- 643 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yarım Yüzlü Adam BÖLÜM 3
Seferden dönen adam çok sevdiği karısının mezarını açtırmış, “İnanmam ben savaştayken öldüğüne” diyerek. Bir korku sarmış adamı, toprak altında onlarca gün geçirmiş kadının halini görünce demiş ki titreyerek;
“O ela gözler, ışığı şereflice parlatan, rengi ile cilalayan büyülü gözler pörsümüş ve anlamını yitirmiş. En ağır küfrü bile bir ninni gibi salan ince dudaklar, kurtların solucanların kapısı olmuş, kifayetsiz kalıyor artık sözler. Kapatın!” demiş, “Bu benim karım değil!”
CEM: İlginç bir hikâye! Bana bir şey mi anlatmak istediniz?
ZEYNEP: Yani güzelliği satmam! Beni onunla alırsanız, yaşlanıp solduğumda gençliğimin diriliğinden, tiksinebilirsiniz günü gelir!
CEM: Bunları düşünmek için erken.
ZEYNEP: Babamın sözü değerlidir. Sizinki de öyle görünüyor. Bir süre görüşelim âhdleri tutmak için tertemiz ve bakalım kader ne diyor?
CEM: Kader dediğimi der! Yaptığımı yapar!
ZEYNEP: Bize uymasını umalım! İyi akşamlar!
NİHAN, ŞEHİR DIŞINDAN DÜĞÜNÜNÜN HAZIRLIKLARI İÇİN DÖNMÜŞTÜR. ABİSİNİN TALİHSİZ KAZASINI İSE YOLCULUĞU SIRASINDA ÖĞRENMİŞTİR
LATİF BEY: Felaket, dram dedikleri böylesine habersiz bir gelecekmiş. Ansızın gelip yürekleri ve beyni paramparça eden bir şey!
BERİL HANIM: Nereden bileyim ben hep alışık olduğum hayatın yanacağı günü. Oysa bolca sevgi, mutluluk, biraz tasa, bazen kavga… Bu olanlar da nedir? Aklımın hesabında yoktu! Şimdi de başka bir felaket, Nihan döndü gecenin bu vakti. Haberi saklamak ne kadar hayâsızca olsa da, haberi vermek de bir o kadar acımasızca. Onun düşlerine göre değil artık çok sevdiği abisinin hali.
HALA: Aman ben kaybolayım efendim, artık delirtir beni, birleşince çok seven kardeşlerin derdi.
NİHAN KAPIDAN GİRER
NİHAN: Bu telaşlı yüzler... Selamlaşmayı unutan diller… Belli ki düşüncelerinizdeki iyilik eleği sizi yerinize çakmış. Doğru sözleri seçmeye çalışıyor zihniniz. Söyleyin abimin başına geleni.
BERİL: Hoş geldin kızım. Kötülükte başı çekeyim; Abin bir çeşit yara ile döndü evine. Yalnız bu yara benzeşmez o saf aklında bir anda oluşturduğun umutlu hayallerin hiç birine.
NİHAN: Öyleyse göreyim onu! Çekilsin önümden babamın tembihlediği yaver.
MUSTAFA: Acele etme! Alıştırmalısın kendini, tıpkı bir bebeğin, bu yalancı, çileli dünyaya bakmaya bir anda cesaret edemediği gibi!
NİHAN: Mustafa; O zaman bir bebek kadar bile olamadı aklım. Ya anlatın neler oldu, durumu ne? Ya da kapısından girip kendi cevaplarımı alayım. Göreyim kendi gözlerimle!
MUSTAFA: Elçiye zeval olmaz! Bir hizmetli, sahiplerinin derdini de taşımalı. Annenizin dediği gibi, abiniz bir çeşit yara aldı. Sevdiklerini her zaman en tatlı suretlerde düşleyen, kaderin o hoyrat çarkını bir türlü kabullenmeyen biri misiniz? Şefkatiniz sadece bilindik yaradılışa göre mi? Sakın çıldırmasın çok seven, bir bakışın getirdiklerini küçümseyip pamuklarda yataklanmaya alışkın akıl. Elbette, hoş bir yaşam ve tasasızlık…
NİHAN: Lafı dolandırma anlat! Endişem artıyor. Bu aklın hazırlığı değil!
MUSTAFA: Yasemin’e kızmış yine. Ayrılınca kavgalı sevdiğinin yanından almış bütün kötülüklerin anası içki şişesini eline! Dikmiş başına şişeyi tüm o sisli gece. Her dibe vuruşta yeni bir şişe açmış. Hani sarhoşsun ya, bir an koptun gerçekten, yüzünde acılı bir gülümseme, hayat sanki hiç yokmuş gibi davran seni hissiz, hadi vur gamın kederin beline. Önce sokakları birbirine katmış, birkaç serseriye sataşmış, çileli âşık rolü ile sonra kader ya, o şaşkın avarelikte bile aracını buluvermiş gecenin zifiri köründe.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.