- 1566 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
Deprem
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Altı saat sonra:
“Neredeyim?
Off başım çatlıyor !
Neresi burası?
Niçin hareket edemiyorum?
Başım dayanılmaz bir şekilde ağrıyor.Bedenim dayak yemiş gibi kaskatı kesilmiş.
Ya Rabbim neler oluyor?”
Derya hatırlamaya çalışıyordu. En son, en son mutfaktaydı.Kendine kahve hazırlamış, masaya oturmuştu. Sonra, sonra ne olmuştu? Hiçbir şey hatırlamıyordu.Zihni, sisli bir bulut içine girmiş, geçmişe dair her şey silinmişti sanki…
Bir zaman daha geçtikten sonra hafızasını zorlamaya ve hatırlamaya çalıştı. Şiddetli bir ses olmuş sallanmıştı, hatta masanın üzerindeki kahvesi ve çiçekler vazoyla yere düşmüştü. Camların kırıldığını büyük bir gürültü içinde tozun- dumanın içinde kaybolduğunu anımsadı.
Yoksa depremi olmuştu ?
Nasıl olurdu ?
Olsa bile müteahhit evlerinin dayanıklı olduğunu söylememiş miydi?
“ En az hasarla kurtulursunuz “dememiş miydi?
Kıpırdayamıyordu. Bir tek sağ elini ve başını çok az oynatabiliyordu.Dilinin, damağının kuruduğunu hissetti. Çok soğuktu. Beton yığınlarının arasında, dondurucuya konulmuş gibi zangır zangır titriyor, dişi dudaklarını gelişi güzel ısırıyordu...
Az ileride birilerinin olduğunun farkına vardı. Ama evde, hatta apartmanda ondan başka kimse yoktu.Demek ki yan taraftaki apartmanın üzerine yıkılmıştı bina.. Kim olduğunu çıkaramadı.İnliyordu biri; yok, yok iki kişi vardı.
“İmdat” bile diyemiyorlardı. Ben, bende bağıramıyorum. Dilim ağzımın içinde prangaya vurulmuş gibi hareket etmekte zorlanıyordu.Hem nereye bağıracaktım ki; her yer simsiyah, bulanık beton deniziyle kaplıyken. Kim duyardı beni?
Karanlığın içinde kalan bedenimin ağırlığı; üzerime yüklenen tonları da ekleyince bin kat artıyor.
Ağır, ağır yayılan gaz kokusunun genzimden girip beni yavaş yavaş öldürecek olmasına karşı koymadan öylece bekliyorum ölümümü...
Kızım ve eşim canlanıyor gözlerimde...Farkında olmadan süzülen yaşlara engel olamıyorum.
Ben çok bile yaşadım. Her yaptığım doğru, her söylediğim gerçekti benim. Hırslarıma yenik düştüğümü, insanların canını yaktığımı hissetmemek için bunca yıl her yaptığımın vicdanımı rahatlatmak için benim tarafımdan uydurulan senaryolar, hatta senaryolarıma uydurulmuş kılıfların arkasında yaşadım onca yıl…
Bu benim tercihim değildi hiç bir zaman
Kaderin bu şekilde olmasını bende istemezdim
Ama, ama, amalar işte...
Herkese üstünlük kurma isteğim benim sonumu hazırlamıştı. Bunu göremeyecek kadar kör kalmıştı gözlerim.
Belki; kızımın, eşimin ve diğer insanların dediği gibi yapıp onlarla gitseydim gezmeye… Yedi katlı apartmanın, ağırlığını ben yüklenmek zorunda kalmayacaktım. Yine dik başlı oluşum ! Yine kendi doğrularım.İnsanları yanımdan uzaklaştırmak için yaptığım kaprisler…
Evdeki herkes hazırlanmış yola çıkmadan önce kızımın;
” Anneciğim, lütfen sende gel bak sen olmazsan olmaz” deyip, boynuma sarılıp, yanağıma kondurduğu öpüşlere karşılık vermeden onu itmiştim. Eşimin ise bana acıyan gözlerle bakıp;
” Biraz sevgi koy ne olur yüreğine.İttiğin, soğuk davrandığın senin kızın ve eşin.Bize bu şekilde davranmay,a huzurumuzu bozmaya hakkın yok.Herkes senin iyiliğini istiyor sen ise… neyse, ben artık sana laf anlatmaktan yoruldum.Ne halin varsa gör!”
Benim soğuk tavırlarım kızımı, halalarına ve eltilerime daha da yaklaştırmıştı.Ama bana göre onlar kızımı benden uzaklaştırmışlardı.Onlara yaptığım her şeyi hak ediyorlardı...
Keşke inat etmeseydim de onlarla gitseydim. Belki de Allah’ın bana imtihanı olmuştu bu. Hak etmiş miydim? Ceza mıydı binanın en altında, köşeye kıstırılmış lağım faresi gibi kalmak?
