BİLİNMEYEN DÜŞÜNCELER
Hayatımda hep keşkeler oldu. Keşkeler hep yarınım olsun istedim, ama hayatın acıları ve gerçekleri bir kale duvarı oldu karşımda ve yükseldikçe yükseldi.
Geçmişi düşünüce çok güzel anılarım, hatıralarım, mutluluklarım, sevinçlerim oldu. Ama hiçbirisi bana kalıcı bir sevgi vermedi. Hani peşinden koşar, ben koşmaktan yorulmuş, sevgi için birilerinin mahkumuydum. Yakalamaya çalışılan değersizse; insan daha çok acı çeker. Karşılığında ise büyük bir kalp kırıklığı olur. Ama olmadı yapamadım. Bir insanın ne olduğunu öğrenmenin ne derecede hayal olduğunu öğrendim. Hep kalp kırdılar. Hiçbir zaman kişiyi kalbine göre değerlendirmeyenlerle karşılaştım. Sonra uzun uzun düşündüm…
Sonsuz hayal gibiydi düşüncelerim… Hiç birisinde kendimi bulamadım. Önümde sanki kapılardan oluşan düşünceler vardı değişik değişik. Hangi kapıdan gireceğime karar veremedim. Hep kapıları araladım. Hangisine gireceğimi düşünmeksizin, hep girmekten korktum. Hep göz ucundan baktım kapılardan. Yine kederli bir halde buldum kendimi. Kimsenin ne olduğu yada ne olacağı umrumda olmadığını düşündüm bir an. Ve haklıydım. Çünkü kimse yanımda olmadı, olsalar bile sadece yüzüme gülüp, arkadan çelme takıp, kuyumu kazmaya çalıştılar. Beni üzen ise insanların ne kadar böyle adice bir davranışta bulunmaları oldu. Bunları öğrenince kalbime giren acının ne olduğunu anladım. Bilemezdi ki insan güvendiğinin böyle adileşeceğini. Hep aynı şeyler yaşadım ve hep aynı karanlık sokaklara sapmaktan usandım. Artık bir şeyler yapmam gerektiğini düşündüm kendi kendime. Cevabım ise; bir okyanusa koskocaman bir “ HİÇ ” yazmak oldu. Neden okyanus dediğimi düşüncelerimin bir biri arasındaki sıkıştırmaları oldu. Bu sıkıştırmalar ise benim asıl düşüncelerimin aynası olmuştu. Bi kere okyanusa yazılan bir yazının hemen silinip kaybolmasıydı düşüncelerim.
Bir insanın ne istediğini kendisi de bilemezse; o kişinin geçmişte aldığı yaralar belirir soğuk yüzünde. Şimdiki haline bakıldığında ise o kişinin ne derece zor durumda kaldığını düşünemez insan. Geleceği ise sanki esaret altında yaşayacağıdır. Her zaman ben benim dedim. Bazen kendimi anlayamadığım zamanlar oldu. Öyle oldu ki; bunu yüzüme vuranlar çıktı karşıma. Yüzüme vurmaları hiç onurumu yada gururumu incitmedi. Yaptıkları kişinin zoruna giden davranışlardı. Öyle söyleyenlere hiç kızmadım. İnsanın iç dünyasını bilmeden, kişiliğini benimsemeyerekten yargıladılar. O andaki hissettiğim duygulara isim veremedim. Ama bildiğim bir şey vardı ki bu “ Hayal Kırıklığıydı”. Düşüncelerim birdenbire değişti. O kişileri aslında ben yanlış tanımışım da, benim haberim yokmuş. Birden yine aklıma gerçekleşmesi mümkün olmayan keşke dediklerim geldi. Geçmişimdeki acıyı hatırladım ve ensemde ürpertici soğukluk hissettim. İnsan kış günü soğukluğu hisseder ve hemen kalın elbiseler giyer. Bense o soğuklukta kendimi belli etmeyecek düşüncelere büründüm. Acıyı hissetmek bir ateştir. Ateş yandıkça erimeye başladı kalbim. Bu ateşi körükleyen umutlarımın yıkılmasıydı. Her şeyi boş verip, sanki hiçbir şey olmamış gibi yaşamak ne kadar acı bir durumdu bu benim için. Şimdi ise yanan ateşi söndürüp küllerini atmaya çalışan, hayata yeniden tutunmaya gayret gösteren biri olmayı düşünürken, hayata yeni açılan sayfalarıma yeni bir yüz eklemek doğru mu diyorum kendime. Aklımda kendiliğinden oluşuveren sorular oluyor. Gelen cevap çok karışık ve bi o kadar da açıktı. Karışık olan yine büyük bir “ HİÇ “ oldu. Açık olan ise “ HERŞEY ” oldu. Yine duygular birbirine karışmıştı. Ve kimse bana neden böylesin demedi. Söyledikleri ve düşündükleri tek şey, benim hayatta bir derdimin olmadığına yönelikti. Bende öyle düşünüyordum onların yanındayken, ama güneş aydınlığını karanlığa bırakınca beni de karanlığa bırakırdı. Akşam olunca yalnız olduğumu ensemde bir soğukluk gibi hisseder ve yine aynı şeyler gelirdi aklıma. Bir insan ancak yalnız kalınca ürker. Kendinde; kalbinin sıkıştığını, sesinin kısıldığını, düşüncelerinin anlamsızlaştığını, ayaklarının karıncalandığını vücudunun soğuduğunu, en önemlisi ise kalbindeki acıyı tekrar yaşayarak hissetmesidir. Düşüncelerin farklılaşarak gelecekten yakınmaya başladıklarında ise boşluktasın artık. Sanki iç dünyanla dış dünyan birbirinden alakasız gibi davranırsın…
Bazen ben kimim diye soruyorum kendime. Anlamıyorum bazen kendimi. Kimi zamanlar ise cevabım ben düşünceden ve bir hayalden başka biri değilim diyorum. Böyle derken bazen takıntılı olduğum kişiler beliyor kuytu yerlerden. Takıldım sanki bir kanca gibi bir anlamı olmadan… Sonradan onların kim oldukları yada ne oldukları umrumda bile olmadığını söyledim kendime ve böyle düşüncelerin asılsız olduğunu anladım. Yürümeye çalışırken eskiye döndürmeye yeniden emekleye başlamak ne kadar saçma olmaz mıydı..?
Zamana değer verip hayatını hayalleriyle bütünleştiren, içindeki duygu ve düşünceleri saklayan karanlıkta gölge olarak kalacağım sonsuza dek…
M. NAZIM TÜRKYILMAZ