- 853 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ...
HAMDİ ÜLKER
[email protected]
GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ!
Eskiler hep; “Eskiye rağbet olsa bitpazarına nur yağardı” derlerdi. Değişen zaman, alabildiğine başını alıp giden yenilikler ile birlikte çığırından çıkan duygular, bitmek tükenmek bilmeyen arzular yıllardır rağbet görmeyen bitpazarlarına rahmet okutturacağa benziyor.
Seksenli yıllar ve öncesindeki sosyal ve ekonomik hayatı yaşayıp, günümüzle kıyaslama şansı bulan insanlar günümüzdeki hayatın ruhsuzluğundan, yoğunluğundan ve acımasızlığından bıkıp, eskilere doğru akın akın özlem duymaktadırlar. İşte bu yüzden olsa gerek, şehirlerde eski eşyalarla dizayn edilmiş dinlenme ve eğlence mekânlarının sayısı her geçen gün arttığı gibi, köylerimizdeki modern evlerin de günden güne sayısı artmaktadır. Şehirlerin bunaltan havasından bıkan insanlar şehirlerdeki modern hayatı köy sadeliğine taşımayı ve bir nebze olsun eskiye dönüş, yani nostalji yaşamayı gelenek haline getirdiler…
Yıllar önce Erzincan’dan göçüp başka şehirlere yerleşmelerine rağmen hâlâ Erzincan özlemi çeken ve duydukları bu özlemi buldukları her fırsatta eyleme dönüştürmeye çalışan iki değerli insandan bahsetmek istiyorum. Bu insanlar; Erzincan yöre ağzını şiirlerinde yaşatmaya çalışan değerli şairimiz güzel insan Metin Tombul ağabey ve Bursa Erzincanlılar Derneği Başkanı değerli Gürsel Arslan ağabeyden başkası değil. Bu iki insan normal hayatlarını başka illerde sürdürmelerine rağmen doğup, büyüdükleri şehre, topraklara ve kültüre sırtlarını hiçbir zaman dönmemiş, o kültürü yaşamayı ve yaşatmayı kendilerine zevk edinmişler…
Yine o gelişlerden birisiydi. Gürsel Arslan ile Metin Tombul’un daha önce yaptıkları telefon görüşmesi 1978 den bu yana Erzincan’a hizmet veren Köfteci Ahmet Ağabey’in mekânındaki muhabbetin ana teması oluyordu. Gürsel Bey bir iş münasebetiyle Erzincan’a geleceğini yalnız bu gelişinde yazar ve şair arkadaşlarla şehrin en eski mekânlarından birisinde muhabbet ortamı oluşturmayı kafasına koymuştu. Metin Tombul ağabeyde bu görüşme sırasında bunun bir zaruret olduğunu kabul ediyordu. Lakin ortada bir sorun vardı. Bu sorun şehirde eskileri çağrıştıran bir mekânın olmayışıydı. Aralarındaki fikir teatisinde Abonun kahvesi, Söğütlü kahve ve tren garı gibi birkaç mekân ismi üzerinde durulur. Bir süre sonra bu mekânların ayakta olmadığı, ayakta duran tek mekân şehrin emektar tren garının da muhabbet ortamına müsait olmayacağı anlaşılır. En sonunda şehre hizmet veren bir kültür evinde buluşma kararı alınır ve o buluşma gerçekleştirilir. Ahmet Ağabeyin mekânındaki muhabbet ise bu muhabbet kervanının son halkasını oluşturuyordu.
Eskiler konuşuluyordu yine hep. Eski insanların lakapları, eski mekân isimleri zikrediliyordu. Bir ara köylerin eski isimleri zikredilirken Prof.Dr. Mukim Sağır hocam söze giriyor ve köylerin yeni isimlerini kullanmaktan yana olduğunu söylüyordu. Sayın hocam o işin uzmanı ve ayrıca üniversiteden benim de hocamdır. Onun o fikirlerine müdahale etmek, tereciye tere satmak gibi bir şey olacağından hepimiz susuyor ve onun bu konudaki izahatlarını dinliyorduk. Sayın hocam bizleri bu konuda ikna etmiş olsa da herkesin gönlündeki o eskimeyen eskilere yinede çare olamamıştı. Bir ara Gürsel Bey, Metin Bey’in de desteğini alarak söze giriyor ve kendisinin Çayırlılı olduğunu, “Şepke’nin kavakları” türküsünü çok sevdiğini söylüyor ve Mukim Hocamdan derdine derman olmasını istiyordu. Mukim Hocamdan çıkan icazet sonrası olay tatlıya bağlanıyor ve bir başka eskimeyen eskimiz Değerli Şairimiz Metin Tombul’un henüz hayatının baharına kapı araladığı bir yeni yaş günü kutlanarak gelecekte; “geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer” diyebileceğimiz bir muhabbetin daha sonuna geliniyordu…
www.kocaeligazate.com
www.haberkonya.com
www.sarikoza.com
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
BANA AŞKI ANLATIR MISIN?
HAMDİ ÜLKER’İN KALEMİNDEN KEYİFLE OKUYACAĞINI BİR ROMAN....
MOLA YAYINLARINDAN
www.molakitap.com
YORUMLAR
Günlük kullanılan dil kullanımından kaçınılarak yazılmış gibi geldi bana.Bence daha akıcı olurdu.Yine de sağolun.