- 1404 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Aşk ve Dost
.
Ne yapsak, ne etsek, ne kadar dirensek de olmuyordu, bir çekimdi bizi bırakmayan..
Sanki bir yasanın; kabul etmesek de, görmesek de, gücü vardı üzerimizde.
Kaçtık çoğu kez birbirimizden..
Unutmaya çalıştık, nafile....
Beni ona çeken güç; ne fiziği, ne sesi, ne kariyeri, ne nerede olduğu, ne şu, ne de buydu.
Yazdıklarıydı. Sadece yazdıkları. Ona, buna, sevdiğine, sevenlerine yazdıkları.
Her dizede kendimi bulur, daha da yaklaşırdım o ruha...
Onlarla düşlerim süslenirdi. Bağımlısı olmuştum her sözünün her imgesinin..
Benim için o;
.
Bir sevdaydı şiirleri gönüllerde yaşayacak,
Sonsuzluktu mavileri bilinmeden var olacak..
.
Birlikteliğimizde konuşurduk ondan, bundan. İyi bir arkadaşlık, gerçek bir dostluktu kurulan bence. Bazen o sevdaya değdikçe, eskileri deştikçe içim titrerdi. Ne çok yıpratmışlardı onu,
ne çok kırmışlardı o kocaman yüreği...
Yaklaştıkça birbirimize, korkular sarıyordu içimi. İstemiyordum yitirmek onu,
istemiyordum onsuz bir yaşamı. Mutlu anlarımda içime korkuların basması, huysuzluğumdandı bilirim. Oldum olası bilemem mutluluğun tadını çıkarmayı...
Bir gün sordu; “”sen severken aldatıldın mı, sen nedensiz terk edildin mi? “”
gülümsedim her zamanki halimle
"bunlar olmadan geçer miydi bir yarım asır?"’ dedim,
dedim ama o duymadan, kendime... O da biliyordu ama soruyordu işte laf olsun misali.
Anlattı anlattı yarım sevdalarını, umutlarını, düşlerini... Onu yorumsuz, yanıtsız dinlemek zevkti. Bir hatunu sevdiğini, bunu asla onun bilmeyeceğini söylediğinde, içim cız etti.
Sordum;
“ Ne kadar şanslı biri, gizlemen haksızlık değil mi?”
Yanıt vermedi....
"Tanrım! Tanrım ne olur, seviyorum dediği ben olmayayım!”
diye dua ederken içimden, o sevmediğim maskemi takmış, kendime bile dürüst olamıyordum.
Haklıydım kendimce güya... Ben değil miydim sevdaya tövbe eden, ben değil miydim aşka asla diyen?
’Ben dostluğu, arkadaşlığı aşka, sevgiliye yeğlerim. Benim için sen çok değerlisin, senin mutluluğun beni daha mutlu kılar, fakat istemiyorum dost yüreğimiz kanamasın.
İstemiyorum yitmesin, yok olmasın.’
dediğimde, yüzü bir tuhaftı.
"’Neler diyorsun? Sana dost olduğundan kimseye diyemediklerimi dedim.
Neden yiteceğini düşünürsün? "
dedi garipçe.
"Senin yerin başka bende. Ben seni, kimseyi oturtmadığım bir yere oturttum,
o yer sana ait. Ara ara sen dolaşmaya çıksan da, döndüğünde aynı yerde bulacaksın kendini"
ancak diyebildim bu sözler karşısında...
Sonrasıysa üşüdük ikimiz o bahar güneşinde.
.
O günden sonra yazmadı günlerce tek bir kelime....
Çok hoşgörülü görünsem de, oldum olası gururlu, biraz da inatçı bulurum kendimi.
"Yitirdin! İşte yitirdin, gene yitirdin bir dostu, bir sevdiğini!
Kal yalnızlığınla... Sen, kendin çiziyorsun, kendine gri resimleri! Unut onu, bak o nasıl kolayca sildi! "
akan yaşlarımı silerken, isyanlarımla bağırıyordum içimdeki “ben”e...
.
