- 713 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
Türkiye’yi Dinsel Söylemlerle Yıkma Girişimleri!..
· Afganistan’da soğuk savaş sırasında Rus işgaline uğramasıyla birlikte neler yaşandı. ABD ve diğer batılı Hıristiyan ülkeler Afganistan da hangi grupları destekledi? Şimdi hangi gruba karşı ve ne şekilde savaşıyor!?
· Filistin topraklarında neler oluyor?
· İran’da Humeyni devriminin altında yatan gerçekler nelerdir?
· Irak’ı işgale taşıyan gelişmeleri incelediğimizde, hangi aşamalardan geçtiğini görmekteyiz?
· Pakistan’da aşırı dinci grupların güçlenmesinin perde arkasında neler var?
· Lübnan ve Ürdün’de ki gelişmeleri nasıl yorumlamalıyız?
Bütün bu sorulara cevap yazmak yerine sadece, emperyalist ülkeler Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmak ya da sömürgeleştirmek için neler yapmaktadırlar sorusunu irdeleyeceğiz.
Konuya çok partili hayata geçtiğimiz ya da Türk siyaset yaşamının Menderes ile tanışmasına kadar giderek girmeyeceğim. Sadece 12 Eylül 1980 askeri müdahalesinden başlayarak gözlemlenen değişimlerden bahsedecek ve yorumu siz okurlarıma bırakacağım.
Seksenli yılların başından itibaren insanlar arasında öncelikle selamlaşma şekli farklılaşmaya başladı. Merhaba, adım adım selamunaleykum, iyi günler ise hayırlı günler şeklinde değişime uğradı. Bunları kimse önemsemedi. Zira sağlıklı demokrasilerde eğer kötü niyet yoksa bu tür tercihler hoş karşılanır. Bireysel tercihler olarak görülür.
Tarihi Türk büyükleri arasında mukayese başlatıldı. Sanki mukayese yapılmak zorunluluğu varmış gibi bu tartışmalar topluma mal edildi. Bir tarafta kahraman bir Türk devlet adamı Fatih Sultan Mehmet. Diğer tarafta yine kahraman bir Türk devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk !.
O tartışmaları bilenler anımsayacaklardır; Mustafa Kemal’e karşı Fatih Sultan Mehmet övgüleri gırla gitmekteydi. Oysa, milletlerin tarihe mal olmuş atalarını mukayese ederek tartışmaya dönüştürmesi hem çirkin hem de iyi niyetle bağdaşmayan sinsilikte bir yaklaşımdır.
Şimdilerde yeni bir sinsi faaliyet başlatılmış durumda(!)..
Yine bir tarafta Çanakkale Zaferi ve Sarıkamış’ta karlar altında donarak şehit olan kahraman askerlerimiz, diğer tarafta milli kurtuluş mücadelemiz (Kurtuluş Savaşı) ve uzantısı olan Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması...
Bu tartışma şimdilik tek taraflı olarak sinsice süregelmektedir. Henüz karşı taraf oluşmamıştır. Zira doğal bir karşı taraf henüz yoktur!. Ama oluşturulmak için çirkin çabalar son hızla devam etmektedir.
Son olarak da türban!..
Birileri inancı gereği ve kendi iradesiyle bireysel tercihi olarak gösteriyor. Hemen ardından, demokrasi, özgürlük gibi evrensel değerleri sıralıyor. Karşı taraf ise otomatikman dinsiz konumuna düşürülüyor. Yüzde 98’lik bir oranı Müslüman olan bir toplumda üstelik!..
Eh... Hayırlı olsun. Ne diyelim?.
Bütün bu sıraladığım mukayeseye açarak bölünmeyi sağlayan çabalar içimizden ne tür insanlar tarafından ve niçin yürütülmektedir!?
Böyle bir tartışma topluma ne kazandırır ya da toplumu hangi çıkmazlara götürür!?
