- 1307 Okunma
- 12 Yorum
- 0 Beğeni
İŞTE GELDİM GİDİYORUM 24
İŞTE GELDİM GİDİYORUM
Bölüm 24
Ağaç gölgesinde bir masaya oturdular. Çaylar da söylendi. Çok iyi gelmişti sıcak, demli çay. Demli sohbetlerin habercisiydi sanki. Öğrenciler heyecanlıydı. Okulun siyasi çekişmesi artık onlara kalmıştı.
-Sizin devre gibisi zor gelir abi ya. Hep rahat ettirdiniz bizleri. Koşturup durdunuz. Bunu gördük hep. Abi, yakalandığında iki apartman arasından geçmiştin; onu bir anlatsana. Çok konuşuldu o konu.
Gülümsedi delikanlı. Bir de sigara çıkarıp yaktı.
-O garip bir olay. O gece çok uğraştım ve geçtim. Çünkü hayatta kalıp kalmamak idi konu… Sanki bir anda erittim kendimi. Üç gün sonraydı; dokuz arkadaşla gittik aynı yere. En başta ben denedim. Sonra diğer arkadaşlar sırayla denediler. Neler yapmadılar ki geçmek için… Olmuyordu. Ne yapsak olmadı. Hatta bazı arkadaşlar sonradan yine gidip denemişler. O gece nasıl oldu ben de bilemiyorum.
-Bir de kestaneci olayı duymuştuk. O nasıl olmuştu?
-Bak bunu iyi ki sordun. Güzel bir konu bu… Adeta bir ders!
-Dinleyelim o halde…
-Çok gece olduğu gibi, yine gece yatakhanede yoktum. Dernekte biri kalırdı hep. Evi yoktu. Nereden gelmişti, kimdi? Bunları da sormayı hiç akıl edememiştik. Bizim için önemli olan; iyi bir insan oluşu, yardıma ihtiyacı oluşuydu. Geceleri sandalyeleri birleştirir, üzerinde yatardı. Kendimize ne almışsak, mutlaka ona da alırdık. Amacımız yardımlaşmaydı. Bir gece, arkadaşlarla epeyce geç vakte kadar gezdik ve gece iki civarı derneğe gidip bir çay demleyelim diye düşündük. İkinci kattaydı dernek. Merdivenden bir kat çıkılıyordu ve aradaki hol karanlıktı. Önce aşağıdaki kestaneciden biraz pişmiş kestane aldık. Hep orda olurdu kestaneci. Kışın kestane, yazın mısır satardı. Gündüzleri değil, geceleri sabaha kadar satış yapardı. Aklımıza birden muziplik geldi. İçerdeki o arkadaşı korkutalım dedik. Üç kişiydik. Bağırarak ve sesimizi değişerek, sertçe konuşmaya başladık:
-“Sen! Dinamitleri kapıya koy! Çabuk! Sen de kapıyı tara. Aşağıdayım. Sizi bekliyorum!”
-“Merak etme. Şimdi fitili ateşliyorum!”
-Biz bunları konuşurken, içerdeki arkadaşın sesi geldi. “Siz gırgır geçin bakalım. Gelin şu hali görün!” dedi. İçeri girdik ki ne görelim? Sandalyeler parçalanmış, arkadaş dayak yemiş, evrak yırtılmış… Kestaneyi içeri bıraktık, hemen karakola haber vermek için aşağı indik. Karakol yüz metre kadar ilerdeydi. Bu kadar yakın mesafe olmasına rağmen baskına gelmek akıl işi değildi. Tahta sandalyelerin parçalanışı sırasındaki gürültünün duyulmayışı garipti. Karakola girdik, gerekli şikâyeti yaptık. Tahminlerimizi sordular; anlatıyorduk. Tam o an kestaneci geldi. Oradaki sivil polislere döndü; “Baskına gelenlerin görüntülendiği mikrofilmler burada” dedi ve gitti. Bir daha da hiç kimse o kestaneciyi görmedi.
-Yani resmi birisiymiş ha?
-Evet! O bakımdan dikkatli olun. Birileri her an içinize birini sokabilir. En güvendiğiniz kişi aslında karşı taraftandır ya da polistir.
-Bu çok zor bir şey ama…
-Kolay değil tabi. Daha nelerle karşılaşacaksınız…
-Unutamadığın, “keşke yapmasam” dediğin bir şey var mı abi?
-Var! Kız arkadaşımız okulun tiyatrosunda oynuyordu. Hiç sebepsiz yere, ona “Oynama bu tiyatroda” dedik. İlk kez, öylesine bir duyguyla, sebepsiz, belki de kıskançlıkla söylemiş ve söyletmiştim. O da bize diklendi, oynayacağını söyledi. “Elinizden geleni yapın” diye de ekledi. Bu zoruma gitti. Günler geçti ve davetiyeler bastırıldı. Şehrin en önemli salonunda oynayacaklardı.
