- 928 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SEYYAHNAME
Eğer güzelliği içinizde taşımıyorsanız, dünyanın neresine giderseniz gidin onu bulamazsınız. İşte bu yüzden “ Gez Dünyayı, Gör Konya’yı “ diyerek çıktık yola…
Merhabalar. Ben Hilâl Eken. On dört yaşında bir kardeşinizim. Öncelikle böyle bir projeyi her şeyiyle düşünen ve düzenleyen Sayın Gençlik ve Spor Bakanımız Suat Kılıç ‘a çok teşekkür ederim. Yeni nesilin, topraklarını böyle bir vesileyle sulaması gerçekten onurlandırıcı bir durum . Tabii ki Selçuklu Üniversitesi çalışanlarını ve rehberimiz Adil Hocamızı da unutmamak gerek, her konuda bize yardımcı oldular, çok sağ olsunlar…
Asli düşüncelerimle süslemem gerekirse; bu proje sadece şehirlerarası değil de renk renk insanların kaynaşmasıyla oluşturduğu bir gökkuşağı, bir köprüydü bence. Tatlı sohbetler ve güneşte dememlenen bir yudum çayla bile oluşturduğumuz sıcacık ilişkiler, yeni tanışmalar, kaynaşmalar bir renk şöleni yarattı adeta. Rehberimiz eşliğinde her insanın yöresinden getirdiği rengi ve ona has deseni ile hep birlikte muhteşem bir kilim dokuduk. Ve biliyorum ki bu kilim toz tutmayacaktır… Konya’nın farklı bir havası var. İstanbul’un neminin ve yoğunluğunun sonrası tasavvûfinin de hazzıyla de… rin bir nefes alıp soluk soluğa yaşıyorsunuz her anın ferahlığını… Ve yine bir nefesle lop lop midenizi boyluyor Konya Pidesi, gezi sonrası tatlı bir yorgunlukla. Dünyanın merkezine basmaktan mıdır, fıkranın verdiği mutluluktan mıdır meçhul, “Dünyanın merkezine ayak basıyorum” diye içiniz gıdıklanıyor adeta. Tabii ki son derece zeki ve aynı zamanda güldüren adama, Nasrettin Hoca’ya türbesinde dua edip, onu yad edip bir asır daha yaşatıyorsunuz herkesin ezberindeki fıkraları… Eee, biraz da toz yutuyorsunuz doğayı içinize çekerken Sille Mağaraları’nda. Muhteşem bir köyde muhteşem bir ezan dinliyorsunuz, ardından soluklanıp köşe başındaki çeşmeden kana kana su içiyorsunuz. İşte ruhunuz bir “ oooh “ çekiyor o anda. Kare kare döktükten sonra fotoğraflara, sonsuzlaşıyor gezinizin tadı. Kıssadan hisseye: her şey için minnettarım; yurdumuzu insan insan, köşe bucak tanımaya, tarih tarih koklamaya fırsat tanıdığınız için. Söz bitimini en yoğun duyguyla, insanı insan olduğu için her halûkârda kabul eden ve “GEL !” diyerek içten bir seslenişle asıl huzura çağıran ev sahibine ayırmak istedim …
M e v l â n a ‘ y a …
Geldim!
Mağ meleği terk eyleyip gözüm yaşından kalbe nur eyleyip, lâcerem; kendimi bulmaya, serzenişten ervah-ı ezele , Şems’ini arayan Mevlâna ; Mevlâna’yı arayan Şems gibi neyin üflemesinde yana yana geldim ravzana. Ki; “ Hem çü ney dem sâz ü müştâki ki did / Hem çü ney dem sâz ü tiryâki ki did. “ Ve ilmin yağmuruna tutulup bereketini tatmaya geldim. İçtim sonunda gerçek şarabı mest eyledim. Döne döne durdum Hakk’a varmak içün zikrine kulak verdim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.