- 2104 Okunma
- 14 Yorum
- 0 Beğeni
ÖLÜMÜN RENGİ MOR VE PEMBE
Anneme ithafen...
ÖLÜMÜN RENGİ MOR VE PEMBE
Eğer ki bıraksalardı, yanında gidebilirdim.
Arkama dahi bakmadan…
…
Dipsiz bir karanlığın gece artığında, yelin kol gezdiği ağacın yaprakları yüreklere eza edercesine kıpırdıyor. Saatin yelkovanın dahi dinlenmeye çekildiği bu saatlerde, meydandaki toprak kokusuna karışmış gecenin nemli ve tozlu nefesi, az sonra duracakmışçasına soluk alıp veriyor. Nar ağacının kıpırdayan bîçare yaprakları; rüzgârın tokadına dayanamayarak ölgün devinimlerle yere doğru süzüldükçe, kaldığı yerde onu kucaklayan tozlu nefes canlanır gibi oluyor. Toprağa geri dönüş gerçeği, meydandaki yaslı havayla bütünleşince hayatın hiçliği bir paçavra gibi ezilip çiğneniyor.
Göz kapakları az sonra kapanmaya meyilli olan insanlar, bunu fırsat bilip başlarını yana devirerek boyunlarına yaslanıveriyorlar. Kısa süre sonra bu ağırlığı taşıyamayacak olan boyun, acı bir kıvranışla başı savurunca uykulu gözler korkuyla açılıyor. Dudaklardan dökülen belli belirsiz bir duanın mırıltısıyla, baş ezgin bir halde aynı halini alıyor. Saatin yelkovanı ağır aksak ilerledikçe, ılık esen yel şiddetli bir poyrazın avuçlarında eriyip gidiyor. Başlar kollar ile titredikçe, ayaklar bedene doğru çekiliyor. İnsanoğlunun acayip ve gülünç olan korunma içgüdüsü uykuya dahi aman vermiyor.
Bu bekleyiş kimin için?
Şu an her şey saçma.
O, öyle düşünüyor.
…
İçinin çekildiğini hissediyor. Etrafın da olup biten her şey koca bir yalan! Şurada oturan herkesten, o an nefret ettiğini hissediyor. Neden burada sıra halinde olmuş bekliyorlar ki? Sahte geliyor her şey. Ve onları burada istemediğini hissediyor. Avazı çıktığı kadar bağırıyor. Defolup gitmelerini, kendisini ve onu yalnız bırakmalarını söylüyor.
Heyhat!
Hiç kimse umursamıyor kendisini. Hâlen başlarını boyunları taşıyan bu insanlar onu duymuyorlar gibi. Öyleyse burada işleri ne?
…
İlk gördüğünde ellerine sarılmıştı. Avuçlarının içi hala çok sıcaktı. Yanağını yapıştırdı. Yüreğinden akan gözyaşları avucunun içerisine aktı. Çarşafı kaldırıp yanağına dokundu. Gözleri kapalı ağzı hafif aralıktı. Islak dudaklarıyla öptü. Doyamadı. Bir daha öptü. Yeniden doyamadı. Sıkıca bedenine sarıldı. Bağrından bir çığlık koptu. Onu ayırmaya çalışanlardan, o an nefret etti. Silkinip etrafına ürpertici gözlerle baktı. Bir daha hiç kimse, onu ondan ayırmaya çalışmadı. Muhtemelen yanan yüreği fark etmişlerdi.
Öylece uyuyup kaldı. Gözleri açık olarak…
…
Gecenin karanlığında yeşil minarenin ışıkları parlayınca, buğulu bir sesin nağmesi meydanın ortasına hüzünle düşüverdi. Kulağına çarpan hüzün dalgalanıp, boğazının en ücra yerinde gizlice bekleyen bir elin içerisinde yoğrulmaya başladı.
Başını sert tahtanın üzerinden kaldırdı. Yanı başında duran varlığa tekrar dokundu. Elini üzerinde gezdirdi. Meçhul bir bakış ile etrafını süzdü. Her bir baş bir tarafa dağılmıştı. Bunu vesile bilerek, gece boyu yaptığı kaçamağı tekrarladı.
