Meslektaşa Mektup
Nisan 2007 tarihinde Kahramanmaraş ilimizin bir Kasabasında duyarlı ve idealist bir Öğretmen olarak görev yapan M.G. isimli genç bir bayan öğretmenin okuluna kütüphane edindirmek için yerel bir gazeteye yazdığı yaşadığı zorlukları belirttiği ve aynı zamanda kitap yardımı yapılması ile ilgili yazısını tesadüfen okumam vesilesiyle cevaben yazdığım bir yazıdır.
Bu yazımı ;
Kutsal öğretmenlik mesleğini Anadolu’muzun ücra köşelerinde bütün olumsuz doğa ,çevre ve mesleki koşullara rağmen devam ettirerek daha da anlamlı kılan ve bence her biri olağanüstü insanlar olan genç öğretmenlere ithaf ediyorum…
Paylaşmak istedim…
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
Sevgili Meslektaşım;
…………….sitesinde kitap yardımı ile ilgili ve öğretmenlik mesleğinden bahseden birkaç yazını tesadüfen 12 Nisan 2007 günü okudum. Çok duygulandım. Ayrıca Mersin Üniversitesi mezunu olman beni ayrıca duygulandırdı. Bu nedenle bazı anılarımı seninle paylaşmak istedim. Başta sen diye hitap ederek başladım ve öyle de devam edeceğim, Çünkü benim oğlumda 1982 doğumlu ve şu anda Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü 3. Sınıf Öğrencisidir. Yazıların beni 1979 yılının ekim ayında Hatay ili Altınözü ilçesinin Mayadalı Ortaokulunda stajyer Sosyal Bilgiler öğretmeni olarak mesleğe başladığım günlere götürdü. Daldım gittim.. Sevgili genç kardeşim ve meslektaşım bundan yaklaşık yirmi yedi yıl önce öğretmenliğe başladığımda var olan sıkıntıların, halen devam ede geldiğini bir kez daha görmek bana oldukça acı geldi, beni mutsuz etti. Öğretmenlik mesleğini iki yılı aşkın bir süreyle yaptıktan sonra en son Hatay/Altınözü Lisesi Öğretmeni iken istemeden de olsa bazı nedenlerden dolayı görevden ayrıldım ve başka kamu kurumlarında çeşitli memurluklar yöneticilikler de bulunduktan sonra, halen .......... de yönetici olarak memuriyet görevine devam etmekteyim.
Bir anlamda üç yıla yakın öğretmenlik hayatımda ömrümün sonuna kadar anlatsam belki de bitiremeyeceğim, ayrılmalar, kavuşmalar, hasretler, hayal kırıklıkları, sevinçler,umutsuzluklar, karamsarlıklar, aşık olmalar, yalnızlıklar, hasta olmalar, acı, tatlı anılar yaşadım.
Hiç unutamadığım anılardan birini anlatayım: Mayadalı ortaokuluna hem stajyer öğretmen hem de Müdür Vekili olarak atandığımdan ve Ortaokulun ilk o yıl eğitim öğretime açılması nedeniyle ev, ev dolaşıp Öğrenci kaydetmeye çalışırken bir delikanlının bana yaklaşarak bir şeyler söylemeye çalıştığını gördüm. Yanıma çağırdım bana çekinerek ve fısıltılı bir sesle hocam bende kaydolmak istiyorum ama babam izin vermiyor dedi neden deyince sen evlisin ve yaşın ilerlemiş olmaz diyor dedi. Ben babasını buldum ikna ettim ve delikanlı ortaokul 1. sınıfa kaydoldu. İsmi bile bana çok ilginç gelmişti (Budak ) bunca yıl geçmesine rağmen unutmamışım. Bu öğrencim okula her gün sakal tıraşı olarak gelirdi 17,18 yaşlarındaydı. Ben okul dedim ama öyle senin yatılı gibi binası olan bir okul filan sanma,adı Ortaokuldu ama aslında ortada okul falan yoktu. Derme çatma küçük bir oda büyüklüğünde bir kulübe, içinde çimento ve kireç torbaları istif edilen bir nevi ambardı. Ben, köylüler ve çok yardımını ve dostluğunu gördüğüm saygı ve sevgiyle andığım Malatya/Arapkir’ li İdealist öğretmen İlkokul Müdürü Vecdi hoca ile birlikte dışarıya taşımış ve boşaltmıştık. Sonra traktörle çevre köylerin ilkokullarından demirbaştan düşmüş kırık okul sıralarını Okulun Türkçe Öğretmeni ve köyden bir iki gençle taşıyıp 18 öğrenciyle eğitime başlamıştım.
