- 708 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
özgürlüğüm
Biz ince bel, ela göz, sütun bacak için sevmedik güzelim
Gümbür gümbür bir yürek diledik kavgamızda
Nazım Hikmet Ran
Yağmur sonrası ıslak bir banka oturduğumda ardımda kalabalık bir şehir vardı. Siren sesleri, seyyar satıcılarının bağırışları ve fahişelerin çığlıkları. Önüm de alabildiğine bir deniz. Eskisi kadar güzel değildi, kirlenmişti ama ben hala o maviyi görebiliyordum. Ve yağmurun ıslattığı o bankta oturmak sinir bozucuydu, popom ıslanmıştı ve üşüyordum bu hassas mideme, sancı ve ağrı olarak geri dönecekti. Yağmuru sevmiyordum, yağmurda şemsiye açmayacak kadar romantik değilim. Bu kadar hüzün bana fazla
Sessiz evime girdiğimde narkoz alıp saatlerce acısız uyumak için neler vermezdim. Bana narkoz verin, sonra istediğiniz kadar kesip doğrayabilirsiniz. Parçalara bölüp tekrar dikebilirsiniz bu umurumda olmaz. Her yanım da başka acılara ilişkin dikiş izleri. En çok dudaklarımı dikin bir daha konuşmamak için, pişmanlık duymamak için. Morfin girmesin damarlarıma, morfinle acıları dindirmek acizleştiriyor beni.
Kentler değiştiriyorum tren raylarında kalbimde derin çukurlar, seni özlüyorum, hatta kurguladığın hastalıklı yaşamı bile özlüyorum. Filmlerde bile olmayacak kadar uçuk hayallerini. Bana geri ver diye çığlık çığlık bağırdığın o an kulaklarımda çınlıyor hala. Sana neyi geri vermem gerektiğini bilmeden ne verebilirdim. İçinde kahramanı olduğum hayallerinden habersizdim, bir sır gibi saklamıştın benden. Sana ne verebilirdim kurtlanmış bir elmayken ben.
Orda saat kaç? Bura da çok geç, gece yarısı ve bir yabancı yatağımda. Karanlıkta yüzlerimizi görmüyoruz ve çok konuşuyor. Benimse anlatacak bir şeyim yok. Yaralarım sızlıyor parçalı bulutlu. Kalp krizi geçiren umutlarım için dilaltı verdi ama kurtarılamadı. Kaybedecek bir şey kalmamışken tetiğe basmak çok kolay gibi görünür. En cesuru bile korkar ölümden. Birkaç kez asmıştınız beni hatırladınız mı? Yani bilirim ölümü tanıdıktır yüzü her sabah karşılaşırız aynada. Bu kadar karamsarlık fazla bana…
Ben kendime sürgün,
yalnızlığa sevdalı
ve özgürlüğü şartlı tahliye edilmiş, Nazım’ım Piraye’yi sevdiği gibi özgürlüğünü sevmiş cılız bir adamım…
bütün kavgam bu.
Özgürlüğüm,
sen çok yaşa…
YORUMLAR
Her yanım da başka acılara ilişkin dikiş izleri. En çok dudaklarımı dikin bir daha konuşmamak için, pişmanlık duymamak için.
Bana geri ver diye çığlık çığlık bağırdığın o an kulaklarımda çınlıyor hala. Sana neyi geri vermem gerektiğini bilmeden ne verebilirdim. İçinde kahramanı olduğum hayallerinden habersizdim, bir sır gibi saklamıştın benden. Sana ne verebilirdim kurtlanmış bir elmayken ben.
Orda saat kaç? Bura da çok geç, gece yarısı ve bir yabancı yatağımda. Karanlıkta yüzlerimizi görmüyoruz ve çok konuşuyor. Benimse anlatacak bir şeyim yok.
bütün kavgam bu.
Özgürlüğüm,
sen çok yaşa…
işte budur!