Uyandırılan Safra Kesesi
Çocukluğumuz üvey analar elinde,baba ilgisizliği ile aç sefil bir şekilde geçti.Bir öğün bulsak beş öğün bulamazdık.Karnımızın birkaç öğün üst üste doyduğu zamanlar yemekli köy düğünleriydi.Yediğimiz yemeğin hakkını ödeşmek için de davulun ilk tokmağı ile son tokmağı arasında düğün sahibini hoşnut etmeye çalışırdık.Bizli konuşuyorum.Çünkü üç dört kardeş böyleydik.Ben çok güzel türküler söylerdim,kardeşlerim de çok güzel oynardı.Getir-götür işlerine katkımız da ayrı bir ödeşme yolu tabi.Yeterli beslenme olmayınca çelimsiz kuru,iskeleti andırır bir vücuda sahip oluyorduk..Liseyi yatılı kazanınca en çok düzenli yemek yeme açısından çok sevinmiştim.
Öğretmen Lisesinde üç yıl boyunca yediğim yemekler kiloma henüz yansımamıştı.44-48 kg arasında gidip gelen bir kilo aralığındaydım.
Fakültede de beslenme sorunu ekonomik sıkıntıya paralel gitmeye devam ediyordu.Keşke üniversitelerin de yatılısı olsaymış diye düşündüğüm çok olmuştur.Yurttaki yemekler doyurucu gelmiyordu.Dışarıdan yiyecek para gelmiyordu.Arada şehirde öğrencilerin uğrak yeri olan bir lokantaya gider,sipariş ettiğimiz yemekler gelene kadar iki sele ekmeği tuz-biber ekeleyerek bitirirdik.Yemekleri kesinlikle tam porsiyon söylemezdik.Az kuru,az pilav şeklindeydi siparişler.Az sonra yeniden az kuru-az pilav söyleyecektik.Böylelikle bir porsiyon parasıyla bir buçuk porsiyon yemiş oluyorduk.
Son yıl eve göçünce kuru ekmekle de olsa karnımızın doyduğunu hisseder olmuştuk.Nerdeyse aynı evde kaldığımız beş arkadaşın da durumları aşağı yukarı aynıydı.
Derken askerlik ve kerhen yenen yemekler.Klinklik devam bünyede.İskeletimizi yüksünmeden rahatça taşıyoruz.
Askerlik biter bitmez öğretmen olarak atandım.Yirmibeş yıl süren açlığım bitecekti.İstediğim zaman istediğim yemeği yiyebilecektim.Aklımdan ilk geçenler bunlar olmuştu atamamı öğrendiğimde.
Öğretmenliğimin ilk zamanlarında kaldığımız bekar evinde akşam yemeklerini düzenli yiyorduk beraber kaldığımız dört arkadaş. Kahvaltı ve öğlen yemekleri ise ders proğramının uygunluğuna göre evde kalan arkadaşlarca yapılıyordu.
Kahvaltı bütün dünyada hemen hemen benzeri yiyeceklerle yapılırdı.Peynir,zeytin,reçel,yumurta başat yiyeceklerdi.Öğlen yemekleri de kolay olduğu ve herkesçe bilindiği için yumurtalı yemeklerdi genelde.Omlet,menemen gibi.Günde dört beş yumurta yiyorduk sanırım. Bu arada benim bir öğleye doğru ve akşama doğru yemeklerim vardı.Öğünü beşe çıkarmıştım.Ancak doyduğumu hissediyordum.Hatta bazen gece yemeği de oluyor öğün altıya çıkıyordu.
Sefillik zamanlarımızda kurulu sofraya beni davet etmeyen akrabalar,memlekete gittiğim zamanlarda özel ziyafet hazırlayıp davetlerde bulunuyorlardı. Davete icabet adaptan olduğundan geri çevirmiyordum ben de.
