyasını, beklentilerini ve onlara nasıl yaklaşmamız gerektiğini , öğreti içinde yazmışsınız.
Türkiye'nin ,en büyük sorunlarından biridir bu. Tam sokak çocukları ve yarım sokak çocukları.
İnanın, çöpçü başı yapmak için, insanı sınava sokarlar da, aile reisi veya evin kadını olabilmesi için neden kimse ,hiç bir şeye aldırmaz ,hala kafam almıyor.
Bu ahırda şu kadar koyun besleye bilirsin, derler de, bu evde bu kadar çocuk olmaz demezler. Geri kalmışlığın acı göstergesinİ, ortaya koyduğunuz için TEŞEKKÜRLER.
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
Dün bu yazıya çok yazmak istedim. Uygun olamadım ve yazamadım.
Çok çok güzeldi. Sevgiyi anlatıyordu.
Sokak çocuğundan fazla sevginin önemi idi vurguda.
Ölenler neyse de; yaşayıp çocuklarına sevgi göstermeyenlere kızıyorum.
Güzel konuyu dantel gibi işlemişsiniz.
Tebriklerimi, sevgilerimi ve selamlarımı bıırakıyorum.
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
Ne kadar güzel bir yazı olmuş. Gerçekçi bir dille, öyküyü yaşayanın kendi söyleyişi ve düşünceleriyle hissettirmişsin.Dönüp bakmadığımız nice insanda ne acı öyküler vardır.
O çocuğu sevgisiz bırakan ve sokağa salanlar, salmaya mecbur olanlar, onun karakterinin
oluşmasında herkes, yani iltişimde bulunan herkes suçlu..
Tebrikler gelinciğim,
selâm ve sevgimle..
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
Çok uzun; buna karşılık okutan bir yazı. Konu kurgudur sanıyorum. Kurgu ya da yaşanmış fark etmez aslında. Her an olabilecek, günümüzde yaşanabilecek, ders alınası bir olay.
Olaya psikolojik olarak bakarsak; temelde "Sevgi" kavramını görürüz. Sevgi eksikliğinin neler yaptığının, sadece bir kesime olan etkisi anlatılmış yazıda. Sokak çocuklarının yanısıra nice kesimler var bu çileleri çekenler. Çözüm konusunun hala gündemde olmaması ayrı bir düşündürücü konu. Gerçi sadece bizim ülkemizde değil; birçok yerlerde çözüm yok. ABD, İngiltere, Fransa, Almanya gibi gelişmiş kabul edilen ülkelerde de aynı konular devam etmekte.
Ben bu yazıdan da, günlük yaşamdaki gerçeklerden de şu sonucu çıkarıyorum. Sevgilerin yoğunluğu değil önemli olan; kaynağı önemli diyorum. Bir çocuğu tüm dünya sevse o çocuğa yetmez. İlla anne ve baba sevgisi gerekiyor.
Çok önemli bir konuyu yazmakla başlangıç yaptığınızı umuyorum...
Tebrik ediyorum...
Saygılar...
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
ablacım mükemmel bir yazı gerçekten etkilenmemek elde değil... ben sokak çocukları asla itici gözle bakmamışımdır.. benim de teyzemin oğlu sokaklarda büyüdü şimdi teyzem oğlum oğlum desede fadasız annesinden hayatının intikmını alıyor işte... yazını okurken aklıma geldi yazdım :( kötü bir durum değil ama yaşamakla yaşamak arasında kalan bir mutluluk var,, mücadele var,, ve istediğini elde etmek var bu yazıda anladığım kadarıyla herşey yaşanmışlıkla kalmamış kilitlenmiş yüreğine kırıntı kalmış acıtan gözler bile suskun aslında :( sürükleyici bir yazı gerçekten yüreğine sağlık... allah hiç kimseyi sevdiklerinden ayırmasın..
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
çok güzel duygulu biryazıydı. Çocuklarımız malesef yaşadıkları hayatın kıymetini bilmiyorlar. Sokakta görünce yazık diyip sadece acıdığımız ve uzak durduğumuz sokak çocukları. İşailede bitiyor doğurdumu çocuklarına sahip çıkacaklar doğurup bırakmayacaklar
tebrkler
sevgiler
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
efendim muhteşem yazıydı heyecanla okudum ne kadar içten o çocuğun dilinden hissettirerek yazmışsınız hani yakınımda olsanız koşup tebrik edecem evet efendim eserimize bakıpta ne duyacağımızı vicdanlarımız söylesin bize bu kaleminizin önünde saygıyla eğiliyorum efendim saygılarımla selamlar
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
Çok teşekkür ederim. Saygılarımla...
bekir odaci
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
bunu bir tez hal,ne getirebilirsin basit geçiştirilecek bir durum değil
ama bunu alır da şiirsel bir aktarımla konuşma dili ile yazarsan daha etkili olur daha çok okunur
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
Kırık döküktü hayalleri,ezilmişti tüm düşleri,çocuk kalbinin üzerinde nasırlı ayaklar defalarca dolanmış,minik kalbi nasırlaşmıştı.Gülmek,öylesine yakışıyordu ki çocuk yüzüne.Ah!bir gülebilseydi.Aahh!!bir güldürseydi onu,hayat.Sıcacık bir ana kucağı,onu sarabilseydi.Çalılaşmış saçlarını,bir anne eli şefkatle okşayabilseydi...Ahhh hayat ona,bir kerecik gülebilseydi...
Affet bizi küçüğüm affet
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
dinen gozyaslarima sebep sen eyyy baci yuzlerce ogrencimi animsadim yoksullarindan soz ediyorum tabii ki burada..evet..dur aglayayim gene senin ettigin kufurlere bir bin de ben ekleyerek kime giderse gitsin degil hem benimkilerin adresi belli hem taahutlu....saygi ile ..