- 550 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
KAÇIŞ..
Dostum Yuri, kafasına saplanmış kurşun çekirdeğini işaret parmağıyla çıkarmaya çalışıyordu.Ona, kafatasına saplanmış bir kurşunun parmakla çıkarmanın anlamsız olduğunu söylesem de o bildiğini yapmaya devam ediyordu.
Beni dinlemediğini bildiğimden ağzımı bir daha hiç açmadım.O da hiç konuşmadı benle.Bu kulübede iki suskun insanı oynamaya başlamaktan sıkılsam da buna katlanmak zorundaydım. Başımı tavana çevirdiğimde, baş aşağı beni izleyen o siyah örümcekle göz göze gelmiştik.
Benimle dalga geçer gibi biraz bakındıktan sonra ağlarına tutunarak tekrardan tavan arasına doğru tırmanmaya başlamıştı.Sanırım o an sinirlerimin gergin olduğunu sezmiş olacak ki yıkarı tırmanmaya karar vermişti.
Aksini yapmış olsaydı, Yuri’nin umursamaz tavrının sinirini, onun gövdesini ayaklarımla ezip rahatlamayı deneyecektim.Ama bu olmadı.Kısa bir süre sonra onun neden tavana doğru tırmandığını gerçeğini öğrenmiştim.Dışarıdaki aç yırtıcıların salyasına sinmiş leş kokularının burnuma gelmesiyle,o siyah örümcek gibi tavana gizlenesim gelmişti.
Dışarıdaki hırlama sesleri ve kulübenin etrafındaki adımlarının gazellere bıraktığı hışırtı kulaklarımı tırmalıyordu.Yuri’nin tepkisizliği beni daha da deli ediyordu.Dışarıda bizi kurban olarak bekleyen aç yırtıcıların mide kazıntısı artıkça hırlama sesleri de çoğalıyordu.Sabaha kadar dayanabilirsek eğer buradan çıkmayı başarabilecektik.
Eğreti kapının iyice kapanmış olduğundan ikinci kez emin olmak için kontrol ederken,tahtaların aralığından, bir çift kırmızı gözle karşı karşıya geldiğimde reflekslerim beni bir adım geriye doğru fırlatmıştı.Korkumu artıran asıl şey, karşıdaki yırtıcının salya dolusu keskin parlayan dişleriydi.
Geriye dönüp Yuri’ye yaklaşıp, “Kalk ulan kalk ! Bunları benim başıma açmak zorunda mıydın,lanet herif..” dedikten sonra yanımdaki tahta sandalyenin ayağına vurmam bir olmuştu.Yuri açık gözlerle yine aynı umursamazlıkla az önce tavana çıkan örümceği izliyordu.
Kendime gelmek için derin bir nefes çektiğimde, odadaki taze barut kokusunu da ciğerlerime çekmiştim.Dar kulübenin içinde panik atak korkulu adımlarla turlarken sağlıklı düşünmeye çalışıyordum.
Aklıma ilk mantıklı gelen, dışarıdaki aç yırtıcıların benim için değil de Yuri için gelmiş olmalarıydı.Bunları düşünürken, sol bacağımdaki yaradan sızan birkaç damla kan tahta yüzeyde DNA izlerimi bırakmıştı.
Yuri halen elindeki kırk beş kalibrelik silahın kabzasını sıkı sıkıya tutarken, namlusundan çıkan barutun artık kalan kokusunu solur gibiydi.Beyninden çıkan loplar birbiriyle kararsızlık yaşarken kafatasından sızan kanlar çoktan koyulaşıp pıhtılaşmaya başlamıştı.
Onun saçılan beyni, benim dikkatimi sağ kolumdaki iğne izlerine götürmüştü.Az önce tekme attığım masanın üstündeki sırt çantamı açıp, son kalan üç iğneden birini kendime enjekte ettim.
Kulübenin etrafında dolanan leş yiyici aç yırtıcılar Yuri’nin etinden ve kanından beslenmek için son salyalarını olanca gücüyle salgılarken, bir kaçı dayanılmaz açlık dürtüsüyle tahta kulübeye pençe bile sallamıştı.
Sabahın olmasını beklemek bu ormandaki ağaçları tek tek saymak kadar zordu.Saatin kaç olduğunu öğrenmek için; yerde boylu boyuna uzanmış, birkaç saat önce vahşetin korkusundan kurtulmak adına, kendi isteğiyle intihar etmiş olan dostum Yuri’nin sol kolundaki saatine baktım.
Havanın aydınlanmasına bir saatten az bir zaman olduğunu görmemle birlikte tahta kulübenin çivilerinin iyi çakılmış olması için dua ettim.Çantamı ikinci kez açtığımda; sabah sağ kaldığım taktirde ikinci gideceğim yeri öğrenmek için haritayı çıkarmak olmuştu.Sekiz mil yürüyüp bir gözlem evine ulaşmam gerekecekti.
Dışarıdaki hırıltılı sesler sinirlerimi tahrip etse de Yuri’nin ölü bedeni yaşama hırsımı artırıyordu.Aksi taktirde Yuri’nin elindeki son mermileri dışarıdaki yaratıkların üzerine boşaltıp,kemiğimden etleri ayırmalarını izlemek isteyecektim.Sırf bu kapandan kurtulmak için en kestirme çözümdü.
Ama ben uzun olanını seçmiştim direnmekle.İçimden en çok gözlem evinin ters istikametinde yirmi mil yürüyüp ; kasabadaki kilisenin başrahibi olan dostum Mihalkoviç’den öldürdüğüm insanların günahını çıkartıp,oradan Katerina ile sek votka içtikten sonra sevişip, bir sigara yakıp yorgunca sarılıp uyumak istiyordum.
Bunların hayal olduğunu bildiğimden şafağın sökmesini bekledim gözlem evine gitmek için.Aklıma en kötü gelen ise düşlerini kurduğum kasabadakilerin Yuri gibi ölmüş olabilecekleriydi.Ve korkularımla yüzleşmem bir tahta aralığından bakmamla son bulmuştu.
Yirmi mil öteden buraya kadar sürüklenmiş birkaç ölü beden dışarıdaki aç yırtıcıların dişleriyle bölüşülmeye çalışıyordu.
Bu yüzden yeniden ters istikamete gitme planlarımı kenara bırakıp yeniden haritaya baktım.
Günah çıkarma ve sevişme planlarımı başka kasabalarda kurmaya karar verdim.Katerina ve Mihalkoviç’le buluşmaktan böylece vazgeçmiştim.
Bunları düşünürken yorgun gözlerim,kapaklarını indirerek beni kısa bir uykuya sürüklemişti.Günün ilk ışıkları tahtaların arasından kulübeyi aydınlatırken,kırmızı gözlü, salyalı yaratıklar inlerine çekilmişti.
Yuri’nin elindeki silahı yanıma alıp kulübeden çıktığımda,ağaç diplerinde insan artığı kemikler vardı.Bu yüzden Yuri’nin kemikli halini görmemek için kulübeyi ateşe verdim.Bir kaç mil ilerleyip yüksekten baktığımda Yuri’nin külleri kulübenin tahtalarından çıkan kıvılcımlarla göğe doğru yükseliyordu….
"yabancı isimlerin yazılışını tam bilmiyim işte...daldım yine...ısınmalık yazmalar işte..klavye tabiki yormaya devam beni "
YORUMLAR
DİLEK YILDIZI
duanı eksik etme emi bu oğlundan...
annem benim...
Güzel bir hikaye. Hayal gücü geniş. Emeğine, yüreğine sağlık kardeşim. Saygılarımla...