- 387 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
KONAK-1
Tarihin izlerini süpürmek isteyen fırtınalar, pencerelerin kepenkleriyle konağın ana gövdesindeki beyaz boyaların bir kısmını kaldırmış olsa da konak tüm heybetiyle ayakta durmayı başarmıştı.
Zakari arabadan valizlerimi birer ikişer indirirken ben uzaktan uzağa heybetine daldığım konağa bakıyordum.Tüm valizlerimi indiren Zakari’ye teşekkür ederken, bir gün sonra yanına iki adam alıp konaktaki işlerime yardımcı olmasını istemiştim.
Zakari’nin gözlerindeki ışıltının sebebini çok iyi biliyordum.Bir gün sonrada olsa para kazanacağının sevinciydi.Gözlerindeki ışıltı konağın en üst penceresine ilişene kadar sürmüştü.
Bakışlarını yere indirdiğinde mahcubiyetinden kaynaklandığını sanmıştım.Son olarak Zakari bavullarımı kapıya doğru taşıyıp, limanda yeni bir iş bulma umuduyla yola koyulmuştu.
Kapıyı açıp teker teker valizleri geniş salonun ortasına bırakmaya başlamıştım. Kapının dışındaki son valizi yerden almadan birkaç adım atıp, sırtıma çöken yol yorgunluğunu gidermek için kollarımı iki yana açıp esnemiştim.
Geri dönüp yerde duran valizi almak üzereyken gözüm ahşap kapının üzerine çizilmiş ikonlara ilişmişti. Buraya gelirken gemide okuduğum kitapta gördüğüm şekillerin benzeri şekiller olduğunu anlamam zor olmamıştı.
Ama çoğu şimdiye kadar hiç görmediğim sembol ve resimlerden oluşuyordu.Mistik motiflerin etkisinden sıyrılıp son valizimi de salonun orta yerine bırakıp, konağı keşfe çıkmıştım.
Tahminen on altıncı yada on yedinci yüzyıldan kalma eşyalar yıpranmış olsa da halen o tarihin kokusunu bünyesinde koruyordu.
Sahilden gelen rutubetli hava, evin tahta yüzeylerinde saklanarak ,buruk bir küf kokusu oluşturmuştu. Birkaç tahta kurusu çoktan ahşap zeminin bazı yerlerini boşaltmış, bir çok çivi paslanmış olacak ki her adım atışta çıkan gıcırtılı sesler, konakta yankılanmıştı.
Şu an evin mistik kokusuna, ayaklarımın altındaki tahtaların sesi eşlik ediyordu.
Evin güney batıya bakan penceresinden uzaktaki deniz azda olsa görünüyordu.O an bu konağı kuran kabilenin denize yakın olmak için buraya yerleştiğini düşünmüştüm.
Dostum Rikardo’nun hayatım boyunca bana yaptığı tek ve en büyük iyilik; benim burayı satın almamla birlikte yatacağım odayı önceden hazırlatmış olmasıydı.Yatak odasını görmemle birlikte, konağın kalanını gezme işini yarına bırakmıştım.
Beyaz nevresimlerin üzerine sırt üstü uzanmamla birlikte uykuya dalmam bir olmuştu. Ne kadar süre uyuduğumu bilmesem de pencereden dolunayın ışığı sızıyordu.Her taraf alabildiğine sessizliğe ve karanlığa gömülmüştü.
Uzandığım yerden doğrulup ay ışığının geldiği pencereye doğru yürüdüm.Dışarıda birkaç ağaç gölgesinin dışında hiçbir şey yoktu.Burada kalacağım ilk günümde böyle karanlıkta kalacağım aklımın ucuna bile gelmemişti.
Gözüm iyiden iyiye karanlığa alışmıştı.Odanın içindeki eşyaları pusluda olsa seçebiliyordum.Yatağa tekrar gitmeye karar verdiğimde son kez dışarı bakarken ağacın sabit gölgesinden yüzünü seçemediğim ama gölgesinin insan gölgesine ait olduğunu net gördüğüm bir gölge hareket etmişti.
Koşar adım konaktan uzaklaşırken her yaklaştığı ağacın arkasına saklanır gibi duraksayarak koşup, gözden kaybolmuştu. Uzaktan da olsa konağa gelen bu ilk misafiri tanıma şansına sonradan erecektim.Kamila….
Bu bir gün sonra konağa yardım için gelecek olan yerli kadındı.O gün neden geldiğinin gerçek sebebini çok sonra öğrenecektim…
nesir yazmak için ısınma yazları..çok ara verince kelimeleri toplamak cümle kurmak zor oluyor......
YORUMLAR
hımmmm...
merakta bıraktınız biz...
son derece sürükleyici..
sevgilerimle..
DİLEK YILDIZI
Varlığınızla fazlasıyla onur vermişken bana bir de yorumunuzla taçlandırdnız beni.....
İYİ Kİ VARSINIZ SEVGİLİ YAZARIM....
HER ZAMAN VE DAİMA EN DERİN SEVGİ VE SAYGILARIMLASINIZ...
DİLEK YILDIZI
Dediğim gibi boş durmamak adına yazmıştım yaz dersen bir bölüm daha sallarım sorun değil.....
İlgin için tabi ki çok ama çok teşekkür ederim...