- 706 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Fantastik Edebiyat-2-
Okuldan okula ve yıldan yıla bazıları değişmekle birlikte bir fikir vermesi açısından Maarif Kolejlerinde modern ismi ile anadolu liselerinde bindokuzyüzyetmişli yıllarda İngilizce derslerinde okutulan bazı kitapları rüyalarıma giren küresel adam anlatmaya başladı:
Lady Windermere’s Fan - Oscar Wilde
Macbeth - Shakespeare (1960)
Julius Ceaser - Shakespeare (1961)
Arsenic and Old Lace - Joseph Kesselring (1971–1972)
A Woman of No Importance - Oscar Wilde (1971–1972)
Inherit the Wind (Rüzgârın Mirası) -Jerome Lawrence ve Robert E. Lee (1972–1973)
Death of a Salesman (Satıcının Ölümü) - Arthur Miller (1973–1974)
Our Town - Thornton Wilder
The Matchmaker (Çöpçatan) - Thornton Wilder (1971–1972)
The Glass Menagerie (Sırça Kümes) - Tennessee Williams (1973–1974)
A Tale of Two Cities (İki Şehrin Hikâyesi) - Charles Dickens (1959–1960)
Grapes of Wrath (Gazap Üzümleri) - John Steinbeck (1962)
The Lives of Twelve Ceasers - 1961
Animal Farm (Hayvan Çiftliği) - George Orwell (1970–1971)
Lord of the Flies (Sineklerin Tanrısı) - William Golding (1972–1973)
Brave New World (Cesur Yeni Dünya) - Aldous Huxley
The Catcher in the Rye (Çavdar Tarlasında Çocuklar) - J. D. Salinger
To Kill a Mockingbird (Bülbülü Öldürmek) - Harper Lee (1973–1974)
Bu kitapların nasıl seçildiği, neden tercih edildikleri ayrı bir araştırma konusu olmakla birlikte yelpazenin farklı uçlarından kitapların aynı sıralarda okutulmuş olması eğitimcilerin kişisel tercihlerin ön planda olabileceğini akla getirmektedir. Örneğin bunlardan Animal Farm Stalinizm’i hicveden politik bir fablken, ’Inherit The Wind’ "Maymun Davası" üzerinden bir McCarthy eleştirisiydi. Bir yandan da Tennessee Williams ve Oscar Wilde gibi yazarların cinsel metaforlarla (mecaz) yüklü eserleri okutuluyor, enine boyuna tartışılıyor ve sınavları yapılıyordu. Tuhaf olan bunların orta üç, lise bir vb. düzeyinde verilmesiydi.Anadolu lisesi bu kitapları sözlüksüz okumamı sağlayacaktı ama rüyamdaki adam ise okuduğum kitapları yaşamamı...
002 numaralı otobüse binmek istermisin?"diye sordu ilginç adam,boyu en az üç adam boyundaydı,elinde kalın bir kitap vardı,her yeri beyaz noktalardan oluşan bir devi andırıyordunoktalar kimi zaman küçülüp büyümekteydi,NEcip korkudan dilini yuttuğunu düşünmeye başladı,kısık bir sesle "evet"diyebildi;o zaman dedi beyaz ilginç noktalı dev,kolununun altında duraan tozlu kitabı açıp karıştırdıktan sonra"bana söz vereceksin"dedi,ben de senin hayallerini gerçekleştireceğim,sabah olunca okumaya başlayacağına söz vereceksin ve öğrendikçe ömrün uzayacak,ömrün uzadıkça okuyup öğreniceksin"Necip adamın hiddetlendikçe daha da uzadığını düşünmeye başladı,"::Söz , ..Söz .. tabii Söz amca,sen yetrki kızma"
-"Aferin" dedi uzun beyaz noktalı adam,şimdi ben gidiyorum ama seni rüyalarında gene ziyaret edeceğim , okuduğun kitapları anlatacaksın bana,anlaşıldı mı , küçük;?"
"anladım "demeye fırsat bulamadı Necip,gözlerini açtığında babasını saçlarını okşarken buldu başucunda,ter damlalarıının tuzu gözlerini yakmıştı,tekrar kapadı gözlerini ,babasının kucağında geniş karyolaya doğru gittiğini anladı,sabaha kadar anne ve babasının yanında korkamadan uyuyabilirdi.
Sabah uyandığında beyaz noktalardan oluşan dev adamı tekrar görmeyeceği için çok mutlu olmuştu,o devasa boyutlardaki adam soluğunun kesildiğini hissetmesine sebep olmuştu.Öğretmen okulunda pansiyonda kalmak için kasabadan ve ailesinden ayrılması gerekti,oniki yaşında aileden ayrı yaşamanın nasıl olacağını elbette kestiremezdi ama Allahtan mucize beklemeye devam ediyordu,ve yüce yaradan hiçbir çocuğun yakarışını cevapsız koymadığı gibi onun da dualarını cevapsız koymadı.
