- 1685 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
BOŞTU ZAMAN...
Boş vaktim olduğunda, o vakit; nasıl boş kalıyor? İnanın, ben de anlayamıyorum, eski yazılarımı okuyorum.
Aman Tanrım! Neler için zaman harcamışım…
Aşk’ı yazmışım. Duyan da der ki; Bu kadın, ne aşklar yaşadı, kim bilir? Sanki sıra sıraydılar da itfaiye çağırdık; tazyikli su sıkıp, sıradakileri dağıtsın diye…
Hayat’ı yazmışım. Şifresini çözdüm ya? Benim bildiğimi, herkes bilsin de birlikte batalım, der gibi…
Annemin dediği gibi; avara kasnak bir yığın şey, işte…
…
Kaç yıl önceydi, İzmir toplantısı? Bir düşüneyim… 3 yıl? Olmuştur, o kadar.
İzmir toplantısı yapacağız. Bir heyecan ki; sormayın, gitsin. Öyle bir heyecan ki; bir ay öncesinden gidiyorum, toplantının yapılacağı yere. Tacettin bey’i arıyorum; Nerdesiniz? Diye. Diyor ki; Ablacığım; Toplantı, bir ay sonra…
Yağmur, şimşek… Gök delinmiş; İzmir’de… Dönüp, geliyorum; evime.
Bir ay sonra, çok soğuk bir hafta sonunda; toplantı zamanından bir gün önce, oradayım… Yine…
Karar almışız; Dört kişi, herkesten önce buluşacağız. O bir geceyi, kendi aramızda yaşayacağız… Yaşıyoruz da… Nasıl güzel, nasıl keyifli… Üç silahşorlarım, yanımda. Ben; kâh silahşorum, kah bacı…
Değmen benim gamlı, yaslı gönlüme dedirtecek bir gece…
Ertesi gün oluyor. Dostlar; birbiri ardınca, geliyorlar… A! Sen misin? A! Ben miyim? Misali tanışmalar…
Gün boyu sohbetin ardından, akşam yemeği zamanı geliyor. Gülüş ahenk yemeğimiz yiyoruz. Pastamızı kesiyoruz… Afet hanım’ın tuttuğu bıçak ile…
Biraz daha sohbet edip, odalarımıza çekiliyoruz.
Hepimiz değil; Ben, Emine, Sevgi Salman, bir dostumuz daha ( isminizi hatırlayamıyorum. Özür diliyorum ) Asran ve eşinin kaldığı odada, buluşuyoruz.
Konumuz; Nesirciler olarak, neler yapabiliriz… Offffffff of… Neler yapma kararları almamıştık ki… Muhteşem bir geceydi. Sözlerin, vaatlerin havalarda uçuştuğu…
Sonra… Gün geldi, devran döndü. Ne oldu? Kimseler bilmiyor. Ben, bilmiyorum. Kimseleri bilmem.
O odada bulunan kişiler, hatta o toplantıda bulunan kişiler; koptular, savruldular.
Erkek olsaydı; dişlerini dökerdim, konumuna geldiler.
Dostlar; savruldular…
Rüzgârlar esti; buz gibi…
Kim, kime ne dedi? Hala bilinmez…
Kurumuş hazan yaprakları gibi ezildiler, ağızlardan çıktığı duyulmayan sözler uğruna…
Birileri; laf getirdiler.
Birileri; laf götürdüler…
Getirenlerin miydi; laflar?
Götürenlerin mi?
Söyleyenlerin miydiler?
Söyledi, diyenlerin mi?
Kimseler, bilemediler…
Çirkindi, yakıştırmalar…
Ahlaklı değildi, niyetler…
Birileri, birilerinin kazdığı kuyuya düştüler…
…
Annemin dediği gibi; avara kasnak bir yığın şey,işte…
Oysa başka şeyler, yazmalıymışım.
Atatürk’ü anlatmalıymışım; dilimin döndüğünce…
Cumhuriyetten bahsetmeliymişim; kalemim, yettiğince…
Bayrak; demeliymişim…
Türkiye; demeliymişim…
Allah ile arama girme; demeliymişim…
Huzura çıktığımızda belli olacak; Müslümanlığımız, demeliymişim…
…
Yani…
Çok boşa konuşmuş, çok gereksiz kürek çekmişim; rüzgâra doğru.
Gereksiz yere; küsüp, gereksiz yere; uzaklaşmışım…
Şaşkın; sana ne onların-bunların dediklerinden?
Sen; doğru bildiğin, doğruluğuna inandığını; Yaz…
Beğenen; beğendiğini alır…
Beğenmediği; sana kalır…
Peh!
Yani…
Di mi ama?
