- 506 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bir tek bakış eksikti geceyi delecek…
Bir tek bakış eksikti geceyi delecek…
Sadece ruh raks etmek istiyordu karanlığın ardına sinen düşüncelerle, geceydi dilsiz, sisti dağılmak istemeyen, nemdi tene yapışan terlere karışarak, en koyusu hasretti huzura, sevdanın yelpazesi ile...
Nefesti aslında özlemlerin ardına sığınan istek, bakıştı aslında kendilerine yasaklanmış cümlelerle mırıldanacak, terk edilmiş beldelerin öksüz kuzu ağlamalarıydı çavlanda terk edemedikleri, yalvarmaları sessizliği bozacaktı belki de ama gerçek sevginin merdivenlerinde oyalanmaktı belki de...
Bir tek bakış eksikti geceyi delecek, ardından gecenin sisini dağıtacak, gecenin nemine eyvallah diyecek, bir gerçek vardı aslında sevda ipini koparmış derya yolcusuydu bitmeyesiye düşlerle...
Hayatın dar çerçeveleri bunlar ki bakışın ardına sinen, huzur olurdu çoğu zaman, çoğu zaman da acının kapısı aralanırdı ters duruşta, bir söz bir resimdi aslında sahneye konan ki o da darmadağın etti cümleleri ve de düşünceleri...
Özlemek ne diye sordu kendine, çok özlemek ne demek, herkesten çok her şeyden çok özlemek ne demek diyordu yalvaran seslerle kendi kendine, o an döküldü yanaklarını ısıtan ter ve gözyaşı, aslında yalvarmak istemiyordu kendine, hem de kendi kendine ama her şeyi çok özlemişti artık yalvarmak vız geliyordu yüreğine, acı çekme derken... O an, o şarkının tınısına kapıldı her şeyi çok özledim diyerek, yalvarıyordu hayatına, çekme artık bu acıları diye…
Terk edilmiş tüm aşkları düşündü, terk etmenin büyüsüydü hayatını düzleyen, korkularının sonu yoktu, bakışlarının ardına gizlenenlerle, sadece sığınıyordu yüreğine yalvarmaktan öte mülteci olmuştu hayatına…
Karanlıktı yollar, geceydi sisin altında kalan, hasretti beklentisiz olamayan, dar bir bakıştı hayatına, korkusuzdu sevdaya, cesaretti aslında yüreğinde kalan son anlar, kimsesizliğini gömdü yol çizgilerine ve acınası bir bakış attı geri kalan hayatına.
Tüm hayâllerin yıkıldığı, gecenin gizeminde saklı kalmış düşler, hayata uzanan gerçekler, tek başınalığın açmazları ile dağlanan yaşam karelerinin içinde kaybolmuş gibi kalan isteklerle, bir masala tutunmuş, bir sevda…
Nereden nerelere uzuyordu bu çıkmaz düşünceler?
Her şeyin yokluğuna sığınmış tüm isteklerle bir ömre bir ömre yetecek damgasını vurmuş, bir sevdalı benlik…
Başıboş düşüncelerle uçuşan bir geçmişin izleri ile kayıp zamanlarının hüküm sürdüğü yalnızlaşmış bir benlikteki şehirde geçen korkular…
Daha kaç şehir terk edilecek, daha kaç rüyanın peşinde kalacak bu beden?
Ardından baktığım yaşanmışlıkların peşinden koşan düşüncelerin sınırları nerede ve ne zaman çizilecekti…
Nereye kadar ve hangi zamana kadar geriye geriye gidilecekti daha?
Kaç geri çekim karesi yapışacaktı hâlâ gözlerime?
Yoklukların ardında kalan istekler daha kaç zaman tırmalayacaktı beynimi?
Her şeyin kaybolmaya yüz tuttuğu bir anı zincirinin kaç paslı halkası hâlâ kopulmak için zorlayacaktı beynimi?
Kayıp mutluluk düşlerinin hırpaladığı beden daha ne kadar durulacaktı gölet olmuş sularda?
Bir bedel ödemenin kaç halkası olabilecekti, kaç halkadır ki bunlar birbirine bağlanmış?
Ne zaman durulacaktı bu ruh dediğim iç sezgiler? Ne zaman başkaldırıp kendini kendi ruhuna sarmalayacaktı?
Neye veya nelere karşıydı bu direnç, bu bedende hâlâ sevginin peşinden koşma saygınlığı neden, niçin hâlâ duruşunu değiştiremedi bu bağımlılıkla?
Sen sevgili, tüm kaybettiklerimi kendinde toplarken, geçmişin acımasızlığını neden hâlâ atamadın üstünden?
Kayıplık bu kendi kendine kaybolma bu kin ve hırsın içinde masumluğun kaybolduğu tüm anları benliğinde saklarken, duyduğun haz nedir ki seni bu kadar mutlu eden?
Oysa avuçlarımın teri hâlâ kaybolmadı benden, hâlâ sıcaklığını koruma çabaları mıdır ki bu günkü sevginin içinde dolanmalarım?
Kaç yazın sonu bu sıcak terlerin kaybolduğu, kaç kışın karanlığının habercisi bu avuçlarımda uçuşan terler?
Kaybolmuş tüm zamanların içinden peşi sıra bakmalarımın sebebi özlemin unutulamaz gizemleri mi?
Bunca yıllara rağmen hiçbir şey, onca olaylara rağmen değişmiyor, her şey bulanıklığını koruyordu, kısır bir döngü içinde…
Kendi kendine, kendine bir masal yazdıran bu benlik, daha, ne kadar sörf yapacak düşüncelerinde?
O masalın kahramanı olmak çok mu önemliydi ki hâlâ kahramanının boğazına basıp son nefesini içinde hissedemedi?
Kör bir bakış, anlamsız hislerle daha ne kadar direnecekti beyin diplerinde?
Hazmedilmesi zor bir yaşam artığı bunlar ki hâlâ direnmekte ısrarlı…
Kaybolmuş şehirleri, beldeleri, arayışımla dolandım, hepsindeki kayıplıkların başında senli nefesler geliyor… Zorlamasına nefes alışlarıma bir de bunlar ekleniyor ki boğuluyorum…
Ve ardından ben de kayıplıklara karışıyorum, oysa her birinde ayak izlerimiz vardı…
Mustafa yılmaz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.