Bindokuzyüzseksenüç yılında kurulan sarı renkli altıgenlerden oluşan bir partinin genel başkanı öğretmen çocukları için özel bir düzenleme ile NEcip’in anadolu lisesine kayıt olma hakkının doğduğunu söyledi.ITT SCHAUB_LORENTZ marka koca televizyon ve önüne takılan mavi plastikten yapılan radyosyon korucunun altında kalan ekranda kısa boylu şişman adam elinde kalemi ile konuşurken,kasabanın belediye başkanının da aynı ekrandaki adam gibi şiman olduğunu farketti,Necip.Belediye başkanı da ambleminde iri bir arıdan oluşan ambleme sahip partiye üyeydi,acaba ülkeyi peteğe benzeten sarı amblemli partinin tüm üyeleri kısa,şişman,düz siyah saçlı ve de gözlüklü olabilirmiydi?YAda bu partiye girmek için kısa ve şişşman mı olmak gerekti,babasının seçim gecesi eve geç geldiği zaman moralinin bozuk olduğunu anımsadı.Zayıf uzun boylu kel adamın partisi kaybetmişti,akşam haberlerinde her gece ilk sırada çıkan şişman başbakan babasının agresifleşmesine sebep olurken,zayıf uzuzn adam ise ekranda kısa süre kalıyordu,bu sürede televizyonun son sesine kadar açılmasına rağmen ne söylediği anlaşılmayan kısık sesle konuşan muhalefet lideri yüzünden her gece konuşmaya korkardı NEcip.
Beklediği mucize gerçekleşmişti,uzuzn beyaz daişrelerden oluşan adam verdiği sözü tutmuştu,şimdi verdiği sözü tutma sırası kendisindeydi,gri pantolon lacivert ceketten oluşan okul kıyafetini tamamlayıp kırmızı kasaba otobüsüne bineceği ve vilayete gideceği günü iple çekmeye başladı.
1881-1981
100.YIL
Osmanın kravatında büyük Atatürk resminin üstündeki yazıya takıldı gözleri,büyük gün gelmişti,kasabadan vilayete giden yola yanlız çıkacaklardı,ilkokul dördüncü sınıfta nakil gelen sınıf arkadaşı Deniz de ince çorapları beyaz gömleği ile servisi beklemekteydi.Özlemin ikinci sınıfta vilayete gitmiş olması ilk aşkl acısını yaşatmıştı,ikinci sınıfın ilk gününde 27 DD 664 plakalı beyaz murat 124 otomobilin gelmesini beklemişti,zil çalmasına rağmen girmedi sınıfa Necip ,ertesi gün yine bekledi kapıda,saçları geçen haftaya üç numara kesilmiş olmasına rağmen bekledi,beyaz araba yine yoktu,arka plakası kare şeklinde olan,öndeki plakası dikdörtgen şeklinde olan beyaz arabanın yerine lacivert renkli 1975 model renault binek oto okulun ön kapısına yanaştı,meltem beslenme çantası ile zorlanarak kapıyı açtı.Geçen sene birinci sınıfın ilk günüde Meltem ağlamıştı,kıvırcık sarı saçları Meltem ailesinden ayrıldığı için fazla dygusal olmuştu,Necip okulun ilk günü babasının öğretmen olmasına rağmen annesi ile gelmişti,okul yolunda annesi Osman’ın babasına ricada bulunmuştu ama vaktinin olmadığını anlattı.Osman’ın babası da ilk okul öğretmeniydi,yeşil renkli PEUGEOT motorsikleti vardı,okumayı yeni sökmeye başladığı zamanlarda bu yabancı kelimeyi sökmeye çalışır bir türlü anlam veremzdi Necip,merdivenlerde IOsman ile oynarken birden sütünü içmesi için evin hizmetlisi tarafından çağrılırdı işte o anda çıldırmış gibi kapıyı tekmeler haykırarak gelmeyeceğini anlatmaya açalışırdı,Osman ama hizmetlinin ısrarına dayanamaz yukarı çıkar sütünü içer bazı zamanlarda balık yağı da içip gelirdi,nefesi kızartıldıktan sonra üç gün dolapta yenmeyi bekleyen hamsi gibi kokardı böyle anlarda,Osmanın annesi ve babası yani Necip’in dayısı ve yengesi kasabada herkes tarafından tanınan öğretmenlerdi.Bu kasabada arabası olan sayılı ailelerden biriydi,Osman ın ailesi,evlerinde koltukların üstündeki ahşap oymalar dolabın üstünde büyük oyuncak ördekler,gaz sobası ve en çok telefon ilgi çeken detaylardı,bir keresinde Osman telefonu açmıştı,birkaç kere "Ben Osman"demesine rağmen ses gelmedi.onyedi kırk dört dört haneden oluşan telefon numarasıydı,kasabada hane sayısının az olması hele hele telefona sahip olan hanelerin daha da az oolması dört haneli teelfon numaralarının olması için yeterliyidi,on bin haneden az ailede yandan kolu çevrilen telefon vardı ancak siyah beyaz telefon hemen hemen her ailede vardı,regülatöre ulaşmak çok zordu Necip için,ancak regülatörün mutlaka açılması gerekti ama Osmanlarda bile regülatör vardı.