Sessizce onu izlemekten kendimi alıkoyamadım da. İçimdeki kıskançlık duvarlarını yıkmaya çalışsam da, daha güçlü yapılar yapıyordum aslında... Bir gün, soğuk, deli bir kışın gecesi bir ses ondan... İnanamadım, bu gerçek olamazdı!
Doğruydu, oydu seslenen. Konuşmak istiyordu. Sesi içimi daha bir üşüttü.
O ses buruktu, güçsüzdü, sitemkârdı. İçimdeki ona uçmak için kanatlanan kelebeği
"olamaz öyle şey, yanlışlardasın, yakışmaz sana"
diyerek bırakmak istemedim..
.
Boştu çabam. “hayır” demeye, güç bulamadım kendimde.
Konuştuk, sudan, havadan, ondan, şundan. Başladı saklı sevdasını anlatmaya.
Hala seviyordu o hatunu, ondan habersizce.
Dinledim, dinledim onu, gözlerimi kaçırarak, kemancı misali sessizce.
"Sen nasılsın, nelerle uğraşıyorsun? " dediğinde
"Aynı yerdeyim, çok iyiyim" diyebildim güçlükle....
.
"İyi ki o güzel ben değilmişim, iyi ki bana sevdalanmadın, ben iyi aşık olamam istesem de..
Denedim geçmişte, olmadı, olamıyorum" diyemezdim, diyemedim de o gece...
.
Aslında söz gereksizdi aramızda bizim. Biz, bizi en iyi anlayan, hissedendik her zaman.
Dost kalmalıydık biz, bizim dünyamızda. Dostluğun, aşka dönmesi kolay, ancak aşıkların, dost yerine sığması zordu bilirdik. Eğer sevdaya bulaşırsak, yerlerimiz ufalacak yok olacaktı birbirimizde....
.
Sevgiliden ayrıldıktan sonra, biten aşkların ardından “”dost, arkadaş”” kaldık diyenler düşündürür beni. Bu olası mı? Bilemem. Ben hiç uğraşmadım. Eğer uğraş verseydim,
bana göre bu ancak ya bir tutsaklık, ya alışkanlık olurdu.. Bir dostluk ya da arkadaşlık asla...
.
O, dileğince güzelini sevmeye devam etsin. Ancak yıpranmasın, üzülmesin, yara almasın dileğim. Bir yıl değil, bin yıl sonra da, aynı inadımla, aynı çizgimle, aynı maskemle
devam edeceğim ben “o”nlu ilişkime. Dedim ya; bizi çeken bir güç var aramızda...
Onunla benim oluşturduğumuz, bizli yaşamı var eden bir güç. Ve güzelden de güzel,
yaşamaya değer olan, aşktan da öte bir güç.
.
Gec Kalmış İzler
Vicdanın sesiyle yıkandı bugün
Okşayan damlalar içine doldu
Teninde başladı buruk bir düğün
Pişmanlık korkusu aşılmaz yoldu
.
Nedendi bilinmez yıllardan beri
Sevgiyi dilendi garip serseri
Gönlüne bulmadı onacak yeri
Yarını çizilmiş nasipsiz kuldu
.
Gülmeyi unutmuş çizgili yüzü
Hasretle bekledi tatlı bir sözü
Bulutla arkadaş gece, gündüzü
Olmayan düşlere keyifle daldı
.
Zevk ile boyandı kızıla koyu
Gizlerde arandı mutluluk payı
Fırlattı okları Eros’un yayı
Çingene yürekte izleri kaldı
.
Nesrin Göçmen
YORUMLAR
belkide doğrusu buydu...
dostluğun sığdığı yerde sevdanın barınabilmesi olası değil.sevda,orda sadece bir arzu,tenin duyguya yenilmesini sağlar.dostluk öylemi?
zaten deriz ya,dostun dosta teni haram diye...
dost daha doyurucu...
bencil değil
ihtıraslı değil,bölüşücü paylaşıcı
sevda ise bencil,kendini büyüten
bitiren karmaşalar dizisi...
bir arkadaşımla yaşadığım şeyleri anımsattı yazınız...
bir kere daha yanılmdığımı anlayınca
içimin cızırtısını bir kenara bırakarak gülümsedim...
her düzlem doğru değil ama
doğru yinede bir tanedir...
saygılarımla....