-Tabi siz çaresizdiniz. Zor da kullanamıyorsunuz.
-Kullanamazdık da… Buna hem gönlümüz razı olmazdı, hem de akrabaları da hep arkadaşımızdı. Tiyatrodan bir gün önceydi. Artık çaresizdik ve tükürdüğümüzü yalamak üzereydik. Aklıma son bir fikir geldi. Babasının yanına gittim. Beni çok severdi. “Amca” dedim, “Biz kızınıza söz dinletemedik. Karşımızdakilerle birlik oldu, onların tiyatrosunda oynuyor.”. Şaşırdı tabi babası. Bana da güvenirdi. “Yarın mı tiyatro?” dedi. “Evet.” dedim.
-Eyvah abi… Ne yapmışsın böyle?
-Okula geldim sonra. Ertesi gün babası ailecek pikniğe götürmüş. Arabayı bozmuş ve tiyatro saatinden çok sonra dönmüşler eve. Tabii tiyatro iptal… Ama arkadaşımız da disiplin kurulunda benim yüzümden.
-Sana bir şey demedi mi?
-Demez olur mu? Karşıdan geliyordu. Ben onun geliş şeklinden kıyamete hazırlandım. En azından bir yumruk yiyecektim. Çünkü yumruğu sıkılı geliyordu. Yanıma gelir gelmez, tüm kasları gergin vaziyette, yumruğunu kaldırdı. “Bununla çeneni dağıtmak için yemin etmiştim. Ama insanlar birbirimize düştüğümüz için sevinmesinler diye o çenen yerinde kalıyor; bunu bil! Şimdi defol karşımdan! Bana bir daha selam verme!” dedi ve gitti.
-Gerçekten küstünüz mü abi?
-Çok değil… On bir aycık küstük…
Güldü herkes. Delikanlı saatine baktı. Ancak giderdi.
-Bana müsaade arkadaşlar. Tekrar geldiğimde görüşürüz.
Teker teker kucaklaştılar ve yola koyuldu. Yaya olarak şehre doğru gitmeye başladı… Beş yüz metre kadar gittikten sonra arkasındaki ayak seslerini merak etti. Dönüp baktı… Birden renkten renge girdi. Elleri titremeye başladı. Kalp atışları hızlandı…
(Yirmi dördüncü bölümün sonu)
YORUMLAR
Turgay Bey, akıcı ve duru anlatımıyla yazınız oldukça sürükleyiciydi ve bir solukta okuttu kendini diyebilirim.... Bazı bölümlerini okuyamasam da, bazılarını okuyup yorum yazamasam da şuna eminim ki bu yazı dizisi ileride devam etmeli ve soluğu iyibir yayınevinde almalıdır diye düşünüyorum.
Ustaca yazılan, en ufak teferruata kadar okuyucuya saygı mefhumunu gözönünde bulunduran titiz çalışmalarınızı her zaman takdir etmişimdir.
En derin sevgim ve saygımla usta kaleminize...
Turgay COŞKUN
Tüm güzel duygulara ben teşekkür ediyorum...
Saygı, sevgi ve selamlarımla...
Turgay COŞKUN
Teşekkürler yoruma...
Saygılar...
Sev_tap
Turgay COŞKUN
Teşekkürler güzel yoruma...
Saygılar...
@DAĞÇİÇEĞİ@
Kestaneci polisti demek..kız arkadaşına yaptığı şaka affedilir gibi değil.. yazık onca hazırlık boşa gitti.. arkadaşlıkları çok güzel hep iyi niyet üzerine kurulu.. ama bakalım gencimizi neler bekliyor..arkasından gelenler kimler.. Merakla bekliyorum Suskun bey... kaleminize sağlık .. çok akıcı ve sıkmadan okunan bir hikaye.. Kutlarım .. Selam ve saygılarımla..
Dilek09 tarafından 10/15/2012 2:13:21 AM zamanında düzenlenmiştir.
Turgay COŞKUN
Kız arkadaşına aslında şaka değil yaptığı.. Çok ciddi. Ama tabii aynı gün pişma olmuş. Bilindik kişiliği ile kendisi bile uygun görmemiş o hareketi...
Teşekkürler, selamlar....
yorum fakiri olduğumu hep söylemişimdir
ama okuduğum takip ettiğim seri bir yazı
ve her bölümü ilgi ile okutuyor kendini
kutluyorum, paylaşıma teşekkür ediyorum
saygı ve hürmetlerimle hocam
Turgay COŞKUN
Umarım olayın kahramanı okurlarımı memnun eder...
Selamlar...
Kestaneciye bak!!!
Yine en heyecanlı yerinde kaldı, devamını merak et dur şimdi, teşekkürler roman gibi dizi yazınıza.
Selam ve saygımla...