Osmanla her sabah birlikte vilayete doğru yola çıkacaklardı,Deniz dolgun beyaz bacaklarını açığa çıkaran kısa okul kıyafeti ve ince çorapları ile eski sınıf arkadaşı ile selamlaştıktan sonra yeni okullarını keşfetmek için dolaşmaya başladı.Okulun geniş bir bahçesi içi çamurla kaplı küçük bir süs havuzu vardı,bahçede fazla yürümenin yanlış olacağını anlaltmaya çalıştı Necip’e ancak sıkıntısını anlatamamıştı açık konuşmanın daha doğru olduğunu düşündü
-"Necip istersen daha ileri gitmeyelim,çünkü benim çorabım bira ince ve ilerde dikenler fazla"
On iki yaşında bir kız için iddialı b ir cümleydi bu,oysa eski okullarında siyah önlüğün altına çorap giymezdi Deniz ayrıca sık sık eğilip bacaklarının daha çok gözükmesini istermiş gibi davranırdı,böyle anlarda Necip ın sıra arkadaşı Figen masadaki tüm erkelere denizer bakmalarını tavsiye ederdi.Figen her zaman Necip ’in yanına otururdu,yanağında siyah bir beni vardı,derslerinde vasattı,ancak Necip her zaman yardımcı olurdu,kavgasız günlerinde ödev yapmanın karşılığı olarak bacaklarını bacakalrına sürtmesine izin verirdi bu sürtme çoğu zaman yavaş yavaş gerçeklerşirdi,tempoyu hızlandırdığı zaman figen hemen çekilirdi,gizili bir antlaşmaydı bu ,"Sen benim ödevlerimi yap ;bende sana bana sürtmene izin vereyim"Figen beklenildiği üüzere anadolu lisesini kazanamadı kasabada okula devam etti,ikinci sınıfta aşkını kaybeden Necip dördüncü sınıftan itibaren karşı cinsi tanımaya başlamıştı,Denizin gelmesi ve Figenle sık sık temas etmeleri karşı cinsin varlığından haberdar olmasına sebep olmuştu oysa Özlem de karşı cinsten olmasın rağmen onun ellerine bakardı,plastik çubuklarda tren yaparken fasulyeleri ytewk tek dizerken yzünü saçlarını incelerdi Necip,belki cinsellik ve aşk ın ayrıldığı noktayı on bir yaşında keşfetmişti.Deniz ile gezdiği okul bahçesinde adım adım onları izleyen biri vardı elinde gofreti uzatı p alın paylaşırsınız derken gözlerini süzdü,Özlemden sonra ikinci kez kalbinin attığını hissetti,yedi yaşında ilk aşkını oniki yaşında ikinci kez aşkla tanışacaktı,Pınar poliitikacı bir avukatın tek kızıydı,İstanbuldan taşındıkları bu küçük kasabada her gün halkın cahilliğinden dem vurur,İstanbuun güzelliğini anlata anlata bitiremezdi,dönmeleri için tek şart babasının milletvekili seçilmesiydi,zayıf uzun boylu sessiz konusan adamın partsinden adaydı,her aksam haberlerde babaları adamın ne dediğini anlamak için herkesi sustururdu,buna rağmen adamın ne dediği bir türlü anlaşılmazdı,partide sık sık Pınarın babasının seçilmesi için çalıişırdı,geç saatlere kadar afiş hazırlar,kahve toplantılarına giderlerdi,Necip yeni sıra arkadaşını fazlasıyla ukela bulmuştu ama bu daha çok nefret boyutlarındaydı,üstelik artık Deniz çeşitli bahaneler sürüp kendisi ile gezmez olmuştu,Pınar sanki öğütlemişti ,yanlız kaldığını hissetti ve de aşık olduğunu ancak ilkokuldaki gibi çelmek takmak yerine kendine bir kız arkadaş bulup kıskandırmalıydı.Osman ise belediye başkanınııın kızına hala aşıktı,Serenat aslında hoş bir kızdı otobüste yan tarafındaydı,yol boyu esprileri ile Serenatı katıla katıla güldürürken Pınarın kıskandığını hissettti,yolculuk çok neşeli bir hal almıştı.Deniz ile Pınarın samimiyeti arttı,necip ise Osman ile sık ısk kavga etmeye başlamıştı,ebeveynlerinin ikisin devamlı kıyaslaması akrabalıktan çok düşmanlık yaratmıştı.