Böylesi davetlerin birinde yemeğin orta bir yerinde sağ böğrüme bir ağrı saplandı.Apandisit veya böbrek ağrısı olacağını düşündük hep.Ertesi gün tatilim bitiyor görev yerime gitmem gerekiyordu.Sancılarımdan içi acıyan halam gidip dağdan ot topladı,kaynattı içirdi bana.Kalanı da bir bidona koyarak götürmemi söyledi.Kaynattığı otun adı Kızlar Leylimi denilen bir otmuş.
Doktora gittim.Yapılan muayenelerden bir sonuç alamadım.Sancı böbrek sancısı dedi anlattığım herkes. Bir arkadaşım böbrek kumlarına karşı çok etkili lduğunu bildiği Lityazol Cemil diye bir ilaç önerdi.Ucuz bir ilaçtı.Doktora yazdırma gereği bile duymadan eczaneden aldım.Bir bardak suya birkaç damla damlatılarak içiliyordu ilaç.İçtiğim ilk anda kafam dank etti.Halamın yaptığı şurubun aynısıydı tadı.İlaç isminde Cemil kelimesi de olunca bu bitkiden yapılan bir Türk Hekim icadı ilaçtır diye düşündüm.
Halamın şurubu da bitti,Cemilinki de.Ama sancı bitmedi.Tekrar doktora gittim.Bu kez aç karnına iki yumurta sarısı içirterek safra kesesi filmi çektirdi doktor.Sonuç olarak da safra kesemin tembel çalıştığını söyledi.Sulfarlem diye bir ilaç yazdı.Bu ilacı kullandığımda rahatlıyordum.Anlaşılan doktorun tespiti doğruydu.
Zaman zaman kendimi iyi hissedip ilacı aksatıyordum.Çok geçmeden sancılarım başlıyordu.Ömür boyu bu ilacı kullanma ihtiyacı olmamalıydı .Safra kesesinin bütün özelliklerini öğrenmiştim.Safra kesesi rahatsızlığı olanlarla konuşuyor,tıp dergilerini karıştırıyor,rahatsızlığımı idrak etmek istiyordum.Konuştuğum yüzlerce hastadan benzeri bir rahatsızlık duymamıştım.Ya taş oluyordu safralarında ya tümör ya kuruma,ya da balçıksı safra koyulaşması.Tembel safra kesesine hiç denk gelmemiştim.Benden başka bir de bana yumurtalı röntgen uygulayan doktor bilmişti rahatsızlığımı.
Stresli dönemlerde çok daha rahatsız edici boyutlara varıyordu sancılarım.Safra akışı düzensizdi ve sindirimi de etkiliyordu.Mide ile ilgili sorunlar da baş göstermeye başlamıştı. Bir okul etkinliğinin arifesinde
sorumluluğun verdiği sıkıntıyla başlayan sancı yüzünden acilen doktora gittim.Oradan yatırılmak ve ameliyat edilmek üzere hastaneye gönderildim.Doktor kasap tabir edilen doktorlardandı.Ultrasonda taş gördüğünü ve ameliyat gerektiğini söyledi.Ben de ameliyat olmak istiyordum ama açık ameliyat değil.Yeni yeni gelişen laproskopi yöntemini tercih ediyordum.Bu tercihimi söylediğimde doktor bana adeta kızarak o yöntemin sağlıklı bir yöntem olmadığını söylemişti.Adam kafaya koymuş beni kesecekti.
Ameliyata gerekçe olarak bir de tomoğrafi istedi.Orda taş görülürse kesin ameliyat edecekti.Öğlen sularında başlayan sancı aralıklarla vurulduğum üç dört tane ağrı kesiciye rağmen kesilmemişti.Hastaneye yatırlınca bir de serum içinde verdiler ağrı kesiciyi.İkinci serumun bitimine doğru gece saat on sularında ancak kesildi sancılarım.