Düğümü çözdükten sonra çarşafın uçlarını iki tarafa doğru açtı. İncitmekten korkarcasına ve hiçbir şeye itina göstermediği kadar… Gözlerine dolan yaşları yazmasının ucuyla aceleyle sildi. Bunu doğruluğu var mıydı? Bilmiyordu? Lakin gözyaşlarını yüzüne damlatmamaya özen gösterdi.
Karanlığın orta yerinde salınan ay kadar güzeldi. Yüzünün çehresini ömrü boyunca hiç böyle görmemişti. Çizgi halinde olan dudaklarında, gizli bir mor tebessüm yerleşmişti. Yanaklarından ağzının etrafına inen çizgiler kaybolmuş, doygunluğun etkisiyle bir bebeğinki kadar şeffaf ve nurani bir renk almıştı. Kapalı olan gözlerinin etrafında ki kirpikler usulcacıktılar. Kaşlarının kıvrımları beyaz çarşafın etrafına serpilmiş, özgürce uzanıyorlardı. Çehresindeki doygunluk ve rehavet duruş olağanüstüydü. Yüzünün çevresini kundaklayan çarşafın içinde parlayan bu çehre, bir bebeğin masumluğu kadar saf ve temizdi. Yanağını yaklaştırdı. Mermer kadar soğuk, lakin o kadar diri. Teninin soğukluğu dudaklarına değdi. Kor olan yüreği alevlendi. Aynı anda bedenine sıkıca sarıldı. Hep böyle kalabilirdi. Kına ve gülsüyü kokusu ciğerlerine doldu. Ömrü boyunca bu kokuyu hissedecekti. Kopamıyordu. Yok, hayır doyamıyordu. Böyle kalsam diye düşündü.
Bir el omzuna dokundu. İrkildi. Kapanan yüzün ardından, boğazından bir haykırış koptu. Ağıt yakarak ağlamaya başladı. Sabah sökmek üzereydi. Bir müddet sonra güneşin sıcacık elleri, ikisinin üzerinde dolaşmaya başladı. Günün ağarması acısını tetikledi. O, capcanlı gözünün önünde yatıyordu. Bu fotoğraf kafasının üzerine şiddetle vurdukça, hayal âleminden gerçeğe dönüş bir uçurumdan aşağıya yuvarlanmaya benziyordu
...
Toprak…
Bu bir dönüştü.
İnkâr edilemez bir geri dönüş.
…
Uzunca bir zamandı. Belki de ona öyle gelmişti. Ayrılmak istemedi. Elleri toprağın üzerinde gezindi. İkindi vaktinin bol güneşli havasında, nefes almakta zorlanıyordu. Bir müddet bomboş gözlerle avuçlarının arasındaki yaş toprağa bakındı durdu. Aklına penceresinin önündeki mor ve pembe menekşeler geldi. Ne kadar çok severdi diye düşündü. Dudağındaki tebessüm dondu kaldı. Ellerini iki yana açıp ona sarıldı. Burnunun ucuna değen toprak, kına ve gül suyu kokuyordu.
Gözlerini yumdu.
Şimdi bir tepenin yamacında kol kolaydılar. Saçlarını esen yele verip aşağıya doğru koşmaya başladılar.
Omzuna değen el umurunda bile değildi.
SEVİLAY DİLBER
YORUMLAR
Ne kadar etkili bir biçimde anlatmışsınız bir canı ebediyete uğurlayışı...Okurken annemi ebediyete uğurlarken yaşadığım süreç geldi aklıma...Düşündüm ,tekrar düşündüm...
Gözlerini yumdu.
Şimdi bir tepenin yamacında kol kolaydılar. Saçlarını esen yele verip aşağıya doğru koşmaya başladılar.
Omzuna değen el umurunda bile değildi.
İşte böyle oluyor ilk başlarda,giden hiç gitmemiş gibi!Avutuyor insan kendini ,kendi yalanlarıyla...Yıllar sonra ise çelişiyor her şey birbiriyle...Alışıyoruz yokluklarına ve beynimiz kandırıyor bir kez daha bizi...Gidenler sanki bu dünyaya hiç gelmemiş gibi...
