MAŞUK/6.BÖLÜM
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
‘’Ekonomik ve Parasal Birliğin (EPB) oluşturulması Avrupa Birliği’nin 1960’lı yıllardan beri gerçekleştirmeyi düşündüğü bir projedir. Başlangıcı, EPB’nin Lahey’de toplanan Avrupa Zirvesi tarafından resmi bir amaç haline getirildiği 1969 yılına kadar uzanmaktadır. Hemen ardından, Werner raporu on yıllık bir sürede ekonomik ve parasal birliğin başarılması için bir plan sunmuştur. Ancak, petrol krizi, ekonomik politikalar arasındaki ayrılmalar ve doların zayıflığı nedeniyle, paraların "parasal bir yılanda" bir araya getirilmesi için başlangıçta sarf edilen çabalar sadece Almanya, Danimarka ve Benelüks ülkelerini içine alan bir düzenleme ile sonuçlanabilmiştir.1979 yılında, yeni çabalar; parasal işbirliğinde eşi görülmemiş bir gelişmeyi temsil eden Avrupa Para Sisteminin (APS) yaratılmasıyla birlikte, bu süreci yeniden başlatmıştır. Avrupa Ekonomik ve Parasal Birliği ve EURO Almanya Başbakanı Helmut Schmidt ve Fransa Cumhurbaşkanı Valéry Giscard D’Estaing’in önderlik ettiği APS katılımcı ülkelerin para birimleri arasındaki dalgalanmaları azaltarak Avrupa’da parasal istikrar bölgesi yaratmayı amaçlamaktaydı. Bu kavram ECU’ye kıyasla tanımlanan temel kurlara dayanıyordu ki bu da Üye Ülkelerin para birimlerinin ortalamasını temsil eden yeni bir oluşumdu…’’ diyordu Avrupa Birliğinin nasıl kurulduğunu anlatırken Mr. Space. İlk o zaman fark ettim gündüz de düşler görüldüğünü. Hem de gözlerin açıkken dünya ile bağlantının nasıl kopartılabileceğini. Mr. Space’in sesi gittikçe uzaklaşıyordu kulaklarımdan. Sanki koridorun diğer ucundaki başka bir sınıftan anlatıyordu dersi.
Yemek yediğimiz akşam çenem düşmüştü. Saatlerce konuşmuştuk yine. Kendiliğinden konu konuyu açıyor, sohbet uzadıkça uzuyordu. Bitmesini hiç istemediğimiz halde biraz daha kalkmazsak eve geç kalacağımızın farkındaydık.. Ertesi gün ve daha sonraki günlerde kısa kısa yine görüştük. Sabah beni evden alıyor, okula kadar bana eşlik ediyor sonra ders bitimine yetişiyor yine onunla eve dönüyordum. Annemlere ve hayallerime ihanet ediyor gibi hissediyordum. Ama hayatımda ilk defa âşık olmuştum. Aşk; sizin kontrolünüzde değilmiş. Gelirken hazır mısın diye de sormuyormuş. Hayallerin varmış, amacından saptırıyormuş bakmıyormuş. Bazen kendimi kendime getirmek için kızıyor, yasaklar koyuyordum. Ama onu görünce yine bütün yasakları kalbimin yangınlarında yakıyordum. Baktım kendime engel olamıyorum, hem aşkı yaşamaya hem de derslerime sıkı sıkı sarılmaya gayret ettim. Mümkün olduğunca dersleri asmıyordum. Ama zaman zaman bu gün olduğu gibi kendimi derse vermekte zorlanabiliyordum.
Bir sahilde düşlüyordum bizi… Altından kumları ve gökten daha mavi denizinin olduğu. El ele dolaşıyorduk. Benim üzerimde ince, beyaz şile bezinden bir elbise vardı. Onunsa renkli beach şortu ve beyaz askılı tişörtü. Kumlarda deniz kabukları, denizyıldızları arıyorduk. Kahkahalarla gülüyorduk. Mutluluğumuz yüzümüzden belli oluyordu. Kerem’in hafif kirli sakalı ile onu Amerikan aktörlerine benzetiyordum. Uzun boylu, esmer, tam Türk erkeğinin karakteristik özelliklerini taşıyordu. ‘’Sana kimse benim baktığım gibi bakmasın! Dayanamam!’’ diyor sesinden sezilen kıskançlıkla. ‘’Onların bakması önemli değil!’’ diyorum ‘’Ben onlara aynı gözle bakmadığım sürece!’’ Yüzünden bir hüzün bulutu geçiyor. ‘’Bakma!’’ diyor kesik kesik. ‘’Bakarsan yüreğim kaldırmaz. Ölürüm!’’ Omzuna yaslanıyorum sıkı sıkı koluna sarılırken. Susuyoruz ikimizde. Bu an bitmesin istiyorum. Güneş batıyor denizin üzerinde bir yerlerde. Gökyüzünde bir yangın çıkıyor. ‘’Bak bu bizim yangınımız.’’ diyor gülümseyerek. ‘’Aşkımızdan güneş gökyüzünü ateşe verdi!’’ Gülümsüyorum ve yanağına bir öpücük konduruyorum. Tekrar uzaklardan Mr. Space’in sesi geliyor;
‘’1.Toplulukta en düşük enflasyona sahip (en iyi performans gösteren) üç ülkenin yıllık enflasyon oranları ile ilgili üye ülkenin enflasyon oranı arasındaki fark 1,5 puanı geçmemelidir.