Eser Akpınar
19.10.2012
İzmir
YORUMLAR
Sevgili Eser, İzmir toplantısını ve o odada neler konuştuğumuzu dün gibi hatırlıyorum ama kim kime ne demiş, kim laf getirip laf götürmüş bilmiyorum. Bilmek de istemiyorum. Ben yazı yazıp okumak için buradayım ve canım yazı yazmak istediğinde klavyemde yazıyorum:)
Eski yazdıklarımı ara sıra dönüp ben de okuyorum, neler yazmışım diyorum bazen. Bazen de iyi ki yazmışım diyorum. O gün, o ruh halindeymişim onları yazmışım. Bugün başka bir ruhla başka yazılar yazarım.
O günkü toplantıda verilen sözler tutuldu mu diye sorarsan, çoğu tutuldu. Nesir bölümünde gözle görülen değişiklikler yapıldı. Kitap dışında; nesircilerin de bir yıllığı olacaktı. Ama ben ümidimi yitirmedim olacak diye düşünmekteyim.
Kimseye darılıp bir yere gitmeye kalkmayacağım çünkü yazmayı seviyorum. Nereye gitsem yazı yazacağıma göre neden başka yere gideyim?
Dostluklara gelince, sağlam olanlar da var, pamuk ipliğine bağlı olanlar da. Gün gelir ağacın sararan yaprakları dökülür. Neden döküldü diye sorgulayamayız. Nasılsa baharda yeni yapraklar çıkar. Dostluklar da öyle. Zayıflar yaprak gibi dökülürken, sağlamlar, ağacın yaprağı gibi değil, dalı gibi kalıcı olur. Onları ancak balta ile kesmek gerek. Yoksa ayrılmazlar...
Geldiğine en çok sevinenlerdenim bilmiş ol.
Çok sevgimle...
Sitemkar bir bakis acisiyla yazilmis. Dogrulugu tartisilmaz. Ama grupsal anlarda insanlara grubun verdigi dinamik bir kuvvet oldugu icin, kalici olmaz cocgunlukla böyle gruplar. O yüzden düsüncelerin havada kalmasida normal... Yenip icilip, eglenip gülünüp oyalanarak gecirilen zaman. Edebiyata katkisi olmasi icin edebi dinamiklerin yaratilmasi ve belli bir posta eritilmesi gerekir. Servet- Fünün'de ki gibi mesele...
Eser Akpınar
Teşekkür ediyorum, görüşünüz için. Saygılarımla.
Eser Akpınar
Teşekkür ediyorum.Saygılar, selamlar.
AYSE 09
düşündürücüydü bana nasip olmadı hiç bir toplantı
ama tahmin edebiliyorum muhakkak çok güzeldi ve bitti değilmi dünyanın çilesi o kadar çok ki unutturuyor dostluklarıda
saygım sevgimlesin canım
Dönem arkadaşlikları nilüfer çiçekleri gibidir. Güzeldir ama köksüzdür. Suyun akışında savrulur oradan oraya tam da dediğiniz gibi. Çınar karakterli kadim dostlukları var eder bu köksüzlük böylece. Selamlar...
Eser Akpınar
Teşekkür ediyorum. Selamlar, saygılar...
Dimi ama evet öyle Eserciğim. Eğer Bayrak yazıyorsan, Atatürk' ü yazıyorsan yapayalnız ayazda kalıveriyorsun. Onu yaşayanlardan biriyim oradan biliyorum. Ben hiç bir toplantıya katılamadım. Şu bir gerçek ki yaşadığımız zaman diliminde dost diye bir şey yok. O sadece sıfat olarak kalmış sadece. Duygularımın tercümanı olduğun için teşekkürler. Sevgilerimle...
Eser Akpınar
Lakin, senin de dediğin gibi; Atatürk, Cumhuriyet ve bayrak konusunda yazanların yalnızlığı görüşüne de katılıyorum. Günlerdir, çok güzel yazılar okuyor olmama rağmen, bu konularda ki hiçbir yazının güne geldiğini görmedim. Ben, çok şaşırmadım / şaşırmıyorum.
Ama yazmaya devam... Güne gelir, ya da gelmez... Hiç önemli değil... Bizler, buradayız... Bu da yeter...
Sevgilerimle, dostum...
Bir yanıt da Anonim okuyucularıma yazmak istedim:
Sevgili Anonim okuyucularım,
Sizlerin, kim olduğunuzu; bilemiyorum. Lakin ( Hürrem sultan deyişi ile ) okumuş olmanızdan ötürü, mutluluk duyuyorum. yorum yazabilseydiniz; ne yazardınız? merak ediyorum.
teşekkür ediyorum, hepinize... En içten selamlarımla...
bazen bende geriye dönüp baktığımda talan olmuş dostlarımı göremeyince düşüncelerine benzer duygularla bezenirim...teşekkür ederim canım... sen yaz yazmaktan asla vazgeçme yakışıyor kalemine
Eser Akpınar
Yazmaya devam, sevgili arkadaşım. Artık, avara kasnak olmayacak; yazılanlar.
Teşekkür ediyorum. Sevgimlesiniz, her zaman...