Ha unutmadan söylemeliyim Okulun bir kapısı ve bir tek penceresi vardı ve pencerenin camı yoktu. Yağmur ve soğuktan korunmak için pencereye naylon çekilmişti. Okulun ilk bayrağını sobasını kömürünü odununu kendi maaşımla almıştım. Bir kısmı içinde her öğrenci evinden odun getirecek demiştim…
Hayatımda ilk defa orada ata binmiş ve ilk defa traktör sürmüştüm. Bazen ne işim var burada diyordum çünkü Memleketim olan Van’da Murat 124 otomobil, müzisyen arkadaşlar ve gurubumuz vardı. Her gün ye iç eğlen keyfine bak. Harçlığımızı da düğünlerde gazinolarda gurubumuzla müzik yaparak çıkarıyorduk, ekmek elden su gölden misali rahat bir yaşamım varken ne diye çıkıp buralara geldim diye hayıflanıyordum. Atatürk ilke ve devrimlerine inanan İdealist genç bir öğretmen olarak mücadele etmeye kararlıydım ancak zaman, zaman yukarıda dediğim gibi karamsarlıklara kapılıyordum. Belki de eğitimini almış olduğum asıl mesleğim olan öğretmenlikten ayrılmamın altında yatan nedenlerden biri de işe başlarken karşılaştığım bu olumsuzluklar ve büyük hayal kırıklığı idi. İşte o karamsar anlardan birinde yazmış olduğum Bizim Okul adlı bir şiir denemesini de ekte yolluyorum. Okuluna göndereceğim kitapların öğrencilerinize faydalı olacağını umut eder, mesleğinde başarılar diler gözlerinden öperim. Mersine geldiğinde ………gelir, Hocam Ben M.G. öğretmenim, bir çayınızı içmeye geldim dersen beni son derece mutlu edersin.
Sohbetimizi Yüce Atatürk’ün en sevdiği şairlerden olan Tevfik Fikret’in dizeleriyle noktalıyorum.
Kimseden fayda ummam, dilenmem kol kanat,
Kendi boşluk ve gök kubbemde uçar giderim.
Eğilmek, esaret zincirinden ağırdır boynuma,
Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim.
Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetişmesi ve yetiştirmeniz temennisiyle gözlerinizden öperim…
Yurt içi kargo ile kitapları okulunuzun adresine gönderdim….
Not: Yazıda bahsettiğim BİZİM OKUL şiiri sayfamda yer almaktadır.
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
YORUMLAR
Ha unutmadan söylemeliyim Okulun bir kapısı ve bir tek penceresi vardı ve pencerenin camı yoktu. Yağmur ve soğuktan korunmak için pencereye naylon çekilmişti. Okulun ilk bayrağını sobasını kömürünü odununu kendi maaşımla almıştım. Bir kısmı içinde her öğrenci evinden odun getirecek demiştim…
Zor koşulların İdailst öğretmenlerinin yeni nesil öğretmanlere örnek olması dileği ile ..
Kimseden fayda ummam, dilenmem kol kanat,
Kendi boşluk ve gök kubbemde uçar giderim.
Eğilmek, esaret zincirinden ağırdır boynuma,
Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim.
Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür şairim e saygılar gönderiyorum....Mersin Milli eğitim müdürlüğünden selamamlarımla..
Yazınızı içim burkularak okudum.
Bahsetmiştim ya size okumak en büyük keyfimdi diye,
Ortaokulda okurken bir çok hikaye kitabı almıştım, hemen
hemen babamın verdiği bütün harçlıkları kitaplara yatırıyordum. (Bu meyanda sabahçı olduğumdan okula aç gelmek ve arkadaşlarım mis gibi susam kokan gevrek simitleri yerken yutkunmak ta cabası.) Kitaplarım öyle çok birikti ki nasıl olsa hepsini ezberledim ne yapmam gerek diye düşünürken birden beynimde bir şimşek çaktı. Neden kendi köyümdeki okula göndermiyordum. Oradaki çocuklar faydalansınlardı. Tertemizde kullanmıştım. Kitaplarımı karalamayı hiçmi hiç sevmediğim gibi hepsini ciltlerdim.