Bu hıyanet odakları hangi yabancı unsurlar tarafından yönlendirilmektedir?
Toplum olarak bu sinsi çalışmalara çok dikkat etmemiz gerekir. Zira bunlar Türkiye Cumhuriyeti ile hesaplaşma andı içmiş insanlardan başkaları değildir. Aramızda dolaşan bu ihanet odaklarına karşı toplumu bilinçlendirmek her vatansever Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının asli görevi olmalıdır.
Bütün bu açıklamalardan sonra Türkiye’ye karşı böylesine düşmanca tavır içinde olan güçlerin amaçlarına yönelik birkaç cümle ile kısaca açıklık getirmek istiyorum.
Emperyalizmin hedefleri arasında Türkiye neden ilk sıradadır?
Türkiye; Yukarıda da belirttiğim üzere nüfusunun yüzde 98’lik gibi büyük oranı Müslüman olan çağdaş, demokratik, laik bir hukuk devletidir.
Bu durum kimlerin işine gelmez ya da kimleri rahatsız eder?
Elbette bu durum başta emperyalistler olmaz üzere Türkiye Cumhuriyeti’ni içine sindiremeyen işbirlikçilerin işine gelmez. Zira, bu cumhuriyet emperyalizmi alaşağı ederek kurulmuştur. Adeta bir haçlı seferine dönüşen işgalden milli direniş sonucu kurtularak kurulmuş bir cumhuriyettir. Doğaldır ki başta kurucusu Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti malum kesimlerce hedefte olacaktır.
Hedefte olmasına bir gerekçe de son zamanlarda ortaya çıkmıştır. Emperyalizmin BOP projesi kapsamında belirlediği yeni hedef; Dünyanın tek gücü olma ve de İslamiyet’i tamamen tasfiye etme hedefidir.
Hıristiyan kamuoyu diğer bütün Müslüman ülkelere baktığında gördüğü en belirgin şey, tamamen farklı bir yaşam tarzı olan fakat bulundukları coğrafya itibariyle de enerji kaynaklarının üzerindeki ülkelerdir. Bu durum Hıristiyan toplumunu ileride tertipleyecekleri top yekun savaş için ikna edebilir ama karşılarında kötü bir örnek bulunmaktadır. TÜRKİYE...
Türkiye, diğer Müslüman ülkeler gibi İslamiyet’in doğduğu günkü yaşam tarzının dışında bir tarzı benimsemiş, akılcılığı ilke edinmiş bir sistemle yönetilmektedir.
O halde ne yapılması gerekir? Elbette bu ülkeye tarikatlar, hoca efendiler aracılığıyla aşırı din pompalayarak, onlara göre tipik Müslüman kılığına büründürmek gerekir.
Onlara göre Müslüman nasıl yaşar?
Müslüman yaşam tarzında recm gibi insanlık dışı cezalandırmalar vardır. Kadınlar ikinci sınıf insan muamelesi görür. Kadınları başörtüsüyle başlayarak sırasıyla türban ve arkasından burkanın içine hapsederek toplumsal yaşamın dışına itilir.
Kısacası dostlarım. Mevcut haliyle Türkiye ne güç yetebilecek askeri yapısı ve ne de yaşam tarzı olarak ilkellik içindedir. Bu da İslamiyet’in çağdaş yaşamla bağdaşabilirliğine ilişkin batılılar içi kötü örnek olarak kabul edilmektedir.
Saygılarımla...
YORUMLAR
Sayın Tamer Bey sizin bu yazılarınız deyim yerindeyse tam bir pehlivan tefrikasına döndü.
hep aynı havadan gidiyorsunuz amma gaydanız bozuk.
