çöküş
önce elleri titredi. bir yangın süzüldü parmaklarından, bacakları alev aldı ve yanmak pek de mühim değildi. içinden bölünerek çoğalan dalga dalga bir keder. hıçkırıklarını yutkunmaya çalışsa boğulacak kendi yokluğunda. ancak gözyaşı temizleyebiliyorsa ruhtaki günahları; bu nasıl bir günahtı ki okyanuslar geldi geçti biraz bile grileşmedi.
vicdan. bana yadigarı ve verdiği en büyük şey ailemden kalan. her gün ipe gitmekten, her giyotin altına kendimi sürmekten ve her tren bekleyişinde o raylarda parça parça yitmekten. yoruldum ya. alışamıyorum. yazdıkça eskiyorum, eskidikçe yitiyorum biraz daha ömrümden. inanç yarasından çıktım yokluk yangınına daldım. yapmamalıydım. umut kendini kandırmaksa özünde umudum yok! omuzlarımda ağır bir hayat. içi boş ama ağır. ne bir insan çare olur ne kıytırık bir umut. ben kendi kendimi kaldıramadığım için belki de bu kadar yorgunum.