2. Üye ülke devlet borçlarının GSYİH’sına oranı %60’ı geçmemelidir.
3. Üye ülke bütçe açığının GSYİH’sına oranı %3’ü geçmemelidir.
4. Herhangi bir üye ülkede uygulanan uzun vadeli faiz oranları 12 aylık dönem itibariyle, fiyat istikrarı alanında en iyi performans gösteren 3 ülkenin faiz oranını 2 puandan fazla aşamayacaktır.
5. Son 2 yıl itibariyle üye ülke parasının diğer bir üye ülke parası karşısında devalüe edilmiş olmamalıdır. ‘’ ve zil çalıyor.
Arada ne anlattı bilmiyorum. Bir arkadaşın notlarını alacağım demek oluyor bu yine. Son zamanlarda kendi notlarımdan ziyade arkadaşlarınkiyle telafi ediyorum boşlukları. ‘’Bu gidişat iyi değil!’’ diyorum kendime. Azarlıyorum için için kendimi. Ama biliyorum ki birazdan Kerem’i kapıda görünce bütün yelkenlerim açık denizlere doğru yol alacak. Yine de bir çözüm bulmalıyım. Hem hayallerimi öksüz bırakmamak için hem de annemlere ihanet etmemek için. Suzan da bendeki değişikliğin farkında. Anne halleriyle uyarıyor beni. ‘’Seni anlıyorum Devrim. Aşk güzel bir şey. Ama lütfen dikkatli ol sonra pişman olamamak için. Üzüleceğin şeyler yapma. Bir kadın ekonomik gücünü elde tuttuğu sürece etkin ve yetkindir. Önce kendine bunu sağla. Eğer seni gerçekten seviyorsa emin ol yanında olacaktır. Aşk bencildir. Hep yanında olsun ister sevdiğini. Ama hayatındaki diğer şeylerle barışık tutmak gerekir. Eğer öyle yapmazsan geç kalırsın başka şeyleri yaşamaya ya da elde etmeye. Vazgeç demiyorum ama dikkatli ol olur mu bebeğim?’’
Annem aklıma geliyor o an. Yanımda olsaydı o da bana böyle akıl verirdi. ‘’Önce ekonomik özgürlüğün!’’ derdi. Biz bütün kadınlar bunun ayırımındaydık. Eğer ekonomik olarak özgür değilsen; istersen dünyanın en zeki, en okumuş kadını ol fark etmezdi. Babandan, atandan zengin değilsen okuyup meslek sahibi olmalıydın. Demek ki Kanada’da Suzan bile bunu böyle düşünüyordu. Kendi başının ve çocuklarının çaresine bakabilirsen güçlüydün. Ve erkekler sana saygı duyuyordu. Kendime çeki düzen verecektim. Yeniden derslerime konsantre olacak ve Kerem’le buluşmalarımı aza indirecektim. İnternette de öyle saatlerce yazışmayacaktım. Kimbilir; başarırdım belki yeni aldığım kararları uygulamayı… Ve aldığım kararın hemen ardından işte ilk nakavtım; kapıda beni bekliyor Kerem, kocaman gülen yüzüyle…
Sitem ediyorum nazlanarak; ‘’Beni sana çok alıştırıyorsun. Bir gün beni bırakır gidersen kendimi yapayalnız hissedeceğim!’’ diye. ‘’Seni bırakıp asla bir yere gitmem!’’derken iki koluyla sımsıkı sarılıyor bana. Biz Türklerin kötü huylarından biridir; çok sevindiğinizde ya da mutlu olduğunuzda mutluluğunuzun uzun sürmeyeceğine dair inancı. İçimi bir korku kaplıyor; ‘’gerçekten bırakır giderse nasıl baş ederim yokluğuyla!’’ diye. Hüzünlendiğimi görünce gözlerimden öpüyor. ‘’Gözlerimden Öpme!’’ diyorum. ‘’Neden?’’ diye soruyor. ‘’Babaannem gözlerden öpünce ayrılık getirir derdi.’’ Diyorum ayrılmışım gibi titrerken. ‘’Nerden çıkardın bugün bu ayrılık laflarını?’’ diyor. ‘’Bilmiyorum ama içimde bir sıkıntı kol geziyor. Seninle olunca dersleri unutuyorum, annemlere ihanet sayıyorum ondan mı yoksa okul bitip İstanbul’a dönünce ne olur bilmediğimden mi? Ama içimi burkan bir şeyler var.’’ diyorum. ‘’Üzülme!’’ diyor. ‘’İstanbul’a dönünce evleneceğiz ve bir daha hiç ayrılmayacağız.’’ ‘’İyi de diyorum henüz evlenme teklif etmedin ki?’’ diye muzipliğe vuruyorum işi. ‘’Şimdi ettim ya işte!’’ diyor gülen ama ciddi yüzüyle. Haliyle itiraz ediyorum; ‘’Böyle evlenme teklifi olmaz ki!’’diye. ‘’Sen evlenmemize karar vermişsin bana sormuyorsun ki?’’ diye inat ediyorum. ‘’Yoksa senin başka planların mı var?’’ diye cevap veriyor soruyla.