Ölmeden mezara girmek bu muydu? Nefes almam zorlandı. Yüzü koyun sıkıştığım bu yerden sağ elim hariç hiçbir yerimi oynatamıyorum. Gaz kokusu ise, iyice sine sine giriyor ciğerlerime…
Oysa; Ben sadece insanlara gerçekleri görmeleri için yardımcı olmaya çalışıyordum.
:::
On beş yıl önce, okul çıkışı arkadaşlarla bir kafe de toplandığımız zaman tanıştırmıştı Aslı erkek arkadaşını bize. Hayatımda gördüğüm en güzel gülüşe sahipti.O an ona aşık olduğumu hissettim. En yakın arkadaşım Aslı öyle çok güzel bir kızda değildi.Ne bulmuştu sanki Kenan, yüzü sivilceli, boy fakiri, dişlek kızda?
Artık her fırsatta Kenan’ı görmek için Aslı’yla beraber, ben de buluşmaya gidiyordum. Aslı “ gelme” diyecek olsa bile onu ikna ediyordum.Ve en yakın arkadaşı olduğum için beni kıramıyordu.
Kafaya takmıştım ne olursa olsun Kenan benim olmalıydı.El ele tutuşmalarına, öpüşüp koklaşmalarına dayanamıyordum. Bir gün Aslı okulda rahatsızlanıp, erkenden eve gitmişti. Okul çıkışı buluşacaklarını bildiğim için Kenan’la yakınlaşmam için bundan iyi fırsat olamayacağını biliyordum.
Her zamanki kafe’ye gittim.Nedense bugün sakindi. Benim için daha iyiydi.Sanki bugün herkes uzaklaşmış, bir ben, bir Kenan kalmıştık dünyada…
Kenan, sahile bakan camın yanında ki masaya oturmuş. Kot pantolonunun üzerine giydiği beyaz tişörtü ile gözüme çok daha başka görünmüştü. Hafif kirli sakalı ise ona farklı bir hava veriyordu. Heyecandan bacaklarımın titrediğini hissettim.Eteğimin boyunu dizimi bir karış geçecek şekilde belimden kıvırdım. Gömleğimin yaka kısmını omzumdan biraz aşağıya kadar indirdim.Kırmızı sutyenimin askısı, beyaz tenimden sırıtıyordu.
Kenan’ı baştan çıkarmak için bilinçli yapıyordum.Dudaklarımı ısırıp iyice kızarttım. Saçlarımı, başımı öne doğru eğilip attıktan sonra, sertçe kalkıp arka tarafa savurdum. Bakışlarım o an iyice derinleşip, yanaklarım pembeleşti. Kendime olan güvenim geldi.
Kendinden emin adımlarla ona doğdu yürüdüm. Yanına gidene kadar beni fark etmemişti.Elindeki gazeteden başını ben omzuna dokununca kaldırdı.
”Merhaba Kenan” .
Hemen ayağa kalktı.
“Merhaba “ deyip tokalaştık.Ellerim, ellerinin içindeydi. Sıkıca tuttum ve gözlerinin içine baktım. O ise etrafına bakıyor Aslıyı arıyordu.
” Aslı nerede, Derya?” Bu tavrı hiç hoşuma gitmemişti. Ne yapacaktı ki Aslıyı?
Ne bulmuştu onda. Konuşmasını bile doğru dürüst bilmezdi.
“ Acilen eve gitmesi gerekiyordu, bizde buluşacağız. Seni alıp eve götürmemi söyledi” Şaşkın bakışları ve anlamaya çalışan ifadesiyle dudağını kıvırdı.
” Peki, ama, sizinkiler bir şey demezler mi? Rahatsız etmek istemem”
Annem, kardeşimle beraber, sabah erkenden, teyzemin kızının nişanı için yardıma gideceğini söylemişti. Gelmesi en az saat dokuzu bulurdu. Babam ise tüm gün işte olacak; hatta mesaiye kalacaktı. Yani eve onu götürmem asla sorun olmayacaktı.En azından benim için!
“Hayır demezler, sen merak etme!”
