VAZGEÇEBİLMEK ÜZERİNE
Hayatta yaşadığımız sorunların çoğunu vazgeçemediğimiz için yaşıyoruz. Takıntı yapıyoruz adeta. Aslında vazgeçebilmek zayıflık gibi geliyor ilk anda. Bir korkaklık, yapamama duygusu, acz. Halbuki tam tersi bence. Vazgeçmek için önce cesaret, kendine güven, sağlam karakter olmalı.
Vazgeçebilmek, yaşamımızın her alanında olasılığı olan cesaretle atılacak bir adım. Takıntı ile tutkuyu birbirine karıştırmamak lazım. Hayat dolu tutkuyla sevmek, ancak bunu hastalıklı takıntıya vardırmamak gerek.
İlişkilerimize bakarsak; Birbirini seven iki kişi var diyelim. Birlikte olmaktan çok mutlulular, her dakikalarını beraber geçirmek istiyorlar. Hiç ayrılmayacak gibi hissediyorlar ve her türlü duyguyu paylaşıyorlar. Zaman akıp geçiyor ve bir şeyler eskimeye başlıyor. Zamanla tavsıyor aralarındaki muhabbet.
Kadın veya erkek hangisi olursa, artık eskisi kadar sevgisini göstermiyor. Başka yerlerde vakit geçiriyor. Belli ki aşkı azalmış. Ayrılmak istiyor sevdiğinden. Diğeri de hala deli gibi seviyor. Onu tekrar kendine döndürmek için elinden ne gelirse yapıyor. Vazgeçemiyor. Kimi zaman kavgalar, kimi zaman şantajlar. Zayıflıklar, ağlamalar, yalvarmalar. Çok seviyor olabilir ama sevdiğin insan senden vazgeçmiş işte, yalvarsan ne fayda. Giden tekrar gelirse eskisi gibi olabilecek mi?
Evliliklerde de aynı. Biri eşinden ayrılmak istiyordur. Bir çok sebebi olabilir bunun. Sevgisi bitmiştir, başka birini seviyor da olabilir. Başka bir yaşam istiyordur. İçinde bulunduğu şartlar eskisi kadar sıcak gelmiyordur. Bazı şeyleri kabullenemiyor olabilir. Tahammülü kalmamıştır.
Diğeri ayrılmayı kesinlikle kabul etmiyor. Kabullenemiyor bir türlü. Sinirleniyor, öfkeleniyor, bazen şiddete başvuruyor. Şiddetin olduğu yerde sevgi veya muhabbetin kalmayacağını da düşünmüyor. Aslında terk edilmeyi kabul etmiyor, gururuna dokunuyor. Israrla eşini elinde tutmaya çabalıyor. Vazgeçemiyor. Halbuki bu kadar kırgınlıklardan sonra tekrar birleşmek eskisi gibi olabilecek mi? Bunu düşünemiyor.
İş hayatında dersek; Bir makamı veya görevi vardır o insanın. Bir bürokrat, bir politikacı, vali, müdür, yönetici, başkan ,ve bunun gibi daha bir çok yetkin görevli olabilir. O görevde ya da o koltukta oturmaktan çok mutludur. Elinden gelen her şeyi yapmıştır o kariyeri elde etmek için. Ama artık bir şeyler yolunda gitmemeye başlamıştır. Yani gitme zamanı gelmiştir.
Kendi de biliyordur zaten gitmesi gerektiğinin. Yerini bir başkasına devretme zamanı gelmiştir o veya bu sebepten. Ancak bir türlü kendine yediremez istifa etmeyi, bırakamaz yerini. Neler yapmıştır bu yere gelebilmek için. Yapışır sanki o makama, gitmek istemez. Vazgeçemez. Halbuki kendiliğinden istifa edip bir başka yetkin kişiye devretse işini daha asil görünecektir.
Ya da bir mesleği vardır kişinin, uzun zamandır uğraşıp bir kariyer yapmıştır. Ama öylesine mutsuz olmuştur ki içten içe hep başka yerlerde olmayı hayal eder. Kendi oradadır ama gönlü başka yerlerde gezer. Hobilerini yapmak ister. Çalışırken hep mutsuzdur. İçten içe hep kemirir durur hayal edip yapamadığı şeyler onu. Ama yine de bırakamaz, istifa edip gidemez. Gönlünün istediği yerlere gidip gönlünün istediği şeyleri yapmaya cesareti yoktur. Vazgeçemez.
Hep aynı refleks. Vazgeçememek. Vazgeçmeyi bir mağlubiyet olarak algılamak, kendine güven azlığı, cesaretsizlik, hayallere ket vurmak. Tavsamış ilişkiler, örselenmiş evlilikler, yaşama sevincini bitiren iş hayatları, monotonluğa varan kariyerler.
Vazgeçemediğimiz için mutsuzluğa mahkum olmak yaşam şeklimiz olmamalı. Eğer içinde bulunduğumuz yol bizi mutlu etmiyorsa üstelik yıpratıyorsa körü körüne sebat etmek yerine vazgeçebilmek en güzeli.
Şükran Demirtaş
YORUMLAR
Vazgeçmek! Bu durumda emeğin vefanın sevginin hakkı ihlal edilmiş olmaz mı?
Gelin görün ki bugüne bakıldığında vazgeçmek tercih edilen eylem olmuş, Söylediğiniz gibi ''kabullenememek'' de vardır, doğrudur.Allah doğru kararlar almayı nasip etsin.