Sevgilerimle...
sakayik0684 tarafından 10/8/2012 5:46:14 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sevgili yazarım.
Size söz verdiğim üzre yeniden geldim ve çıkmak üzere olduğum için okuyamadığım yazınızı okudum.
Tarifsiz bir hüznün anlatımı yüreğimi burktu. Rabbim rahmetiyle muamele etsin Anneanneciğinize. Sizlere de sabır ihsan eylesin. Ölüm soğuk çehresiyle üşütse de bizleri sevenin sevdiğine kavuşmasıdır ve insan ölümü Şeb-i Aruz (düğün gecesi) gibi gör(ebil)meli Mevlâna misali.
Hüzünlü de olsa yazdıklarınızı okumak her zamanki gibi çok güzeldi. Tebrikler.
Sevgiyle.
SEVİLAY DİLBER
sevgilerimle..
İçimizdeki korkular dilimizin üzerinde kayan kelimeleri , kokuları ve renkleri nasıl da etkiliyor değil mi?
Neden ölümün rengi "mor" olsun ki?
Bence ölümün rengi "beyaz"...Hem de bembeyaz.
Dünyanın rengine bakın bir de?
Ne görüyorsunuz?
Siyah...Naylon renkli dünya.
Ben demiştim iyi yazıyorsun diye ya..Yazdığına mı sevineyim, dediğimde haklı çıktığıma mı?
Her ikisine de en iyisi.
Saygı ile.
SEVİLAY DİLBER
selam ve dua ile..
sevgilerimle..
SEVİLAY DİLBER
selamlarımla..
SEVİLAY DİLBER
sevgilerimle..
Evvela beni kırmayıp bu güzel yazıyı yazdığın için minnetterım...
Sonrası yüreğim Adaş'ımmmmmmmmm...
Sevgimle...
(( Seçil Nimet ))
Sende sakın ha !
Sevgimle Sevilay'ımmmmm...
Adaşımmmm... :)
Haberim yoktu ama sanırım annenizi kaybettiniz. Başınız sa olsun. Allah rahmet eylesim. Çok etkilendim. Sevgiyle...
SEVİLAY DİLBER
sevgilerimle..
Sevdiği cana acı veda ancak bu kadar yürekten anlatılır, Rabbim rahmet eylesin.
Günümün yazısı, selam sevgi ve dua dileklerimle.
SEVİLAY DİLBER
bir allah birde ben bilirim..
can handan..
sevgilerimle..
Gözlerim dolu dolu okudum...
Yarın bir daha okuyacağım..
Seni uzun bir aradan sonra okumak, iyi olduğunu görmem, bu yazıdaki hüznümü azaltan tek şeydi....
İyi ki varsın...
En derin sevgi saygı ve selamlarımla...
SEVİLAY DİLBER
sevgili kalem..
selamlarımla..
Gece gece çıkmadan isim dikkatimi çekti,okudum ..Hatta okumadım yaşadım..Çünkü öyle benzer duygular vardı ki benden...Hepimizin hayatında ölüm var değil mi,bir veya birkaç tane..Asla aklımızdan atamadığımız,saniye saniye beynimize kazıdığımız... Ve yazmak ne büyk nimet,bedava terapi...
Anlatımınız da çok akıcıydı..Ama içim gece gece hakkaten bir hoş oldu..Yeniden yaşadım o anları:((
Saygılar yazar..Anneannenize de Allah rahmet eylesin..
SEVİLAY DİLBER
sayfamda görmekten dolayı ise mutluyum...
hoşgeldiniz..
selamlarımla..
Sana geldiğim yollarda
Mavi vardı boncuk rengi
Nazarına sığındığım
Sana geldiğim yollarda
Mor kırmızı güller vardı
Baş ucuna sağ yanına koyduğum
Sana geldiğim yollarda
Sen vardın içinde kaybolduğum
Şimdi ismini yazan mermer parçasına damlıyor göz yaşlarım
Yoruldum sensiz yaşamaktan artık yoruldum.
Çok güzel bir yazı okudum..Çok anlamlı ..Teşekkür ederim.. Saygılarımı sunarım..
SEVİLAY DİLBER
beğeni ve acıyla okudum..
yüreğinize sağlık..
selamlarımla..