Demek ki okul bitince evleniyoruz diyorum içimden. Bunu düşünmüş müydüm diye kendimi yokluyorum. Evet, ben de bunu istiyorum bütün genç kızlar gibi. İnsan sevdiğiyle evlenmeyecek de kimle evlenecek? Sonuçta çalışmak ve iyi bir kariyer sahibi olmayı elbette istiyorum. Ama evlilik buna engel olmazdı herhalde. O gür erkek sesiyle kendime getiriyor düşüncelerimden çekip alırken;‘’Yoksa istemiyor musun?’’ diyor alacağı cevaptan korkarak. ‘’Elbette istiyorum! Senden ayrılmak fikri öldürüyor beni!’’ Okulun merdivenlerinde kollarımız birbirimizin beline sarılı bir süre bekliyoruz öylece. Sonra beni eve bırakmak üzere eve yollanıyoruz. Onu uğurladıktan sonra dakikalarca arkasından bakıyorum. Hüzünlü durgunluğumu görünce Suzan merak ediyor beni. ‘’ Evlenme teklif etti bana!’’ diyorum. Bunda üzülecek bir şey görmeyen Suzan şaşkınlığıma veriyor. Ama benim içimdeki korkunun sebebini biliyorum ben... Ne benim ailem yanaşır böyle bir evliliğe ne de onun ailesi. Bizler ekonomik anlamda birbirimize uygun değiliz. Onun ailesi beni servet avcısı görecek, benim ailem ise davul bile dengi dengine kızım seni ezerler yok ederler diye karşı çıkacak. Belki de ailelerimiz haklıdır bu konuda davul bile dengi dengine; ama aşkta haklılık sökmüyor, yürek var işin içinde. İşte bu yüzden onu eninde sonunda kaybedeceğimi biliyorum ve içim kavruluyor.
YORUMLAR
İlk kez okuyorum sizi güne gelmesi sebeb oldu ilk girişteki konu açmadı yani para ilgi alanımın dışında bir insanım ama çok geçmeden beni saran konuya geldik burada çok ciddi düşünen ve takdirle karşıladığım şudur bir kadın ne olursa olsun önce kendi ayakları üzerinde durmasını bilmeli bunu sağlamadan aşk meşk boş işler evet bunu ben söylüyorum iki kızım var üniversitede şükürler olsun bunu zeynep e iyi empoze etmişim gönlüm rahat saldım yakasını:)) Selin henüz farkında değil ama bilinci var onu işliyorum bu dönemler ben bu konuda yaralıyım hem de hiç iyileşmesi mümkün olmayan bir yaralı...evet dengini bulma konusuna gelirsek ben bu konuda doğanın bunu dengelediğini düşünüyorum yani zamanı gelinec biter merak etmeyin derim her ne kadar bir yazı da olsa emin olun böyle oluyor sonlar doğal olana tabi oluyorsunuz sonunda aşk filan sökmüyor aşk dediğin sevgi ile yüreğinde taşınan bir ağır yük misali ....Sonunda mutlu bir son oluyor ama bir başka aşkla:))) aslında bu ekonomi konularının arasına sıkışan ne güzel bir hikate anlatım teşekkürler fırsat buldukça okuyacağım sizi
gülhans
nene hatun
Beğenerek, keyif ve merakla okuduğum dizi öykünün güne gelmesi çok hoşuma gitti, tebrikler değerli arkadaşım.
Devamını takipteyim, selam ve sevgiler.
gülhans
gülhans
leb-i şima
Aşk bacayı sardı, şimdiden ilerde ölüm olduğunu bilmek hüzünlü oluyor.Çok akıcı bir bölümdü yine, merakla devamını bekliyorum, selam ve saygılar değerli yazarım.