Turgay COŞKUN
Şimdi düşündüm de; o zamanlar kestaneciler bile çok tatlıymış... :)
Saygılar...
Turgay COŞKUN
Takibine teşekkür ediyorum...
Selamlar...
Veee delikanlı kızı görür sonunda:))
Bu defa anılarını okuduk kahramanımızın..Neden bilmem,hep çok severim anıları dinlemeyi..Belki geçmişi de iyisiyle,kötüsüyle sevdiğim için...
Kestaneci hikayesi ve kızın tiyatro fiyaskosu... Ehh,delikanlı büyümek için bence yeterli donanıma sahip olmuş zaten:))
E tamam bu defa merak ettik,kızla neler konuşacaklar?:))
sevgimle abicim..
Turgay COŞKUN
Kızla konuşacaklar mı ki? :)
Teşekkürler değerli yoruma kardeşim...
Selamlar...
küsss
Ne çok resim çizdirirdi bana bu sesler...
@DAĞÇİÇEĞİ@
Hergün merakla beklediğim seri yazının güzelliğini artık belirtmeme gerek yok bence. Konusuyla, anlatımıyla gerçekten güzel bir çalışma okutuyor bize Turgay. Olayları öyle anlatıyor ki, öyle açıklıyor ki; sanki o an oradayız gibi geliyor.
Bu bölümde anılar ön plandaydı. Yaşadığı sıkıntılar ve ders alınası anılar...
Bölümün bitimi yine diğerleri gibi merakta bekletecek şekilde...
Tebriklerimi ve sevgilerimi, selamlarımı bırakıyorum....
Turgay COŞKUN
Bölüm bitimi itiraf ederim ki heyecan uyandırıyor. Hatta kızdırıyor okuru...
Tüm güzel sözlerine çok çok teşekkürler ediyorum...
Sevgiler, selamlar...
hımmmm kestaneciye takıldım ben hangi görüşü savunuyorki
neden olayı merkeze bildirmemiş orda gece gündüz kestane satması
yazın mısır sadece seyirci kalsın diyemi tamam kimliğini belli etemesi
gerekiyorda taraf tutmak yakışmıyor hiç
ikinci hikayenize gelince yav kızcağızdan ne istemiş mani olmuş
tiyatro oynamasına yani o zamanlardan bile kadın erkek eşitliği
derdi varmış demek:) vede erkek Fatma kızımız demek yumruklarını
sıkarak gelmiş eğer sallasaydı eyvay ki eyvah delikanlının raconu bozulurdu
lakin kadının fendi erkeği yendi misali güzel ders vermiş
en güzel cezası konuşmaması sonrasında bu delikanlının yol boyu giderken peşine takılanların
heyecanı biz okuyanlarıda sarıyor
sonamı yaklaşılıyor gecenin ıssızlığında şimdi neler bekliyor genci
onun kalp atışlarını bilmemde benimde kalbim atıyor burda
ne olacak şimdi eyvah ki eyvah diye
(not.herzamanki lapto sorunumdan ses olarak dinleyemiyorum
hatta şiirlerime yorum yapanlara tşk iletisi gönderemiyorum
gönder tuşum altta kalıyor bilginize)selamlar
Turgay COŞKUN
O yumruğu yese miydi bilmem... Ama yese sanırım raconu düşünmezdi delikanlı :)
Bir sonraki bölümde öğreneceğiz o merak edileni...
Saygı ve selamlarımla...
bu sefer kim acaba arkasında ki!...ustaca bir kesim merakla bekleyeceğiz :) ...arkası yarın inşaallah... saygılarımla
Turgay COŞKUN
Teşekkürler yoruma...
Selamlar...
Yazınızın geçmişte ki zaman aralığında olanları büyük bir keyifle okudum. Yalnız bir anı kızdırdı beni. kız arkadaşına yaptığı haksızlık. Burda bencillik ön plana geçmiş. Oysa gencimizde şu ana kadar öğle bir kişilik hissetmemiştim. Kıskançlık mıydı? Yoksa görüşleri farklı birileriyle olmasını mı hazmedememişti?
Her ikiside vardı bence. Ama yaptığı haksızlıktı.
Yüreğinize, emeğinize sağlık hocam. Saygılarımla...
Turgay COŞKUN
Kız arkadaşıyla olan durum aslında gencin kendisiyle hesaplaştığı konular arasında. Zaten o olayı tasvip etmemiş. Ama bu olay bize güzel bir ders de verebiliyor. Demek ki bazen hırslarımıza yenilip, ağır sonuçları olan hatalar yapabiliyoruz hayatımızda...
Bu olay bir ders aslında...
Görüş farkının önemi yoktu... Tiyatro kendi düşüncesinde de olsa o hatayı yapardı. Çünkü hırs çok uüksek düzeyde vurmuş ruhu.
Teşekkürler, saygılar...