15
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1917
Okunma
Güneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına, güneşi takip ettiğinde aya, karanlığı giderdiğinde gündüze, varlıkları örttüğünde geceye, gökyüzüne ve onu bina edene, yere ve onu düzlük yapana, kişiye ve onu düzgün biçimde şekillendirene, sonra ona kötülük duygusunu da, sakınıp iyi olmayı da ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere daldıran da ziyan etmiştir. Şems(1-10 Ayetler)
Yol uzun, beden yorgun, menzil ırak, ömür kısa …
Zaman zaman yaşama gücümüzü yitiririz. Yalan dünyanın bahaneleri ile hakkın bize olan muhabbeti arasında gelir-gideriz…
Bir an gelir, öyle bir anki; ha öldüm ha öleceğim deriz, ama yine de ölmeyiz.
Ölüm alır gider başını, karanlık yüreğimizde yanan kandilden ürker.
Çaresizliğin naçarı göçeri kalmaz.
Hayatın içi dolar... Hal’e yansır umut. Yürek ikliminde serin sular akar... Gözler âleme bambaşka bir mana ile bakar…
Sen gelirsin gönlüme sen sahip olursun evvelime ahirime o zaman gaflet bana nasıl yol bulsun. Güneş her gün devri daim eder diriye, su akar; suyu arzu edenlere. Aşk sana açılan pencere yol bulur, meşk ile geçince…
Akşamlar olur karanlıklar çöker üzerimize, göğsümüzde pür telaş; şafağı göremeyince.. Hâlbuki ümitlerin müjdecisi, aydınlığın efendisi buyuruyor “her hatanda kendini ara.”Of ki off demek neye yarar ki af diyemedikten sonra…
Geçmişimdeki suçlarımı dizdim bende bugün önüm sıra..”Affet” diye yüzüm sürdüm kapına
Kendimi bilemeyişim Firavun gibi suya hükmetmeye kalkışım… Hâlbuki Musa’lar var suyu bir asa ile ortadan ikiye y/arar. Benim kibrim ancak bana zarar.
Eğriden doğruya, hatadan sevaba kendi mektebimde okumaya geldim. Her yanımı ağyarın sarmasına izin verdim bir de “selam” hakkımı yitirdim…
Güya on sekiz bin âlemin varlığından haberdardım da bildiğim hazineyi ben gaflet çukurlarında bitirdim. İzin verdim çirkinlere, üstünü örttüler ışığın göz göre göre... Karanlıklarda kaldım.
Üstüme iliştirmişim günahtan mütevvelit alacalı bulacalı bir libas, bir de kendimi güzelim sandım. Hâlbuki ben ne çok aldandım. Sabrıma su kattım.
Kirli yüzler kuşatınca civarımızı gözümüzün ahengi bozuluyor. Çirkin seslere kulak verdikçe SAMET bize darılıyor.
Ezelden gelen güzelliğimiz yitip gidiyor ahyar elinde. Sözümüzü bozduran münafıklar, “Yaşamak hakkım!” diye bas bas bağıran nefsin elinden başım dikleniyor. Sahi yaşamak ne ise; şu nefis bir de bize ispat edebilse, ölümü inkârdan vazgeçse… Öyle ise nedir bu zulüm.. En fenası da kendi nefsimin elinde duçar kalışım… Bırak eğilsin dost kapısında başım.
Madem öyle acele etmek lazım. Bahar kısa, kış zor karanlık ve meşakkatli..Karakışın ümidi değil mi sinelerde yeşeren bahar. Öyle ki o ümitle kalpler gülüstana döner.
Damla da ummandan bir parça mirac eder kendi rotasında..Kim bilir “Ya Hay!” der, bir yel eser, zerrede özlediği ummana kavuşur.
Vuslat mıdır gözyaşı, yoksa bülbülün çilesi mi?
Yoksa duyulan gülün zikri mi?
Ne fark eder
Güller kimin için açılıyor sormak gerek
Bülbüller güle niye bekçi dilini çözmek gerek…
Bahar özledim seni... Muştunu hissettikçe büyüyor yüreğim…
Aşk bağışlanmaz. Çilesini çekenin hakkı..
Alacaklısıyım hibe edemem ki.
Yaktım yüreğimi ateşlere verdim yeri dünden hazır ki
Ah AŞK’ın SAHİBİ sana geldikçe
İçimde meşk dilleniyor.
Renk renk çiçekleri görüyor artık gözüm
Karaya dair kalmıyor zerre hüzün
Ne güzel demler bu gelenler
Ne diken ne sitem
Vakitler hayrolsun, demler safalar ziyade olsun…
Cümle Dost ile…
Perihan KILIÇ
ESMİZE 17 EKİM 2012
Çok teşekkürler seçki kuruluna yolu sayfama düşen herkese selam ve dua ile...