- 397 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kayıp Kurbanlık
KAYIP KURBANLIK
Şıh Ömer,bir inek aldı Boğazlıyan pazarından.Kurban kesecek.Yedi ortak.Besili.Şıh Ömer’in yeri müsait.Kurbanlık, bayrama kadar Şıh Ömer’in ahırda kalacak.Yemdi,samandı,küspeydi...Her bir eksik giderildi.Şıh Ömer kurbanlığı gözünden ırmıyor.Kuzuları yaylıma çıkarıyor erkenden.Pırçalık Tepesi’nin eteklerinde otlatıyor.Korulukta.
Bu yıl korulukta pek ot yok.Köyün sığırı girmiş.Ot bırakmamış.Çöplük olmuş.Koruluğun etrafındaki teller yerle bir.Direkler devrilmiş.İçler acısı bir manzara...
Zaman zaman sabah yürüyüşlerinde karşılaşıyoruz zat-ı muhteremle.Selam alıp veriyoruz.Ayak üstü hal hatır...Sevgili Şıh’ın kuzuları gün günü semiriyor.İki ay önce aldı bunları.Aldığında kuzular ayakta zor duruyordu.Çok bakımsızdı.Zaten Şıh da uygun fiyata almıştı.Bir sabah Bekçi Ahmet’in (Kaya) köpeğiyle,enişte Mehmet’in (Temir)köpeği kuzuları taciz etmiş.Şıh yetişmese kuzuları parçalayacaklar.Şıh Ömer çok kızdı haklı olarak:
”Herkes itinin b.kunu yesin.Bir daha bu itleri buralarda görürsem vururum şerefsizim.” dedi.Esti,yağdı.Ha...Vurur mu vurur.Şıh, emekli emniyetçi.Hem tabancası,hem de av tüfeği var. Artık kimse köpeğini bırakmıyor.Şıh’ın kuzuları rahatladı.
Şimdi kuzuların tüyü ıldır ıldır yanıyor.”Me...Me...” Şıh’ın etrafında pervane gibi dönüyor kuzular.
Şıh Ömer bir sabah diyor ki:”Şu kurbanlığı da bırakayım.Biraz gezinsin.Hayvancağız ahırda bağlı duruyor. Yazık...Günah.Biraz ayakları açılsın...” Çözüyor ipini yularını.Kendisi kuzularla meşgul.Unutuyor.Bir zaman sonra aklına düşüyor kurbanlık.Bakıyor kurbanlık yok.Sırra kadem basmış.Koşturuyor sağa sola.Ara ki bulasın.Yok...Yok...Hemen baş müridi Hurşut’u (Can) arıyor.Hurşut biniyor pır pıra (mobilet). Düşüyor çayır yoluna.Honda marka bu mobilet Hurşut’un eli ayağı.Çok kahrını çekti.Pancara peziğe,ekine saçına giderken Hurşut’un binitidir Honda. Pancar motoruna yakıt taşırken,pancar tarlasına azık götürmede Honda akla gelir. Honda emektardır.Hiç yüksünmez.Hurşut’un her işine koşturur.
Çayır yolunda İncöz’e (İnce Öz) doğru giderken bakar ki Hurşut, davar sürüsü suya inmiş.Yolda sürünün izi var.Bir de inek izi.İnek izleri taze.İncöz’e varmadan yoldai inek izleri kayboluyor.Ha...Demek ki kurbanlık öz kenarına inmiş.Hani İnce Memet’teki izci Topal Ali gibi iz sürüyor.Hemi de doğru tanı koyuyor. Göz erimi çıplak gözle bakıyor Hurşut...Hiçbir şey göremiyor.Bu arada Şıh da Belören yolunda.Arıyor telefonla.Hurşut vaziyeti anlatıyor.Hemen eve geliyor Hurşut.Bir dürbünü var.Bu dürbünle evin balkonundan yağmurlama fıskiyelerinin düzenli çalışıp çalışmadığını gözlüyor.Alıyor dürbünü de.Şıh’ın Rönosu’na biniyorlar.İncöz’e geliyorlar.Birşey göremiyorlar.Hurşut diyor ki:
”Hüyükyurt’a çıkalım.Yüksek orası.Etrafı gözleyelim.”
Arkadan Belören’e doğru giden yoldan dolanıp Hüyükyurt’a çıkıyorlar.
Hüyükyurt,bir tepe.Eskilerin haberleşmede kullandığı. Bu yüzden “Başüyün (Baş yığın)” derler.Belki de bir yığma tepe.Hüyük ve yığın sözcükleri by tepenin yığma tepe olduğunun kanıtı bence.Durup dururken bu isimler konulmadı ya...
Hurşut’un elinde dürbün.Bakıyor uzaklara.Kocatepe’den Afyon Ova’sına bakan Atatürk gibi uzakları gözlüyor.Ve tâ uzaklarda İtatan’da bir karaltı görüyor.”Buldum Şıh” diyor.Veriyor dürbünü Şıh’a.Lakin Şıh bir şey göremiyor.Uzağı pek seçemiyor gözleri Şıh’ın.Hemen Röno’ya atlıyorlar.Tutuyorlar İtatan’ın yolunu.İtatan öte geçede Kuruhüyük’ün altında Darılı ile Kuruhüyük arasında kayalık bir yer.Varıyorlar.Gerçekten de Hüyükyurt’ta Hurşut’un gördüğü Şıh’ın kurbanlığı.Hayvan da uysal mı uysal.Bunları görünce olduğu yerde kalıyor.”Kaçayım...Göçeyim .”demiyor.Tutup bağlıyorlar.Şıh yedeğine alıyor da getirip ahıra sürüyorlar.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.