- 3001 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MAVRA ATMAK
NOT: Bu fotoğraf Edt. G. Berggren tarafından çekilmiş, 1910’lu yıllarına ait mavralardan biridir "Mavra" Adana ağzında su dolabına verilen addır.
MAVRA ATMAK
Mavra atmak: Boş gürültü çıkarmak. Gereksiz yere, boş boş konuşmak.
Mavra, “dolap” demektir. “ Mavra” sözcüğü Yunus Emre’nin “Benim adım dertli dolap” adlı dizesinde geçen “dolap” sözcüğünün tam karşılığıdır.
Mavra, bir milin sürekli döndürülmesiyle çalışan ve su çekmek amacıyla kurulan bir düzenektir. Bunlar ya bir akarsu boyunda akıntının hızıyla ya da bir kuyudan bir beygirin çekmesiyle dönerek çalışırlardı. Mavranın rahat dönmesi için milin yatağına yağ konurdu. Bir de, ayrıca yağın yanı sıra kömür tozları da konurdu. Bu kömür tozları, mavra döndükçe büyük bir gıcırtı sesi çıkarırdı. Mavralara kömür tozları konarak böyle bir ses çıkarttırmanın nedeni, onların dönüp dönmediklerini anlamaktı.
Mavraların sırf boş yere ses çıkarttırılması özelliği, zamanla boş yere konuşan insanlara da sıfat olarak verilmiştir. Eskiden, Adana’da böyle boş boş konuşanlara “mavracı” ; yine birisi gereksiz yere boş boş konuşuyorsa, onun konuşması için “Mavrayı kurdu, konuşur.” ; gerçekleşmesi mümkün olmayan şeyleri yapabileceği iddiasında bulunup yüksekten atıp tutan insanlar için de “Amma mavra atıyor” derlerdi.
Bu deyimin Adana’da ortaya çıktığı sanılmaktadır: Çünkü eskiden Adana’da bahçe sulamak için, ya Seyhan ırmağından ya da kuyulardan yararlanılırmış. Buralardan su elde etmek için de “mavra” adı verilen dolaplar kurulurmuş. O zamanlar Seyhan ırmağının kenarında bir sürü mavra varmış. Bunlar ırmağın suyunun akma gücüyle dönerlermiş. Bu mavralardan en sonuncusunu, Yüreğir’de şimdiki Devlet Hastanesinin aşağısında böyle bir mavranın var olduğunu hatırlayanlar var. Ama şu anda ne bir mavra var ne izi.
Şimdi “Regülatör Köprü” olarak bilinen köprünün bulunduğu yerde, Seyhan ırmağı kıyısına sabitleştirilmiş kayıkların üzerine oturtularak suyla çalışan un değirmenleri varmış. Bu değirmenlerin kayıklar üzerine oturtulmasının nedeni, ırmağın suyunun alçalıp yükselmesi sırasında değirmene zarar vermemesi içinmiş. Yine bu değirmenleri de mavra misali, ırmağın suyu döndürürmüş.
Irmağın suyuyla çalışmayan, beygir gücüyle döndürülenler mavralar da varmış. Hürriyet Mahallesi’nde, şimdi Askerlik Şubesi’nin bulunduğu yerde bir bahçe varmış. Eskiden “Ethem Efendi’nin Bahçesi” denilen bu yerde, bahçe sulamak için altı yedi metre derinliğinde bir kuyu varmış. Bu kuyudaki suyu da yine bir mavra çekermiş. Bu mavrayı(dolap) ise bir beygir döndürürmüş. “Dolap beygiri” sözü de buradan gelmektedir.
Yine eski yıllarda Adana’da hamamlara su, mavralar aracılıyla verilirmiş. Adana’da böyle çalışan dört tane hamam olduğu söylenir. Bunlardan Büyük Saat( Saat Kulesi)’in yanında bulunan, şu anda da hâlâ faaliyette olan “Çarşı Hamamı” na su, çok ilginç bir biçimde verilirmiş: Bu hamamın üstünde bir depo varmış ve bu depoya da su, ancak bir beygirin bir kuyudan su çekmesiyle gidermiş. O zamanlar hamamın hemen yanında bulunan “mazman” adı verilen keçeci dükkanlarının toprak damına beygiri çıkarırlarmış. Bu toprak dama çıkarılan beygir, burada “manaj” adı verilen bir aleti döndürmüş, aynı zamanda bu manajın bir kolu da kuyuya bağlıymış. Böylece manajı döndürerek çalıştıran beygir, kuyudan çektiği suyun hamamın deposuna gitmesini sağlarmış.
Ne yazık ki bu deyim, her geçen gün daha az kullanılarak unutulup gitmektedir; çünkü ne deyimler sözlüğünde yer almakta, ne de eskisi gibi halk arasında kullanılmaktadır. Artık bugün, “mavra atmak” deyimi yerini “palavra atmak” deyimine bırakmış gibidir. Özellikle gençler “palavra atmak” deyimini tercih etmektedirler.
Bir deyimin çok uzun bir zamanda oluştuğu göz önünde bulundurulursa, var olanların korunmasının ne kadar önemli olduğu kendiliğinden ortaya çıkar.
YAŞAR YILTAN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.