"Seksenli yılların başından itibaren insanlar arasında öncelikle selamlaşma şekli farklılaşmaya başladı. Merhaba, adım adım selamunaleykum, iyi günler ise hayırlı günler şeklinde değişime uğradı. Bunları kimse önemsemedi. Zira sağlıklı demokrasilerde eğer kötü niyet yoksa bu tür tercihler hoş karşılanır. Bireysel tercihler olarak görülür."
ben size seksenli yılların başına kadar hangi söğüt gölgesinde dinlendiğinizi sorsam absürd bir şey mi demiş olurum diye düşünüyorum.
Söğüt dedim de aklıma Osmanlı geldi. ya bak nereden nereye değil mi.
700 yılı aşkın bir süre sizce bu toprakların çocukları birbirini "günaydın", "tünaydın" diye mi selamladı...))
Alemsiniz.
Bu anakronik yaklaşımınız bana 1924 yılında meclise gelen yüzellilikler kanununda yaşanan tartışmaları hatırlattı.
yüzellilikler listesinde hanedana mensup olmayan kimseler olduğu ve listenin yeniden gözden geçirilmesini isteyen milletvekillerine Tunceli milletvekili söz isteyerek cevap verir./ sizce kaçıncı meclis olabilir /
Ama ne cevap tam meşrebine uygun.
-yüzelli kişinin sürgün edilmesi yetmez hanedana mensup kişilerin mezarlarının dahi açılıp kemiklerinin yurt dışına atılması*
...
...
Cumhuriyeti ilan edip Türkiye Cumhuriyetini kuran anlayışın temsilcileri Ali Şükrü Bey, Haşim Bey, Nuri Bey gibi isimlerin yanısıra otuziki adet din görevlisi de dahil o meclis sizce nasıl selamlaşıyordu Sayın Tamer DURAN.
seksenli yıllara gelinceye kadar yaşananları ve bu rejimin temellerini atan meclisin karakteristik yapısını bu ülkenin tarihsel dokusunu davranış biçimlerini sistematik şekilde unutturmaya yeni davranış biçimleri monte etme çabalarını ibretle seyrediyoruz.
Allah(cc) her yarattığı canlının genlerine yaşam biçimini adeta şifreler. Baykuş yavrusu kartallarla da büyüse yuvasını baykuş gibi kurar.
kısaca; birileri bu ülkenin hafızasını silmek istiyor.
Biz hiç bir şeyi unutmadık, unutmayacağız ve unutturmayacağız.
Malazgirtte o beyaz ata binen adam ne ise, Geliboluda size ölmeyi emrediyorum diyen adam aynıdır. ya istanbul beni ya da ben istanbulu alacağım diyen adam ne ise Türkiye Cumhuriyetini kuran adamlar aynıdır. ve onlar ne ise biz de oyuz.
vesselam.
*T.İş Bankası Gizli Celse Zabıtları./ hangi ciltte olduğu hatırımda değil. bu kitap 80 ihtilalinde yasaklandı ama tıpkı basım tekrar yapıldı. meraklıların bilgisine.
Yine anlamamışsınız. Bu nedenle yazıyı bir kez daha okuyun demiştim.
Aşırı din pompalarken toplumumuzu getirmek istedikleri noktaya işaret ettim.
Biraz yanlı bakışınızdan arınmış olsanız da şu laikler ne diyor diye bir baksanız o zaman anlayacaksınız ama bunu ısrarla yapmıyorsunuz.
ha anladım sayın Duran..
Burada, içimizde, hani kendilerini laik olarak görenlerin, benim laikçi dediklerimin, onların görüşlerini savunanların düşüncelerine ne kadar da benziyor:)Tıpkısının aynısı neredeyse?
Yoksa ülkemizde bu din islam tartışmalarını yapan kesimin akıl babaları batılarda bir yerde mi?
Buradaki islam düşmanları da aynı şeyleri söylüyor tesadüfen demek ki:)
Önce başörtüsü sonra çarşaf peçe sonra burka gelecek diyenler ne hikmetse buralarda da var:)
Yine de en azından sizin böyle düşünmediğinizi, sadecebatılıların özlemleri olduğunu bilmek açısından faydalı oldu bu açıklama..