Beraber yürüye, yürüye eve doğru giderken, ben marketten cips, bisküvi, çerez ve meyve suyu aldım. Ayrıca eczaneye uğrayıp annemin ilacını alacağımı da söyletip onu bankta oturmaya ikna ettim…
Onunla beraber olmak.Aynı yolda yürüyüp, aynı havayı teneffüs etmek kadar muhteşem bir şey olamazdı.Yollar bile değişmiş, gözüme daha hoş görünmeye başlamıştı her şey… Ağaçlar, yapraklarını insafsızca koparıp, sağa-sola savuran rüzgar ile dans ediyor. Yosun kokusunun içine ördüğüm kozalakta mutluluktan ayaklarım yere basmıyor. Adeta aşk sarhoşu olmuştum…
Bir ara elimdeki poşetleri almak için elinin, elime dokunması zaten hat safhada olan heyecanıma heyecan katmıştı.Kesinlikle benim olmalıydı.Ne Aslı ne bir başkasına yâr etmemeliydim onu. Sokağın başındaki ilk ev bizimdi.Bu yüzden çok fazla meraklı gözler tarafından kontrol altında olmayacaktım. Müstakil olan iki katlı evimizin merdivenlerini çıkıp anahtarla kapıyı açtım. İçeri girdiğimde “ hadi gel” deyip Kenan’ı içeri davet ettim.
Aslında Kenan’ın benim ona karşı olan ilgimin anlamış olması lazımdı.Öyle ki gözlerimi ondan alamıyor, her yaptığı hareketi pür dikkat izliyordum.Bazen göz göze geldiğimizde gözlerini benden çekercesine kaçırıyordu. Ama daha sonra oda kaçamak bakışlar atıyordu.Belki de Aslı’nın arkadaşı olduğum için benimle ilgilenmenin yanlış olacağını düşünüyordu.
Üst kata çıkıp oturma odasındaki koltuğun birine oturmasını işaret ettim
” Ne olur yabancı gibi durma, evindeymiş gibi rahat et” Ben çabucak üzerimi değiştirmek için odama geçtim.Beyaz bir atlet giydim. Altına da kısa fırfırlı kırmızı etekliğimi. Odaya geçip beni öyle görünce çok şaşırdı.Tedirgin olduğu gözlerinden belli oluyordu. Yavaşça yaklaşıp eğildim ve kulağına
” Ben şu aldıklarımızı tabaklara koyup geliyorum” Yüzü bembeyaz olmuştu. Ne yapacağını bilmez halde ellerini bir birine kenetleyip parmaklarıyla oynamaya başladı.Müzik setine yeni aldığım Sezen Aksu kasetini koyup düğmeye bastım. Bana; “ Aradın mı Aslıyı? Kaçta gelecek? “
“ Meraklanma birazdan burada olur. Sen keyfine bak. Geliyorum şimdi” deyip mutfağa yöneldim.
Aldığım şeyleri tabaklara doldurup salondaki sehpanın üzerine koydum. Meyve suyu ile bardaklar kalmıştı. Onun içeceği bardağın içine uyku ilacını atıp iyice eridiğine emin oluncaya kadar karıştırdım.Salık olan saçlarımı başımı sağa- sola döndürerek arkaya doğru atmaya çalıştım.Şimdi yanına gitmenin zamanı gelmişti…
Elimdeki tepsiden ona ait ilaçlı bardağı sehpaya; ona en yakın olan yerine koydum.Kendi bardağımı da alıp yanına oturdum.Önce çekindi. Koltuğun biraz ilerisine kaydı. Tişörtünün yakasını düzeltir gibi oynuyor, zaman kazanmaya çalışıyordu.Hala telaşlıydı ve ne yapacağını bilmez halde sordu
” Nerede kaldı bu kız? Yarım saat oldu. Hala gelmedi”
Kalkıp gitmesinden korkuyordum.Böyle bir fırsat bir daha elime geçmezdi.
” Niçin rahat değilsin Kenan? Bir işi çıktı herhalde gelir birazdan… Sen meyve suyunu içsene. Çocuk mu Aslı?” İstemeye istemeye bardaktaki ilaçlı meyve suyunu içiyordu.
Televizyonu da açtım.İstediği bir kanal olup olmadığını sorup, kumandayı ona uzattım. Bu arada kanalların birinde ilgisini çeken futbol maçı vardı da biraz olsun havası değişmişti.Bu arada bardaktaki meyve suyu bitmiş ben ise mutfaktan şişeyi getirip bardağını o anlamadan doldurmuştum.Fanatik olduğu için yorum yapanlarla beraber yorum yapıyor beni de dahil etmeye çalışıyordu.
Tam bu esnada telefon çaldı. Oturduğum koltuktan kalkıp ahizeyi kaldırdım
” Efendim, alo , aloo kimsiniz?” Deyip kapattım. Kenan’ın” kimmiş yoksa Aslı’mıydı arayan?” lafına karşın.
”Hayır yanlış numaraymış” dedim.Halbuki arayan Aslıydı. Onunla konuşamazdım elbette. Kenan’ın yanına geçip iyice sokuldum. Kenan hafif kendinden geçmiş, ara ara esniyordu.