Bütün kitaplarımı bir koli yapıp köy postasıyla okula yolladım ve unuttum. Bir gün hizmetli gelip okul müdürümün beni istediğini söyledi. Şaşırmış ve korkmuştum. hemen aklıma ne kabahat işledim sorusu geldi. Neredeyse Hizmetli beni sürükleyerek götürmüştü müdür odasına. Beni neredeyse içeriye itti ve kapıyı kapattı üstümden. Ben korkudan yer yarılsa içine gireceğim. Neden sonra müdürün sesiyle irkildim. Otur komutunu vermişti oturdum. Herhangi bir okula kitap gönderip göndermediğimi sordu, bir an düşündükten sonra aklıma geldi kendi köyümüzdeki okula kitap gönderdiğim.
Sonra bana bir zarf uzattı, zarf açılmıştı.
Sana teşekkür mektubu gelmiş dedi.
Yerinden kalktı, ben eyvah dedim şimdi beni pataklayacak,
sana mı kaldı devletin okuluna kitap göndermek diye.
Zaten oturduğum sandalyede kaybolmak üzereyim. İki elini omuzlarıma koyup bana doğru eğildi.
Aferin Kızım; yaptığın çok güzel bir davranıştı, umarım bu asil yüreğin hiç bozulmaz dedi.
Sanki bana o an dünyaları vermişti. Bir anda devleştim sanki, yerimden kalkıp elini öptüm müdürümün ve odadan kanat takmışçasına uçarak çıktım.
Kuytu bir köşe bulup mektubu okumaya başladım, üç beş satırla sınırlı bir mektuptu ama hayatıma yön veren ve yine ömrümce alabileceğim en büyük armağandı bu mektup.
Saygılarımla hocam, paylaşmak istedim iz bırakmıştı bende.
Hocam şiirlerinizdeki uslup eğitimli olduğunuzu belli ediyor şiir yazmasını bilmiyorum edebi bilgim yok gibi şiir yazmasını beceremem ben derimki şiir yazmam için ince ruhlu olmam lazım hocam ben tam 20 sene cinayet polisliği yaptım benim ruhumda incelik kalmadı aranızda birşeyler karalayıp tutunmaya çalışıyorum.Eğer dersenizki burayı bozuyorsunuz inanın hiç kırılmam ve yazmam sadece okumakla yetinirim. Zaten ilk amacım sadece okumaktı daha sonra yazma çesareti kösterdim hemen bırakırım. Saygılar sunarım
Önce adını andığınız yüce Atatürk'e selam olsun.
-Ne yazık ki okullarımız eğitim sistemimiz metropol İllerde sınırlı sayıda o da özel kolejlerle rekabet şansını yakalayabilmiş denemeyecek kadar az.Tabii ki devlet elini Eğ-Öğ den çekeli yıllar oldu.Fetullah'ın Okulları/dershaneleri Milli eğ-öğ.mi sildi süpürdü.Aslında tüm kurumlarda olduğu gibi Eğitim kurumlarını da gözden çıkarmış bir meclis tablosu var.Diyanetin Yıllık ödeneği/ME den fazla...
-90 bin Camiii / 65 bin okul buna temel eğ-lise-anadl-mesl ls. vs dahil.Ne yazık ki Ülkenin eğt kaderi dün neyse bu gün o..
konu okuru helede benim gibi araştırmacıyı çeker.Yazı hastasıyım yazıdan kopmam.Kısa süreli öğretmenliğnize dair aslında yazın.Kaleminize sağlık dost.