Tşkler..
Sayın, Başcı;
Yazıyı bir kez daha ve dikkatli okuyun.
"Müslüman yaşam tarzında recm gibi insanlık dışı cezalandırmalar vardır. Kadınlar ikinci sınıf insan muamelesi görür. Kadınları başörtüsüyle başlayarak sırasıyla türban ve arkasından burkanın içine hapsederek toplumsal yaşamın dışına itilir. "
Bu benim değil, batılıların görmek istedikleri İslamiyet. Ilımlı İslam ise İslamiyeti Hıristiyanlaştırma (tasfiye etme) planıdır.
Türkiye de yolsuzluklara adı karışanlar, mağduru oynayıp aslında ekonominin kaymağını yiyenler daima sağ partilerden ve özellikle din simsarlarından çıkmıştır. Buyurun bir inceleyin ve karnını kaşıyanlar kimlermiş bir görün.
Sevgiler.
İyide sevgili tamer Duran madem bu emperyalistler aşırı din pompalıyorlar, niçin o zaman buradaki bazı kuyruğuna basılmış çevreler "Bize ılımlı islam rolü biçtiler, ılımlı islam emperyalizmin oyunudur" diyeduruyorlar diğer yandan?
:)
Aşırı islam mı ılımlı islam mı hedefleri, hangisi?
Bu soruyu sormadık mı kendimize?
Türkiye İrana benzemeye çalışıyor diyerek yaygara yapanlar, bir bakıyorsunuz İranın en büyük düşmanı ABD ile çeşitli askeri siyasi ekonomik işbirliği çalışmalarını da bu sefer İrana karşı işbirliği olarak gündeme getirmeye çalışıyorlar.)
Afganistan İran tespitlerine de katılabildiğimi söyleyemeyeceğim..
Afganistanda ABD rusyaya karşı mücahitleri destekledi..Sonrasında da aynı mücahitlerin temelini oluşturduğu yapı ile kendisi savaşa tutuştu..
Burada ABD de çıkar savaşı yapmış, ama ondfan dahha çok da Afganistandaki mücahitler çıkar savaşı yapmış gibi geliyor bana..
Rusyayı ve komünizmi kovalamak için ABD yi çok akıllıca kullanmışlar, ondan silah para lojistik desteği alarak Kızıl Orduyu kovmuşlar, ama buna mukabil arkasından da ABD ye teslim olmamışlar:)Bir tehditi savuşturduktan sonra, ABDyi de diğer bir tehdit olarak görmüşler...ABD Afganistanda bence hesap edemediği yanlışlıklar yapmıştır kendi adına düşünüldüğünde, Afganlar ise daha akıllıca davranmışlar..
İran da Şah rejiminden Humeyni rejimine dönüşüm ise oldukça ilginç..
Şah da aynı bizim bazı yöneticilerimiz gibi batı yanlısı idi, ama o da kendisine beyaz iranlı denilebilecek bir kesim için çalışıyordu, sadece çevresindeki elit tabaka için kullanıyoırdu ülkenin kaynaklarını..Geniş halk kitleleri monarşinin baskısı altında inim inim inliyordu.İnsanları dinlerinden kopartmaya çalışarak monarşik düzenlerini sürdürebileceklerini sandılar.halkın büyük infialini, isyanını hesaplayamadılar.Zulüm ve baskılar o yüzden kanlı bir devrime dönüştü..
Ancak kimse irandaki devrimin bir halk devrimi olmadığını söyleyemez..
Bütün kesimleri bir araya getiren, zulüm karşıtı geniş bir cephe oluşumu vardı, gösterilerde milyonlarca insan sokaklara dökülüyordu.Tepeden inmeci, yukarılardan empoze edilen bir devrim değildi irandaki.
