- 727 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Elinde Bir Uçurtma
Çiçekler soldu mu yokluğumda? Söz verdiği gibi baktı mı onlara? Özene bezene sularını verdi mi? Az sonra öğreneceğim cevabı: Ne kadar önemli bana verdiği sözler? Ben ne kadar önemliyim?
Kalbim ürkek bir kuş gibi kanat çırpıp durarak çeviriyorum anahtarı usulca. Yavaş yavaş aralanıyor kapı ve üstüne kapandığı tüm gerçekler... Taze bir yeşil bağırıyor avaz avaz cevabı. "Bize çok iyi baktı!" diyor. "Senin yerine koydu sanki bizi."
Neden böyle dolaylı yollardan arıyorum ki cevabı? Ona da soramaz mıyım, "Ben ne kadar varım sende?" diye... Telefonum çalıyor az sonra. Zamanlama mükemmel... Otobüsten inip eve gelişimi ince ince hesaplamış olmalı. Hesapta olmayan şeyleri göz önüne almaya bir an bile gerek duymadan... Beni o hesapsız kitapsız yaşayanların arasına koyamıyor demek ki. Bu iyi bir şey mi, yoksa tam tersi mi?.. Yol yorgunu beynimle buna hemen bir cevap bulmak o kadar zor ki!
Ben çok mu hesaplı biriyim? Hiç öylesine, kendiliğinden bir harekette bulunamaz mıyım ben de? Mesela otobüsten inip eve dönerken sırf içimden geldi diye uğrayamaz mıyım yakınlardaki bir arkadaşıma? Elimde bavul, o kadar merdiveni çıkmayı göze alarak... O çılgınlıkları yapanlar gibi bir çocuğu sarkıtarak gözlerimden... Elinde bir uçurtma, gökyüzüne uzanmış...
"Sevgilim, rahat gelebildin mi? İzin almaya çalıştım. Ama bizim müdürü biliyorsun."
"Hayatım, önceden anlaştık ya. İmkanın olsa beni karşılamaya geleceğini biliyorum. Ayrıca çok da iyi oldu o bavulla onca yolu arşınlamam. Tatilde mideme yine söz geçiremedim çünkü. En az üç kilo aldım."
"Tatil senden çok bana yaradı demek ki. Biraz kilo almanı söyleyip duruyordum sana. Seni tanımadan önce balık etli, çok güzel bir kadın hayal etmiştim hep. Sana çok benzeyen... Ama senden birkaç kilo fazla... O eksik de kapandı demek ki. Şimdi seni görmek için daha da sabırsızlanıyorum."
Bugün alıngan bir günümdeyim galiba. Her sözü bir diken sanki, batıp batıp duruyor başka başka yerlerime. En fazla isabet ettikleriyse yüreğim... "Ne yani, beni sadece görünümüm için mi seviyorsun?" diyor sesim. Kelimelerimse bambaşka şeyler... O anlamıyor tabii söylediklerimle sesim arasında süren bu kavgayı. Bir terslik var, hissediyor. Ama nedeni hakkında en küçük bir fikri bile yok.
"Bir şey mi var?" diyor yalnız. "Yanlış birşey mi söyledim?"
Evet, çok hesaplı biriyim ben. İçten gelerek yapılan hiçbir şeye zerre kadar tahammülüm yok. Öylesine edilen tek bir kelime bile, üzerinde bitmez tükenmez sorgulamalarda bulunmam için yeterli... Bana topu topu "seni görmek için sabırsızlanıyorum" dedi oysa. Bense "sevgilim beni özlemiş demek ki" diye sevinmek yerine, nerdeyse büyük bir hakarete uğramış gibi davranıyorum ona. Sanki bana o sözler yerine "Sen bomboş birisin!" dedi. "Güzel görünmekten başka bu dünyada tek bir işlevin yok." İşte hesapta olmayan bir şey çıktı şimdi. Beni mutlu edeceğini düşünerek sarf ettiği o sözler hiç ummadığı bir yere vardı: Sesimde çınlayıp duran... Çok tekinsiz...
Demek ki benim de gözlerimden bir çocuk uçurtmasını sallayabiliyor arasıra da olsa. Öyle ya, sağım solum belli olmuyor ne de olsa. Hiç beklenmedik tepkilerde bulunabiliyorum. Ayrıca bugün yolda gelirken o arkadaşıma uğramayı da düşünmedim değil. Beşinci değil de üçüncü katta oturuyor olsaydı her an gözümü karartıp, elimde bavul merdivenleri tırmanmaya başlayabilirdim. Ama bavul bavul olmaktan çıkmış koca bir kayaya dönüşmüştü sanki. Ne kadar çılgınlaşabileceğimi ona gösterme işini daha sonraya bıraktım ben de. Daha hafiflemiş ve özgür bir an’ıma...
Ama O zaten görmüştü bunu, konuşmasından anlıyordum. Artık ne düşüneceğimi, ne hissedeceğimi bana bırakıyordu. Mesela akşam beni götüreceği o yerden söz ederken böyle durumlarda hep olduğu gibi "Çok seveceksin orayı." demedi. Sadece nerede ve nasıl bir yer olduğu hakkında birkaç küçük bilgi vermekle yetindi. "Umarım beğenirsin."i de aralarda bir yere iliştirerek...
"Beğeneceğime eminim canım." dedim, bana dair bilmedikleri hakkında bugünlük bu kadarının fazlasıyla yeteceğine karar vererek. Çünkü sesine bakılırsa beni tanımadığını gösteren yeni bir bilgiyi daha kaldıracağa hiç benzemiyordu.
"Seni çok seviyorum." dedim. En azından bunu bilmeliydi. Yoksa sesinde hep bu temkinli adımları duymaya devam edecektim. Ben, olduğumu sandığı o kadın değildim, evet. Onunki kadar belirgin sınırlarım yoktu benim. Ama bir şey vardı ki o kadınla tamamen bir hale getiriyordu beni... Onun kadar hapsediyordu beni sınırlarına. O şeyi bir kez daha dile getirdim az sonra. "Seni çok seviyorum." dedim. Önceki o sıcak tonu yeniden yakalayabilmek istiyordum çünkü sesinde.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.