- 997 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BEY'ler AMAN HAAA
BEY’ler, AMAN HAAA
Kıbrıs’a kadar gidilir de, oradaki anılar, canlanmaz mı, gözlere, gül dikenleri gibi batıp, gonca kokuları salarak ,ruhlara.
Öff be, şu son pavyonları da kapatıp, sakin bir devriye olsa, gecenin kalan karanlığı ,diye düşünerek, son turları atıyorum, 19 pavyon arasında . Saat 02.00 da, her yerin ,kapanması gerekiyor. Bu saatten sonra , kadınların otele gidişleri, kazık yemiş müşterilerin ,itiraz kavgaları ve parasını eksik almış çalışanların, çalgıcıların ,pezevenklerin , patrona posta atmaları ,gürültü ile bağırışları, sıkça duyulurdu. Bizi görüp sinenler, bir kaç dakika sonra , kavgalarına, kaldığı yerden devam ederlerdi.
İstekler, hep aynıdır. ‘’ On dakika daha ,müsaade edin Komutanım. Bugün Cumartesi, malumunuz ‘’ Evet ,Kıbrıs’ta Cumartesiler, çok önemlidir. Hem Türkiye’den gelenler artar, hem de ,Kıbrıs yerlisinin dinleneceği günün , bir öncesidir. ‘’Tamam, her kese, 20 dakika daha’’ . Son müşteriler, böylece kendilerini değil ama , son kadehlerini kaldırıp, biraz daha söğüşlenebilecektir aslında. İnsan öğüten , cenabet gecelerde.
Polis o tarihte , İnzibata bağlı çalışıyor. Polis telsizi, beni anons etmekte. Öff be yahu, yine ne vukuatı var acaba? Askeri personelin , çapkınlık serüvenlerinden , içkili kavga çıkarmalarından ,biri mi yoksa? Bizimkiler, pek sakin dururlar da ,U.N. askerlerine ,içki serbest olduğu için, onlarla uğraşırız bazen. Bu saatlerde ,çok yorgunum. Üç sokak kavgası ve bir bıçaklama vukuatına gittim. Bir de, müşterinin dövdüğü, pavyon kadını var. Üstelik kaçak çalışıyormuş.
Polis Memuru, Lapta gelişinde, bir BMW nin duvara çarptığını, yaralı bir erkek ve kadın olduğu halde, ne kadını , ne de erkeği araçtan çıkartamadıklarını (Gözünü sevdiğim, bizim polis olsa ,yaka paça alırdı ikisini de, icabında biber gazıyla) yaralı erkeğin ısrarla , benim ismimi vererek, ‘’Yaşar Üsteğmen gelmeden, hiç bir yere gitmem ‘’ dediğini anlatıyor.
‘’Kim bu ,kan kaybedip de ,hala arabadan çıkmayan , deli? Arabaya sıkışmışlarsa, İtfaiyeye de, haber verin’’ diye soruyorum.
‘’Hulusidir ismi . Arkadaşıyım, onun der. Verim kendini? ‘’
Allah iyiliğini versin . Ulan Hulusi, benim Kıbrıslı, güzel arkadaşım. Ver diyorum Polise. Telsizin ucunda Hulusi var.
‘’Yaralandım, çok kötüdür durumum . Koştur kendini ‘’
‘’Ne oldu Hulusi? Sana hemen,Ambulans yolluyorum ve ben de, hareket ettim bile. Dayan koçum . Sahi ,neyin var , kötü mü yaralısın?’’
‘’Akar kan durmaz. Koptu derim. Anlarsın mı? ‘’
‘’Neren koptu be oğlum? Çıksana arabadan.’’
‘’Çıkamam. Koptu ,derim sana.’’
‘’Ulan, parmak mı koptu, kulak mı, söylesene yahu?’’
‘’Demem , koptu nerem. Koştur kendini ,oraştan ‘’
‘’Bir kaç dakika sabret. Son sürat geliyorum . Az kaldı ,sabret Dostum. Polisi bana ver.’’