Şahın monarşik rejiminin halka yaşattığı zulüm ve işkencelerin şiddetine bağlı olarak, devrim sonrası halkın aşırı tepkisi de o şiddette ters yönde oldu bu sefer.Bütün şah ve batı yanlıları şiddet maruz kaldılar...
Ülkemiz için ciddi örnekler çıkarabileceğimiz bir süreç yaşandı İranda..
Halkın büyük bir kısmını, göbeğini kaşıyan, bidon kafalı, oylarınbı satan diyerek aşağılayan beyaz azınlık bir kesim bizde de türedi yıllar içerisinde...halkın inanç değerlerine hayasızca saldırılara hergün yenileri eklendi...Din ve vicdan özgürlüklerinin önüne olmadık engeller,yasaklar, kısıtlamalar çıkarıldı.En masum taleplere dahi şiddetle mukabele edildi.başını örten kızlar üniversite kapılarında sürüklendi, okullardan atıldı...
Bütün bu gelişmeler son derece yanlış ve sakıncalı gelişmeler oysa..
Aşırı baskı ve zulüm geniş halk kitlelerinin içerisinde tamiri mümkün olmaya yaralar açabilir.Hoşgörü ile, anlayış ile karşılıklı sevgi ve saygı ile geniş hgalk kitlelerine devletin sıcak müşfik yüzünü göstermemiz gerekir..
laiklik anlayışını ise Hristiyan ülkelerin Hristiyan halkı için uyguladığı şekli birebir kopyalayarak değil, müslüman halka adapte edilmiş haliyle uygulayacak şekilde geliştirmeliyiz..
"Müslüman yaşam tarzında recm gibi insanlık dışı cezalandırmalar vardır. Kadınlar ikinci sınıf insan muamelesi görür. Kadınları başörtüsüyle başlayarak sırasıyla türban ve arkasından burkanın içine hapsederek toplumsal yaşamın dışına itilir. "
şeklindeki düşüncelerin müslümanlığa ağır hakaretler içerdiğini, maksatlı ve kıyaslamasız, yanıltıcı ve kışkırtıcı olduğunu altını çizerek belirtmeliyim..Bu türden kışkırtmaların halk ve ülke menfaatine olmadığını belirtmeliyim...
Müslüman yaşam tarzında recm gibi insanlık dışı cezalandırmalar vardır. Kadınlar ikinci sınıf insan muamelesi görür. Kadınları başörtüsüyle başlayarak sırasıyla türban ve arkasından burkanın içine hapsederek toplumsal yaşamın dışına itilir.
Yazınızın bu kısmı dikkatimi çekti. müslümanlığı batılının nasıl gördüğü önemli değil şu aşamada. Ama siz böyle görüyorsanız biraz araştırın derim. Yazınız bütünüyle çok hoş, okutan ve anlatan bir yazı olmuş...
ama yazdıklarınıza katıldığımı söyleyemem.
İslamın modern , laik türkiye ile bağdaşacağına inanıyorum
çünkü islam hoş görü ve eşitlik dinidir. laiklik, demokrasi, cumhuriyet mücadelesi yaparken dinimizede haksızlık etmeyelim. milletleri düzenleyen hermilletin kendi din ve görgü kurallarıdır hukuk kurallarıda o çerçevede ele alınır.
art niyetli şerietçılar yada Türkiyeyi irana çevirmek isteyen batılılar olabilir, eğer bunun farkındaysak tehlike yok demektir. benim kim olduğuma gelince ben laikliği cumhuriyeti seven demokrasiye inanan atatürkçü ve dindar türküm. türkiyede benim gibide pek çok insan var.
kimileri dindarlara öcü gibi bakar, kimileri laik demokratlara
peki hem dindar hem laik olamazmı?
Rumii tarafından 2/25/2008 8:14:27 AM zamanında düzenlenmiştir.
Rumii tarafından 2/25/2008 8:15:23 AM zamanında düzenlenmiştir.