- 1110 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
TOPAÇ MEDYA
Topaç Medyaİktidarı/hükümeti sev.
Kulu elçisi ol ki;
Kazancın bol, kesen dolu olsun.
Medya da modaya uydu.
Hamdolsun!
Medya deyip geçmeyin.
Özellikle fazla okumayan/araştıramayan, ufku dar, cebi boş halk, medyanın esiridir. Orada duydukları, musaf cümleleri kadar doğrudur.
Günlük hayatın neredeyse tamamını doldurur.
Toplumu yönlendirme, şekillendirme gücüne sahiptir.
Toplumun yapısını, kurulu düzenini ve bireyler arasında cereyan eden ilişkileri yeniden yoğurup şekillendirebilme gücüne sahiptir.
Medyanın vicdanı olduğu sürece güzel şeyler başarır. Hem de çok güzel şeyler.
Medya fesat olanın eline geçmişse eğer, katilin beline taktığı silahtan başka bir şey değildir.
İnsanlık ne taş devrinde ne de tunç devrinde, puşt devrindeki kadar aşağılanmıştır.
Çıkarcılığın bu kadarına pes doğrusu!
Ekonomik krizin ülkenin anasını ağlattığı şu günlerde, medya çalıp oynuyor. Bir yandan da ekonomiyi ha bire parlatıyor. Hayatı güllük gülistanlık gösteriyor. Bu topyekün sahtekarlığın amacı nedir Allah aşkına.
Gazetelere, televizyonlara bakılırsa; Türkiye dünyanın efendisi.
Ortadoğu barışı bizden sorulur. Savaş yok, saldırı yok, terör yok, ölenler yok, yoksulluk hiç yok. Her yer tozpembe. Ekonomi uçuyor. Dünya bankasını biz besliyoruz. Kasalar tıklım tıklım altın, döviz, lira dolu.
Gerçekleri nereye kadar saklayabilir. Bilinmiyor mu ki; “saklanan tehlikeler, daha büyük tehlikeleri fitiller”.
Gözlerini hırs bürümüş. Bindikleri dalı kesiyorlar. Bindikleri geminin sintinesini deliyorlar.
Ne yazık ki, toplumsal olaylarda insanları olup bitenden habersiz bırakma konusunda, akıllara durgunluk verecek gaflet ve ihanet içindedir medyamız.
Taraf olmak bölünmek demektir. Taraflılığı desteklemek demek insanları birbirinin üstüne salmak demektir.
Medyamız taraf edilmiştir. Taraflık fanatikliğe ulaşmıştır. Medyanın fanatikliği sapıklık demektir ve böyle bir lüksü olamaz. Medya toplumun tümüne hitap eder. Olay ile insan arasında aracıdır. Toplumun hafızasıdır, sağduyusudur.
Kemik yalatan grubun, görüşün, partinin vs. yalakalığını ve reklamını yapabilir. Kötüyken iyi gösterebilir.
Gerçekleri çarpıtıp, kamuoyunu yanıltabilir.
İktidarı ve muhalefeti birbirine düşman edebilir.
İstediğini alaşağı edebilir.
Hükümetleri tehdit edip, göz dağı verebilir.
Ülkede çok kolay kaos ve kargaşa ortamı yaratabilir.
Her türlü haltı işleyeni sütten çıkmış ak kaşık ilan edebilir.
Suçsuz birini onlarca suçun zanlısıymış gibi gösterebilir.
Bu denli bir güç; çürüklerin, sapıkların, eziklerin, çakal sürüsünün eline bırakılmamalıdır hiçbir devirde.
Devlet kuruluşu olan medya birimleri, kardan çok halkına hizmet amaçlıdır. Eğer yönetimdekiler yetersiz ve güvensizse, devlet kuruluşu olan iletişim yollarını kişisel borazana çevirir. Gene de bir nebze vicdan vardır ve bu vicdan halkını bilgilendirme, birleştirme ve eğitmeye zorlar.
Özel sermayenin kontrolündeki medya unsurları; kazanca yönelik kuruluşlar olsa da, sektörün yapısı gereği, devletine ve insanına zarar değil, yarar sağlayan işlerden kar etmek zorundadır. Doğruyu saptıramaz. Bilgilendirme, aydınlatma ve geliştirmeye katkısı olmayan konuları halkına sunamaz. Bu hem ahlaki, hem insani, hem de toplumun ve kendi yararının gereği, hem de devletin koyduğu sıkı kuraların ve kontrolün sonucudur.
Bugünlerde biz bu gerçeklerden uzaklaşmanın sonuçlarına katlanıyoruz.
Devleti yönetenler zayıf kişiliklidir. Özel sektör medyası, kişiliksiz ellerdedir.
Eli kalem tutan ihale erbapları, din, iman, yeşil-kırmızı, mangır derken ceplerini şişirdiler. Rakipsiz olmak, daha çok güç kazanmak, ebedi iktidar ve güç hesaplarıyla; medyayı ardından devleti ele geçirdiler. Görgüsüzlük ve bilgisizlikleri fütursuzluklarını ve doyumsuzluklarını körükledi.
Başladılar saksafon çalmaya.
Demokratların halkla kaynaşmamasından yararlanarak, halkı kendilerine çekmeye çalıştılar. Şirketler, kuruluşlar derken, devletin en önemli kurumları üzerinde hakimiyet kurdular.
Yargıyı ele geçirince işleri iyice kolaylaştı.
Basın özürlüğünü kendilerine göre uyguladılar.
Objektif haberciliği rafa kaldırdılar.
Sapık patronlardan, satılık kalemlerden oluşan bir medya grubu yarattılar. Daldılar milletin yatak odalarına.
Olanlar oldu.
Yazar-çizer takımı tuş edildi.
Kayıtsız şartsız iktidar yanlısı yazar-çizerciklere kaldı meydan.
Ülkenin halini görmezden gelen arsızlar; kin/nefret/ihanet kokan kelime dağarcığıyla gazetelerin köşelerini doldurdular.
Televizyonlar tavlaya döndü.
Kitap dergi yayıncılığı, sanatsal akademik kariyer yerleri köstebeklerin, hurafecilerin, yarasa kılıklıların ahırına döndü.
Medyanın özel kanadı hileci bezirganlara devredildi.
Medyanın devlet kanadına yılışıklar, çarpıklar dolduruldu.
Neredeyse iletişim kaynaklarının tamamı tek yerden kontrol edilir oldu.
Hangi kanalı açsan, hangi gazeteye baksan aynı olayın, aynı kelimelerle döşendiğini gören vatandaş önce şapşallaştı. Ardından yelkenleri suya indirdi, teslim oldu.
“Hepsi böle dediğine göre, demek doğrusu budur”… kanaati yayılmaya başladı.
Sonuçta; çağın en yoğun, hiçbir yerde görülmeyecek korkunçluktaki yalan, yanıltma, isteğe göre kamuoyu oluşturma kampanyası ve propagandası içinde boğulduk.
Atalar boşuna dememiş; “birine kırk kere deli dersen, sonunda delirir”
Artık mallaştık. Nereye sürerlerse gider olduk.
Bakalım ne zaman bir ses:” Hössssssstttt…. Çüşşşşşşşşşşşş… Oğğğhaaaaaaaa…” diye yankılanacak ülkemin çarşılarında, kırlarında, yaylalarında, hanelerinde…
*Müsadenizle*