Kaza yerine, siren çalarak ,hızla yaklaşıyorum. Polise ,onların neresinden yaralı olduğunu soruyorum ama doğru cevap alamıyorum. Çünkü şahıs istemezse ,polis içeriye, el feneri bile tutamıyor. Koptu dediği anda ,Girne Meydanındaki Misafirhanenin, buz dolabından , iki buzluk ve naylon torba almıştım. Bir yandan da, telsizle, telefon aratıp ,Devlet Hastanesinin Aciline ,Plastik Cerrahi Doktorunu, çağırttırıyorum.
Oh , nihayet Hulusi’nin,Mavi BMW sini gördüm . Korkma oğlum Hulusi, geldim diyerek ,el feneri ile, arabanın içini ,aydınlatıyorum .Hulusi, sağdan direksiyonlu arabasında, sağ eli kapı üzerinde , sol eli apış arasında , ızdırabı yüzünden okunan ,inlemelerle oturuyor. Sarışın güzel kadının , ağzı ve yüzü kan içinde. Sol kaşı da, patlamış.
‘’Neren koptu be ,oğlum? Sol elinin parmakları mı,yoksa? ‘’
‘’Sen ne den, be kuzum? Görmezsin ,nerem kopmuştur?’’
Aman Allahım. Olmaz böyle şey. Hulusi’nin penisi kopmuş, geri kalanı da korkudan yok adeta. Kadının ,ağzının çevresindeki kan ve yüzündeki ,utançla karışık korku, olayın ne olduğunu ,hemen açıklıyor. Ne keskin ,dişlermiş ama?
Yerde, ayaklarının altında zor bulduğum parçayı alıp, onları hemen Jeep’e bindirirken ,Ambulans da geliyor.
Ambulansa binmek istemiyorlar, kimse bu olayı duymamalı, bilmemeli diye düşünerek. Buz ve naylon torbayı getirmem , çok iyi olmuş. Şoförüm Cemal, hala olayı çözememiş olacak ki, ‘’Komutanım, Hulusi Ağabeyin, burnunun ucu mu kopmuş? ‘’
‘’Bir uç kopmuş da, burun ucu değil be , Cemal’’
Ah oğlum Hulusi, Kıbrıs’ta ,karşılaşır karşılaşmaz, kulağıma, ‘’Hala iş görüyor ‘’ diye fısıldamaz mı?
Yine de ,niye söylersin, be oğlum? Yeni çocuğun olmuş, iyi bir kadınla evlisin , bari bu haltı yedin ,sus be Aslanım.
Kadın milletine, bazen yalan söylemek ,doğruyu söylemekten ,evladır .Kavga ettim , bıçak yedim, desen daha iyi olmaz mıydı? Eşi, iyi bir kızdı, çok üzüldüm.
Kızları da ,büyüyünce, anne ona da, anlatmış. Keşke ,sır olarak kalsaydı. Zira kız , babayı affedemiyor, evlenip çocukları olmuş ama ,hala babayla çok soğuklar.
Şu Lapta , ne çok gece kazası olan bir yerdi, o zamanlar. Hulusi, o gece ,içkili olarak , sarışın arkadaşıyla, uygunsuz figürlerle, Girne’ye doğru , süratle gelirken, hafif viraj olan ,Mezarlık Duvarına ,çok kötü çarpmıştı. Bilmem ,ölüleri mi, kızdırdı , ne yaptı? İşte o çarpma ile, kopan parça, çok başarılı bir operasyonla, biraz eğri de ,olsa yerine dikildi.
Aman Beyler ,bu olay; bir erkeğin, düşeceği en zor ve en kötü durumdur.
Bunu , yapmayın desem, çoğunuz gülecek ve aynı Hulusi gibi devam edeceksiniz. Hele, öyle bir sarışın bulduğunuzda.
Bari, virajlı mezarlık yollarında,yapmayın.
Hele içkili, uyuşuk , uykulu, kıyak kafalarla.
E. Yaşar Ovalı 04. 10 .2012