” Ne oluyor bana? Birden bir ağırlık çöktü üzerime sanki” der demez başı koltuğun kenarına düşüverdi. Saat epey geç olmuştu ama, annemlerin gelmesine daha vardı. Kenan’ın üzerindeki tşörtü zar- zor da olsa çıkardım.Kaslı, yanık teni ile göz kamaştırıyordu. Dudaklarını öpmeye başladım. Ara ara gözlerini açmaya çalışıyor; öpüşlerime karşılık veriyordu. İlacın hepsini koymamıştım.Dolayısıyla da çok fazla uyumayacaktı. Üzerimdekileri çıkarıp yanına uzandım. Annemin veya babamın gelmesini beklemeye başladım. Artık ok yaydan çıkmıştı…
Annem, teyzemlerden babamı aramış geçerken “ bizi de al “ demiş. Arabanın sesiyle sadece babamın geldiğini düşünmüştüm.Oysa annemde varmış.Hatta tüm gün benden haber alamayan Aslı ile kapıda karşılaşmışlar. Yavaş yavaş kendine gelen Kenan olacaklardan habersiz
” Off başım çok fena ağrıyor, neredeyim ben?” deyip sağına soluna baktı. Beni ve kendini çıplak görünce ne yapacağını bilmez halde afalladı. Babam anahtarı çevirmiş, kapıyı açmıştı. Kenan ağrıyan başını bir türlü toplayamıyor; ayağa kalkmak istedikçe düşüyordu.Salonun merdivenlerinden çıkan annem, babam ve Aslı elektrik düğmesine basınca , bizi o şekilde görmüşler ve büyük şok yaşamışlardı.Babam deli gibi bağırıyor, Kenan’ı tokatlıyordu. Annem
“ Bu ne demek, bu ne rezillik” deyip kendini oradan oraya atıyor bir taraftan da babama engel olmaya çalışıyordu. Aslı’mı ? O hayatında unutamayacağı bir kazık yemenin acısıyla bir daha hiç olmamak üzere Kenan’ın ve benim hayatımızdan çıkacaktı.
Bu işin resmiyete dökülmesi için babam Kenan’ın ailesiyle ortak karara vardı.Kızının namusu, kendi şerefi söz konusuydu. Okul bitimine bir ay kalmıştı.Sonra evlenecektik.Her şey ışık hızıyla gelişti. Artık Kenan benim nikahlı eşimdi…
...
...
YORUMLAR
yazıklar olsun Derya sana kız seni elime geçirirsem vay haline :))) sahi bu ne ya eskiden t coşkun yapardı bu işleri ayağa düştü demek :))) valla şimdiki kızlar bundan bin beter erkek çocuğunuz varsa korkmayın kızların şerrinden korusun bu erkek çocuklarını Allah...
e be Derya bu adam senin ananı ağlatıyordur şimdi :))) nasıl gidiyordur bilmek isterim
ay ne güç ne anlatım aynısını anlatmak buna denir bilmek lazım tabi ki ben de başlayacağım bu tip yazılara kitabım çıkmadan meşhur olurum herhalde :))
ben mahvoldum gülmekten ama biraz sonra beni ağlatacak olan biri çıkar mutlaka
hay gönlüne sağlık heyecanla okudum da sonu kof çıktı:)))
Ülviye Yaldızlıı
' Alma mazlumun ahını, yıllar sonra da olsa böyle çıkar acısı' diyeceğim.
Tebrikler Sultanım, farklı konusuyla ilginçti, selam ve sevgiler.
Ülviye Yaldızlıı
Okuyan gözlerine bereket
Sevgi ve muhabbetle
Şu bizim eski türk flimlerindeki seneryonun tam tersiy di... Hep erkekler yapacak değil ya. Kadınlarda da yapan yok mu? Varmış işte. Aslında kadın erkek fark etmez, önce insan olmalı, vicdanlı olmalı, Allah korkusu olmalı. Bunların hiç biri yoksa insan bile denilemez bu tür yaratıklara.
İyi hoşta bu kadar kötülük yapan birinin şu an enkazın altında can çekişmesine yine de gönlüm razı değil. inşallah kurtulmuş ve bundan sonraki hayatında iyi bir insan olmaya çalışır. Allah önce ıslah etsin, sonra yar ve yardımcısı olsun...
Çok güzeldi ve düşündürdü. Yüreğinize, emeğinize sağlık. Sevgilerimle...
Ülviye Yaldızlıı
Okuyan gözlerinize bereket
Sevgiyle
çokilgin bir hikayetdi. Ben Nuri Alçoları hep erkeklerdir sanırdım kızda varmış zorlagüzellik olursa işte böylebir başına göçük altında kalıp ölümü bekler. tebrikler
sevgiler
Ülviye Yaldızlıı
Onun için sus kalan yanımızı, kalem ile telafi etmeye çalışıyoruz
Okuyan gözlerinize bereket
Hürmetle
Ülviye Yaldızlıı
Devamı olacak inşaAllah
Sende benim sevgimlesin