İlkokulda bilgi yarışmasına hazırlaanırken sınıf öğretmeni ikisinide ders bitiminde yanına çağırıp akrabalığın önemini anlatmıştı.Basit sebeplerdden kavgalar çıkardı Osman ile Necip arasında,kimi zaman futbol oynarken kimi zaman dersler yüzünden,ancak kavgalar yerini kısa sürede arkadaşlığa bırakırdı,kasabadan gelenler okulda arkadaş olmak zorundaydı,vilayette oturanlar genelde kasabalıları taşralılar diye nitelendirirlerdi.İlk sene tüm öğrencileri, zorlayan ders yabancı dildi.Necip rüyasına giren dairesel şekillerden oluşan uzun adamı hatırladı,herhalde yabancı dil öğrenince ömrü uzayacaktı,aldığı her yeni bilgininin ömrünü uzatacağını söylermişti ancak öğrenmek çok zordu,oniki yaşında bir çocuk için her sabah erken kalkıp vilkayet yoluna üşmek okuldan dönüp dinlenmeden ödev yapmak yorucuydu ancak yapacak başk a bir şey de yoktu,rekabet kamçılamıştı,Pınar’ın çok başarılı olmasını hazmediği için çok çalışmalıydı,aslında Pınar’ın başarısı aldığı özel derslerin doğal sonucuydu aynı hocadan Osman da ders almaya başlamıştı ancak Necip ’in böyle bir şansı yoktu.dairesel şekillerden oluşan uzun adama verdiği sözü anımsadı,iyi geçindikleri zaman Osmanın evinde çalışırlardı,gaz sobasının nasıl yandığını öğrenmişti daha doğrusu gaz sobasını ilk defa görmüştü,kömürlü sobadan çok farklı pratik ve temiz olduğunu anlamıştı,renkli televizyonu,delikli koltukları,yüksek süslü dolabı kısaca zenginliği farkdecek yaşa gelmişti Necip.
"Elele varip çalışırsak mutlaka Serenattan daha başarılı oluruz ,Necip"dedi Osman.Cumhuriyet ilkokulunda aşık olduğu Serenat ile anadolu lisesinde farklı sınıflarda olsalarda kırkbeş dakikalık okul yolunda aşkını doyana kadar izliyordu OSman.Necip ise Deniz ile gezerken adım adım kendilerini izzleyen milletvekili adayının kızını unutamamıştı.Dersten sonra alt kata evine döndü Necip,evde ablası ve annesi ile teras katına çıkmaya karar verdiler.Teras katında gölge bir köşe bulup kasabanın en yüksek binasından etrafı izlemek çok hoştu,ablasının fazla eğildiğini farketti birden dördüncü kattan düşerse kurtulma imkanı yoktu elbet ancak ikinci kez aynı şeyi gördü Necip,ablasının üstünde belirdi beyaz dairelerden oluşan insan şeklindeki ışık saniyeler içinde yok oldu,rüyasında tanışıp söz verdiği bu ışık demeti ablasını düşmekten kurtarmıştı,verdiği sözü yerine getirmek için çok çalışmalı çok öğrenmeliydi.Teras katında anneanne tek göz odada otururdu,çocukluğunda kangren olduğu için ayak parmakları kesilmişti,yaşı doksan civarındaydı,eski ve yeni alfabede adını yazardı anneanne,gözleri son derece zayıftı,her torun gibi Necip için günün en neşeli zamanı teras katında öyküler dinlemekti.Kasabaya yıllar önce yağan tek katlı evlerin çatı katına kadar ulaşan aşırı soğukların olduğu yılı keyifle dinlerdi,bindokuzyüzbeş yılında anneannesinin çatıdan yere rahatlıkla atladığı kardan tepelere düşüşünü defalarca dinlerdi,kasabada yüzyıl önce bu kadar çok kar yağmıştı oysa artık kar tanelerine hasretti tüm kasaba,vilayet kasabaya göre daha soğuktu,çoğu zaman kış boyunca sadece yağmur yağardı.İkinci favori öykü kasabayı işgale gelen Fransız askerlerinin misafir edilişiydi.Anneannenin babası tanrı misafiri deyip kafalarında kocaman şapkaları olan misafir askerlere geniş bir sofra hazırlatmış gece için yatklar hazırlatmıştı,ancak sabah cok erken saatte kalkan Fransızlar yatakları sırtlayıp gözden kaybolmuşlardı.Kardeş apartmanında çocukluğu okul dönüşü kalan cep harçlığıyla bir dilim pasta ve anneannenin öyküleri ile geçerdi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.