- 3783 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Zaman Üzerine
Güneş aydınlığını serperken insanlar üzerine, güller tomurcuklarını açarken geceden gündüze ve bir çocuk gülücüklerini saçarken geleceğe ne olduğu bilinmez bir dünyada yaşamaya emek verir ve uçurumun kenarına doğru bir adım daha atarken gülümseriz. Ne olduğunu, ne yaptığımızı bilmeden yaşamaya devam eder, çevremizdekilerle iletişime geçerek ama geçen zamana dikkat etmeden, kimseyi anlamadan sürdürürüz yaşamımızı. Rastgele yürüdüğümüz hayat yolunda iki yüzlü zardan beklentilerimiz vardır. Arzularımız, menhus saydıklarımız ve mütebeddil kaldığımız beklentiler… Çok şey isteriz hayattan; bazen olur bazen olmaz dilediklerimiz ama hızla tükenen ve bir daha gelmeyen bir boyut – en değerli varlığımız – yer alır hayatımızda: “ZAMAN!” Zamandır bunun adı. Zaman diye hitap eder geçeriz ama değerini bilmeyiz birçok zaman. Cümlelerimizi zamana göre çekimler, zamana göre yaşarız, yaşamaya çalışırız.
İnsanın dördüncü boyutu sandığımız zaman, çevremizdeki her şeyle birleşmiş ve bütünlük oluşturmuştur yaşamımızda. Bu kavram üzerimizde büyülü bir güç olmakla beraber; biz Dünyalıları çarkının üzerinde oynatır oynatır güler ve sonra “acı gerçekler,” diye sözler dökülür ağzımızdan. Çünkü biz pişman olduklarımıza -yapmakta geç kaldıklarımıza- ağlarken zaman bize acımasızca güler. Biz gülmekle, eğlenmekle zaman kaybettiğimiz için zaman denilen büyülü güç bize yine güler. Ve zamanın kahkahalarını duyabilen, gülmekten akan gözyaşlarını görebilen bir insan, bilincini kaybetmeden bir ev süpürgesinin önünde usulünce sürüklenir ve gitmek istediği yere gider, ulaşmak istediği hedefe ulaşır.
Ama zamansız plansız bir varlığın öyle anları olur ki, kavşaklarla dönemeçlerle dolu bir yolda ön sağ tekeri üzerinde U dönüşü yapmaya çalışan, kaygan kasalı tahta arabanın üzerinde en can alıcı noktada ayakta durmaya çalışan kanadı kırık bir güvercin gibi oradan oraya sürüklenir. Her zaman oradan oraya sürüklenen bu “kanadı kırık güvercinler” zamanı kullanmayı bilememiş ve onu israf etmişlerdir. Akılları başlarına geldiğinde ise iş işten geçmiştir. İsraf edilen, ihtiyaç duyulan zaman geride kalmış ve olanlar olmuştur. İşte bu pişmanlık acıdır ama fayda vermez.
İnsan zaman suyuyla yoğrulan, zamanla yoğunlaşan ve zaman geçerken yorulan bir varlıktır. Dünyada varlığını hissettiğimiz soyut somut her şey zamanla gelişir. Her şeyin bir zamanı ve süresi vardır. Hayatının senaristi de yönetmeni de insan olacaksa eğer, zamandan yapılmış treni dikkate almalı ve zamanı iyi kullanmalıdır.