- 484 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yumurta Ve Tavuk Paradoksu 2
2-]Canlı varlıklar, var olmazdan önce, dış dünyayı ve dış dünyanın çevrimini tam olurla bilir durumda değildirler. Orta beyinde arkaik ve aktarılan basit model kendisini idare edecek kadar bir kopya dünya modeli vardır. Ancak varlıklar da giderekten dışlarındaki benzer çevrimlerin tekrarı olan etkilerinin üzerlerinde olan yansımasını da ister pasif olsun ister etkince olsun yansıtırlardı (öğrenirlerdi). Bir süreci tekrar ettiren yapılar, onu öğrenmiş yapılardır. Bu aşamadaki öğrenme tekrar edişin iz yapan alışılması olan yansıma ve yansımaya mukavemetti. Yansımayı en temel düzlemle yansıtma olacaktı.
Ama bu öğrenme, çevrim olanı bilmedir. Değilse çevrim olmayanı da bilip, çevrim olmayana göre de sanki biliyormuşçasına yedekte hazırda tutulanın, hemen o anda tepkilerini ortaya koyar bir durum da değildirler. Söz gelimi bizler az çok bir dış dünya bilgisi ile doğarız. Bu nedenle dış dünyaya uygun dış dünyayı önceden bilen bir referans lama ve düzenlemeyle, vücut ısıölçer ve ona göre vücut ısımızı ayarlayan orta beyin yapılarına sahibiz.
İnorganik var oluşlar sürece böyle başlamıştı ya da başlatılmıştı. Görece tarihsellikler içinde tüm evrensel olgu ve olaylar, başlangıç patlamasının izini (patlamanın bilinmesini) taşırlar. Zaten varlığın olgu ve olayların girişen ilişkilersen iç dış dünya etkileşmeleri bu izleği ve izleri taşımayı az çok yansıtabilmenin, bulundurabilmenin etkilerini alışma (bellek) edinecektir. Bunlar parça özellik belirişle, süredurum boyut konumlarıdırlar. Ancak parça bütünü kavrayamaz. Kendi etkilenmesi kadardır.
Parça, bütünün kısmi bilgisini (eğimini, akışını ve enerji geriliminin verdiği tedirginliğini) taşısa da, bütünü kavrayamaz olması, böyle olmak zorunda. Bunun nedenlerinden biri olabildiğince az dış dünya ilişkileri içererekten, dış dünyaya kapanmanın kendisidir. İn organiklerde bu çok daha pasif çok çok daha az yansıtılabilirdir.
İşte dış dünyayı içerdiği kadarla oluk dış dünya kopyası içerileni daha biz doğmadan bizle vardır. Dışa kapanan vücut halimiz kendisindeki en minimum, bu dış dünya bilgisi iledir. İçimizdeki akan geçmiş zamandır. Bakınız zamanı akıtmak yazı dizim. İçimizde akan bu zaman bir bilinç düzeyi (korteks) bilgisi gibi olmasa da, yine de işlevsel orta beyin (kimi kez refleks ve otomatik dediğimiz bilgi) süreçleridirler.
Bu günkü gelişmişlikler ve gelişmişliğin aktarımsa olan evrimsel kazanımları içinde dahi bir avcı olan aslan (ya da insanlar); avına hamle ettiğinde, pek çok yanlış hamleler yaparak, bir iki doğru hamleden sonra kendi avını elde edebilmektedirler. Yine de en temel aktı hareketleri biliriz. Ve dış dünyaya dek kimi depo düzenlenişleri de saklarız. Söz gelimi hücreler arası su yoğunluğu hücrelerin içinde oluştuğu suyun yoğunluk (tuzluluk) değer düzeyinde olması gibi. Bugünkü düzeye çok yakındır. Geçmiş bu günü içermemekle de eksiklik taşır. Genel süreç parçalı kesikli ve süreklidir. Siz de bu arke donmuş damgayı taşırsınız
Birçok aşk tecrübesi yaşamış bir öğrenme insan da, yeni bir serüven içinde illa birçok yanlış yaklaşım yapacaktan sonra, doğru rotayı, yeniden buldurur. Bu yüzden pardonlarınızı bolca kullanırsınız.
Yalınlık, görece bağıntıları içinde giderekten bir inşadırlar. Başlanış bigbeng izi tümelse de sonrakiler hem görece, hem de olabildiğince filtre ve olaydan olaya (varlıktan varlığa) farklı olabilen, depo ve tutumlar olacaktı.
İnşalar, kurallaşmanın sistematiği ve sistem mantığı oluşudurlar. Ve sistemler zamanla değişmelere tepkilerin birikmesiyle ve birikmelerin birbiri ile ilişkilenmeleriyle olur kompleks (karmaşık) bir inşa entegrasyonudurlar. İnşanın diyalektik oluşmalar kuramının iki tür olacağını düşünmek olasıdır.
İnşanın iki türlü de olacağını düşünmek olasıdır.
Birinci halde o olgu ve olayın kendisi ya dış ortamı bilerek inşalaşırlar! Ya da dış ortamı bilen yapıcısına göre o inşaları dizayn edilirlerdi. Yani bu yaratılıştır. Bu hem doğru değil. Hem de Dünyanın bu süreç koşulları içinde ki gidişatına göre de hiç doğru olmazdı. Ya da çevrenin hiç değişmemesi lazımdı.
Burada okur tanrının yaratma iradesinin olmaması gibi bir anlam çıkarmamalıdır. İlke olarak Tanrı için hiç bir şey müşkül değildir. Burada dikkat çekmek istediğimiz özellikler şudur: Bizim Yüce Tanrı’yı anlama, anlatma öznel alan zeminimiz doğru; fakat Yüce Tanrı anlaması olur devinme yapar ekseni dolgu inşa postülalarımız yanlıştır. Böyle olunca da bizlerin Yüce Tanrı’ya olur bir irade belirleyip, Yüce Tanrı’yı bu irade ile sınırlayıp davrandırıyor olmamızdır!
Tanrı şunu, şu sebeple; şöyle şöyle yapmıştır diyoruz. Ve Yüce Tanrı’yı sırf bu bize göre algılarla; bize göre zanlarla olur postulatlarla, kutsalı anlayıp; içselleştiriyoruz. Elbette bize göre olurlu, inşanın temelidir. Ama inşanın evrensel olur tümeli de değildirler. Biz bunu göz ardı ediyoruz.
Bütün şaşmalarımız ve paradokslarımızda bu postülaların dışında olur diğer her hangi bir postülaları duyunca, biz; şaşkınlaşıyor tepki gösteriyoruz. Saldırgan olup genel ve yaygın postülaların dışındaki postülalarla, Yüce Tanrı fikrini bir türlü hazmedemiyoruz. Eh bu da öznel gelişme ruhunuza uygun ama evrensel gidişe ve sürece uygun değildir. Biz kendi tabumuzu, evrenin tabusu yapamayız.
Sürecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.