saygıdeğer hocam
bende bi eğitimci çocuğu olrak sizin yaşadığınız sıkıntıların bir kısmını babamla yaşadık.bir doğu anadolu çocuğuyum .ama batıda büyüdüm ayrı konu .babamın yaşadıkları gözümün önüne geldi bir an flim şeridi gibi.batıdada çok zor koşullar vardı içinde geçirdi meslek yaşamı içinde babacığım canım o benim bitanem( yıl 60 dı.)yazınızdan çok etkilendim .adeta ders vericiyidi gençliğe.şimdi gençlık ne yazıkki biraz sabırsız ve tabiri caizse şımarık hocamm ,hemen herşey olsun istiyorlar.benim gözümde herzaman kutsaldır öğretmenlikHER ZAMAN DİYORUM KEŞKE ÖĞRETMEN OLABİLSEYDİM .ÖZELLİKLEDE EDEBİYAT ÖĞRETMENİ.size bundan sonraki yaşamınızda sağlık,başarı ve mutluluklar diler her daim sizinle olsun ,ellerinizden öpüyorum efendim saygımlaaa...bana eğitim veren öğretmenlerimede buradan ayrı selam ve sevgilerimi yüreğimden gönderiyorum( her biriniz ayrı değersiniz hocam)iyiki varsınız.sizin hakkınız asla ödenmez.PAYLAŞIMINIZ İÇİN ALLAH RAZI OLSUN .GERÇEKTEN GENÇLİĞE ÖRNEK Bİ YAZI.devamı dileğimdir
mavikatre tarafından 9/18/2008 3:33:15 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bu yazımı ;
Kutsal öğretmenlik mesleğini Anadolu’muzun ücra köşelerinde bütün olumsuz doğa ,çevre ve mesleki koşullara rağmen devam ettirerek daha da anlamlı kılan ve bence her biri olağanüstü insanlar olan genç öğretmenlere ithaf ediyorum…
------------------------------------------------------------
Yazınızı çok geç okudum. fakat herzaman için geçerliliğini yitirmiyecek bir konuyu okurken çok etkilendim. duyarlı ve samimi kaleminizde dökülen ders niteliğindeki anılarınız ve zoru seçerek katlandığınız zorluklar ...
malesef en çok desteklenmesi gereken öğretmenliğin bu şartlarda devam ettirlmesi devletin politikası anlaşılır gibi değil. sizin anlatığınız yıllar önceki anılarınız inanaın hala doğuda yaşanmakta ne yazık ki:(((
verdiğiniz destekten dolayı genç arkadaşa sizi kutluyor saygılarımı sunuyorum...
Sevgili dostum
Ağabeyim Zoguldak ilinin balçıklı nahiyesinde görev yaptı
10 yıl mecburi hizmeti olmadığı halde. Devlet yatılısında okuyanlar torpille kendi köylerinde hâlâ
ağabeyimin kızı yılan zehirlemesinden öldü
yılan salıncaktan aşağıya süzülüyor süt kokusuna
yengemin canı zor kurtuluyor
istanbulda ağabetim 47 yaşında hayatını kaybetti
şiiri çok severdi
pazarda sebze de satardı pahalı yaşam şartları için
ve şöyle kalmış dizeleri aklımda
sattırdılar bana pırasayı
çiğnettiler anayasayı
sevgilerimle can dostum
yazın içime işledi bir kaç laf ettim
sevgimle
Sn. Erdoğan Babur;
Meslektaşa Mektubuma yazdığınız yorum için teşekkürler.
Dediğiniz gibi aradan uzun yıllar geçmesine rağmen halen Benim öğretmenlik yaptığım koşullardan daha zor koşullarda ve yurdumuzun en ücra köşelerinde görev yapan idealist genç öğretmenler var. Onlar toplumun görünmeyen gerçek kahramanlarıdırlar.
Her şeyin gönlünüzce olması dileği ile tekrar teşekkür ederim.
Çok güzel bir yazı. Kaç kişinin okuduğu malum. Çok etkilenmişsiniz. Bende çok etkilendim. Ne kadar çok okul var bu halde kimseler bilmiyor. yıl 1923 şartlar çok kötüydü eğitim haraptı. Yıl 2007. Hala pek bir şey değişmemiş. Eğitim hiç bir zaman bu ülkede önplana çıkmadı. Kimbilir bir gün yıl 3007 olur ve belki de hala böyle olur. Dilerim böyle olmaz. Duyarlı yüreğinize sağlık. Saygı ve selamlar...