yağmur sildi yağmur çizdi...
Güz zamanı, kapalıydı hava… bozmamak için renk uyumunu, griye çalan yalnızlığımı çıkarmadan çıkmıştım dışarıya… Kalabalık caddeleri es geçip, sapmıştım ara sokaklara… böylece tek tük gelip geçeni olan sokaklarla da uyum sağlamış olmuştum… gökler gürlemişti birden ürkmüştü biraz yalnızlığım. Ne çıkar içimde “az sonra yağmura kavuşacağım” heyecanı ile ilerlemeye devam etmiştim… güzdü ya hani! Manzara malumunuz; kurumuş ağaçlar, düşmüş yapraklar vs… hatırlanacaktı o geçmiş sevgiler ve ayrılıklar illa! Kimler geçmemişti ki aklımdan çocukluğumdan başla da bulunduğum yaşa kadar kimler gelmişti kimler geçip gitmişti öylece…güzdü ya hani üzmüştü işte illa… müziksiz olmazdı şimdi, en hüzünlüsünden başlamıştı hayali plağım çalmaya; “güle güle sana yolun açık olsun…” kötüsü dilime de düşmüştü bu şarkı başlamıştım bile mırıldanmaya… düşüncelere dalmıştım iyice farkındasız bir şekilde yürüyordum öylece… sokaktan sokağa sapmıştım…bir ara kesilmişti mırıldanmalarım düşlere ve hayallere dalmıştım bu seferde; ben bir tablo olsam, hem tablo ben hem resmi tabloya çizecek olan ben… önce yalnızlığımın grisini kırmızıya çalan bir maviye boyasam, sonra hüznümün sarısını biraz turuncuya kaçırsam… arka fon havanın rengini de açsam güneş koysam, güneşe yeşillik yakışır diyerekten çiçekleri renk renk açtırsam… kendime dönsem yine hüzünlenen suratımı gülümsetsem, ee yalnızlığımın rengini değiştirdim ama kuru kuruya da olmaz ki yanıma da ruh eşimi –ki varsa- yerleştirsem derken derken gökler birden yine gürlemişti…aniden yağmur başlamıştı, ürkek yalnızlığımı hatırlatmıştı tekrar bana ve yağdıkça yağmıştı…yağmıştı yağmur silinmişti tablom… üzerimden sanki boyalar akıp gitmişti… ama durum o kadar da umutsuz değildi…tabloda bir gülümsettiğim yüzüm kalmıştı… çünkü yağmur yağmıştı çünkü ben yağmura dokunabiliyordum ve hissedebiliyordum,bırakmıştım her şeyi içimde sevinçle- ki ne zaman yağmurda ıslansam dünyalar benim olur- yürümüştüm, ıslanabildiğim kadar ıslanmıştım… yağmur yağmıştı silinmişti tablom ne çıkar yağmur yağmıştı ve sahici bir sevinç koymuştu içime… yürümüştüm yürüyebildiğim kadar sonra griye çalan yalnızlığımla ayrılıp yağmurdan evime dönmüştüm. Anlamıştım ki her şey mevsiminde zamanında güzelmiş ve özelmiş…
bir tablo silinirmiş yerine yüzlerce tablo çizilirmiş… yeter ki doğru zamanda doğru insanlarla…
( Dilek KARSLIOĞLU )