Gelen ziyaretçilerden safra kesesi hikayeleri ve telkinleri alıyordum.Karı koca safra kesesi ameliyatı geçiren okul müdürüm de gelmişti.Türkiye’de laproskopi yöntemini ilk uygulayan doktorlardan Kenan Yüce’ye gitmemi söyledi.Kenan bey bize otuz km mesafede bulunan bir ilçede görev yapıyordu. Sabah tomoğrafi sonucundan bir şey çıkmamıştı. Beni kesecek doktor faresini kaçırmış kedi gibi üzülüyordu.
Vakit geçirmeden doğru Kenan Beye gittim.Onbeş seneyi aşkındır çektiğim rahatsızlığı bütün ayrıntılarıyla anlattım.Gerekli incelemeleri yaptıktan sonra Kenan Bey:
-Safra kesemde bir şey olmadığını,kalp,mide ve safra rahatsızlıklarının birbirlerini taklit ettiğini ve gastroloji ve kardiyoloji yollarını gösterdi.Benim safra anlaşılan doktorlardan gizlemeyi biliyordu kendisini.Bana çektirecek ya.Ne yapalım Dünya çapında doktor söyledi.Ver elini gastrıoloji.Olmadı ver elini kardiyoloji.Her ihtimale karşı denilerek yapılan bir anjiyo.
Bunlardan da bir şey çıkmadı ama sancı hala ben de konaklamaya devam.Bu arada Sülfarlem ilacı da piyasadan kaldırılmış.Türkiye’yi tarayarak üç beş kutu bulduk.Bitince sancılar yine böğrümde.
Kenan Yüce bizim ilçeye gelmiş,özel bir hastanede çalışıyor.Tekrar gittim.Çekilen filmde 0.6mm bir polip çıktı.
-Aha dedim.Şükür nihayet ameliyat olacağım.
-Hocam, dedi:Kenan Bey:
Buradan bir parça aldık onkolojiye göndereceğiz.Gelen sonuca göre karar vereceğiz.
Üç beş gün sonra sonuç geldi.
.-Sonuç temiz,ameliyata gerek yok dedi doktor.
-Doktorum sonuç ne olursa olsun sen beni ameliyat et gözünü seveyim, dedim.Doktor meslek hayatında “beni ameliyat et” diyen bir hastaya rast gelmediğini söyledi.
Doktorum ben kendimi biliyorum.Yirmi senedir ben bunu çekiyorum.Bu safradan bana hayır yok.Zaten olmaması da bir problem yaratmıyormuş,dedim.
-Peki Hocam ,dedi.Bir film daha çektirelim o kitle orda duruyorsa ameliyat edelim ,dedi.
-Kitleyi boşver doktorum sen beni ameliyat et, ben her türlü teminatı vereyim.İmza atayım, dedim.
Buna rağmen doktor kurallar gereği film istedi.Filmde görünen kitleye istinaden benim ısrarıma dayanamayıp beni ameliyata aldı.Ameliyattan birkaç gün sonra anamdan doğmuş gibi oldum.
Küçük bir devlet hastanesinde çalışan uzman doktor ilk başlarda tespit etmişti rahatsızlığımı.Gerçi o da ameliyat dememişti ama.O doktorun “safran tembel çalışıyor” tespiti üzerine ben düşündüm.Niye tembel çalışır,niye düzensiz çalışır bu safra kesesi diye?
Hikayenin başında anlattım ya bir öğün bulup beş öğün bulamadığım dönemlerde safra kendini dinlenmeye almış.Görevi sindirim olan safra kesesi midede sindirilecek bir şey bulamayınca ne yapsın?Uyku moduna geçiyor.Öğretmenliğin ilk yıllarında da yumurtayı fazla yiyince (safrayı en zorlayan besinmiş yumurta) safra kesesi ne yapacağını şaşırmıştı.Para ve itibar bulup da yemeğe başlayınca biz ;safra, yirmi senelik uykudan birden uyanamıyor. Safra bile uyandırılmaya gelmiyor demek. Uyumak ona bile cazip gelmiş anlaşılan.Yirmi sene uyuyan safrayı uyandırmanın cezasını yirmi sene sancı çekerek ödedim. Rica minnet ameliyat olmasaydım hala çekiyor olacaktım.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.